Üniversitelerde Terör ve Fırat Yılmaz Çakıroğlu

-“Neler yapmadık ki bu vatan için, kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik.” Orhan Veli Kanık

20 Şubat 2015 tarihinde bir evin bir oğlu, Fırat Yılmaz Çakıroğlu, Ege Üniversitesi’nde katledildi, ateş düştüğü yeri yaktı, gönüllerimizi kavurdu. Eğitim hayatı boyunca tehditler alan, adı ve fotoğrafıyla hedef gösterilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu okuldaki örgüt yapılanmalarına karşı tüm hukuki yolları zorluyordu. Birçok etkinlik tertip etmiş ve birilerinin dikkatini çekmeye çalışmıştı. Mesela 2014ün Mayıs ayında rektörlüğün, özel güvenlik ve emniyetin üzerine düşenleri yerine getirmediğini bir basın açıklaması vesilesiyle ilan etmişti[1] ve bunun gibi birçok örnek tabii. Lakin o kimseler üzerine düşeni yapmamış ve nihayetinde 20 Şubat günü okula gittiğinde, adı da kendi de “yılmaz” Fırat Yılmaz Çakıroğlu, bıçaklı saldırıya uğramış ve orada kan kaybından Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu. Evet, oraya ambulansı sokmayıp onun kan kaybından ölmesine neden oldular. Bizim Fırat’ımıza kıydılar, belki karındaş değildik hiçbirimiz ama hepimizin canından can gitmişti. O güne kadar adını bile duymamış birçok kardeşi olmuştu birden.

Ey geçmişin yiğitleri! Selam sizlere! 
Ey yarının şehitleri! Selam sizlere! 
Siz tarihe yazıyorken şanlı bir satır, 
Aranızda bulunacak güleç bir batır -Hüseyin Nihal Atsız

Çakıroğlu, çözüm sürecinde giderek kuvvetlenen ve üniversitelerde açıktan hâkimiyet ilan eden teröristlere karşı ses çıkardığı için üniversitelerdeki teröristlerin hedefi oldu. O, şehadetiyle bayraklaştı, üniversitelerdeki terör sorununun sembol ismi oldu. Çakıroğlu aslında ne ilk ne de sondu, üniversitelerdeki terör yapılanmaları zaten çok uzun bir süredir vatan evlatlarını hedef alıyor, üniversitelerde eğitimi imkânsız kılıyorlardı. Birçok öğrenci hedef gösterildiği için okula gidemiyor, sınavlara polis eşliğinde giriyordu. Bu süreçte birçok üniversite çeşitli bahanelerle işgal edildi. Nevruzlar terör örgütü propagandası için düzenlenen şenlikler haline gelmiş ve daha önce kendilerini, nispeten, daha masum sol grupların isimleriyle isimlendirenler, açıkça apo ve diğer teröristleri över olmuştu. Artık üniversitelerdeki hemen her etkinlik terör örgütü propaganda aracı olmuştu. İstanbul, Ankara, Boğaziçi, Hacettepe, Yakın Doğu, Dicle, Ege Üniversiteleri sadece akla ilk gelen örnekler.  Mesela, İstanbul Üniversitesi’nde o dönemin yöneticilerinin gözleri önünde “Geliyor apocular, siz dağda biz şehirde, vuruyor YPGH,  ellerinde fişekler, düşüyor Ülkücüler” diye halay çekiliyordu. Daha sonra birçok terör eyleminde faillerin sözde üniversite öğrencileri olması da bu manzaranın tabii sonucuydu. Durum bu iken medya üniversitelerde bu rezaletle mücadele etmeye çalışan gençlerin karıştığı olayları karşıt görüş kavgası olarak birkaç saniye gösteriyordu, o da lütfederlerse.

Pek tabii, Çakıroğlu bir davaya mensuptu ve bununla gurur duyuyordu. Bunda çekinilecek, inkâr edilecek hiçbir şey yok lakin mesele üniversitelerde terör ve medya bu olayı karşıt görüşlü öğrenci çatışması olarak ele aldı. Bir tarafta terör örgütü propagandası yapıp karşılarına çıkanlara saldıranlar, diğer tarafta tehditlerin hedefi olan sınavına polis eşliğinde girmek zorunda kalanlar vardı. Bu durum birileri için hiçbir şeyi değiştirmiyordu, her olay kesinlikle bir karşıt görüş kavgasıydı. Medya patronları, barış sevdalıları riyakârca pkklılarla ilgili meseleleri ekranlara yahut köşelerine taşımıyorlardı. Her şeyden habersiz ana babalar gene solcularla sağcılar kavga etti zannediyor, evlatlarını sıkı sıkı tembihliyorlardı, toplumun ne üniversitelerdeki terör örgütlerinden ne de onların eylemlerinden haberi oluyordu. Bunları duyurmaya yönelik teşebbüsler teröristlerin gürültüsü ve çözüm süreci şarkıları arasında boğuluyor, zinhar duyulmuyordu. Çakıroğlu’nun şehadeti de bu şekilde bir karşıt görüş kavgası olarak çok kısa bir haber olarak televizyonda şöyle bir görünüp geçmişti zaten.

            Çözüm süreci bittikten çok sonra, 18 Temmuz 2017’de Çakıroğlu’nun katili, terör örgütüne mensubiyetten 15 yıl, kasten adam öldürmekten müebbet hapis cezası aldı.[2] Ambulansı içeri almayanlar, Çakıroğlu’nun gelişini haber verdiği iddia edilenler, teröristleri koruyup kollayan rektör ve akademisyenler hâlâ daha mahkeme önünde hesap vermedi. Günümüzde durum bir miktar düzelmiş, üniversitelerde hayat normale dönmüş gibi duruyor. Bilakis birçok üniversitede özde terör seviciler, sözde akademisyenler, terör örgütlerine yönelik operasyonlara karşı sözde barış bildirileri imzalıyor, eylem ve etkinlikler düzenliyorlar. Bugün dahi üniversitelerde karşıt görüşlerin tahrik olabileceği gerekçesiyle Çırpınırdı Karadeniz, Yemen Türküsü gibi türküler sansüre uğrayabiliyor. Birileri aklınca üniversitelerde karşıt görüşlerin çatışmasını engelleyeceğiz diye şehitleri anmak isteyen vatan evlatlarını engelleyebiliyor. Bugün üniversiteler temizlenmek isteniyorsa akademisyenler ve onların akademik çalışmaları tekrar tetkik edilerek işe başlanabilir. Hak etmedikleri akademik unvanlarla devrimci, fetöcü bilmem ne bela oldukları için birileri tarafından kollanarak unvan edinmiş bu kimseler yargı önüne çıkarılabilir. Yapılabilecek bir başka şey ise üniversite kampüslerinde Suriye’de ya da Türkiye’de ölen teröristleri anan, vatanın bölünmez bütünlüğüyle kavgası olan dergiler takibata alınabilir. Bunlar sadece basit ve küçük adımlar olacaktır ama bekamız için çok faydalı olacaklardır. Unutmamak gerekir ki teröristler sadece dağlarda, sınır ötesinde sözde yönetimlerde yaşayıp mücadele etmiyorlar. Hâlâ daha terör örgütleri çeşitli vesileler ile ailelerinden ve sosyal çevrelerinden kopardıkları gençlerimizi kampüslerden dağlara sürüklüyorlar.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=3h77NKTcGKE

[2] http://www.hurriyet.com.tr/firat-cakiroglu-davasinda-karar-cikti-40524138

metindeki görsel: https://www.frmtr.com/turk-dunyasi/6941630-sehit-firat-yilmaz-cakiroglu-tarih-okurken-tarih-yazan-yigit.html

kapak fotoğrafı: http://www.posta.com.tr/mhp-li-firat-yilmaz-cakiroglu-nun-davasinda-flas-karar-haberi-1316096

(linklerin son görüntülenme zamanı 21.02.2018  saat 23.00)

Leave a Reply