“şunun şurasında (Brexit’in) gerçekleşmesine -büyük bir değişiklik olmazsa- Türkiye’deki Mahalli İdareler Seçimleri kadar bile zaman kalmadı.”
– Ege Öndeş, 3 Mart 2019
İngiltere’nin Uluslararası Ticaret Bakanı Liam Fox’un Avrupa Birliği ile ülkesi arasında yapılacak bir ticaret anlaşmasının “insanlık tarihindeki en kolay anlaşma” olacağı iddiası kadar büyük patlamadıysa da, bir önceki yazımdaki varsayımın bu günlerde ne ölçüde gerçekleştiğini herhalde bilmeyeniniz yoktur [1]. Gerçi o “büyük bir değişiklik olmazsa” ibaresi boş yere konulmuş değildi; İngiltere Başbakanı Theresa May yaptıklarıyla yapacaklarının teminatını vermiş, kendi taslak anlaşma metnini tam 3 kez parlamentosunda oylatmış, bu oylamaların tarihini sanki ezici çoğunluklarla reddedilmemiş gibi olabildiğince geciktirerek kendi anlaşması ya da “anlaşmasız çıkış” dışında bir yolun olmadığı izlenimini yaratmaya girişmiş ama 29 Mart olan çıkış tarihini (o sırada) 12 Nisan’a ötelemişti.
Bütün bu “Brexit” sürecinin vardığı nokta yalnızca May’in başbakanlık dönemi için değil, herhangi bir ülke için herhangi bir yönüyle ele alındığında da oldukça düşündürücü bir noktada: 29 Mart 2017’de AB’den çıkış müzakerelerini başlatan ve ardından ülkeyi götürdüğü erken genel seçim döneminde anlaşmasız çıkış ihtimalleriyle dans eden May; 10 Nisan günü Fransa’nın adeta tek başına dikte ettiği bir kararla çıkış tarihini -büyük bir değişiklik olmazsa- 31 Ekim’e ötelediği gibi, 23-26 Mayıs tarihleri arasında tüm AB ülkelerinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine de katılmak zorunda kaldı [2, 3]. İki sene önce AB ile yollarını ayırma kararını uygulamaya girişen İngiltere, Avrupa Parlamentosu’na milletvekili yollamak zorunda – AB Komisyonu’ndaki üye kontenjanından da mahrum bir şekilde.
İngiltere kağıt üstünde hala AB’den çıkabilir, iki tarafta da onaylanan bir anlaşma metniyle; bunun 23 Mayıs’tan önce meydana gelmesi halinde Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yer almayabilir de [2]; fakat bu aşamada büyük bir değişiklik beklenmiyor, bu seçimlere hazırlanan partilerin sayısı oldukça fazla ve beklenenden çok daha sıkı bir mücadele yaklaşıyormuş gibi görünüyor.
Muhafazakarlar ve İşçi Partisi, adettendir, bu seçimlerde de yarışacak yarışmasına ama ne kadar iyi hazırlandıkları eleştiriye açık bir konu. İşin Muhafazakarlar kısmını açıklamaya gerek bile yok: AB’den 29 Mart 2019’da ayrılma fikrini benimsemiş bir parti örgütünden AP seçimlerine hazırlanmasını istemek… 23 Mayıs’tan sonra bunun sonuçlarının nasıl tecelli edeceğini hep birlikte görelim. İşçi Partisi’nde durum Muhafazakarlar kadar iç karartıcı değilse bile parti içinde kazan kaynıyor: partinin iki numaralı ismi Tom Watson (ki “Gelecek Grubu” şeklinde bir adı bile olan bir hizbin başını çektiği biliniyor, içindeki isimler ise David Cameron’ın 2005’te Tony Blair’e karşı sarf ettiği sözü hatırlatan cinsten. Grubun ismiyle müsemma karakterlerini öğrenmek için: [4]) ve aynı görevi bir zamanlar ifa etmiş Margaret Beckett, partilerinin seçimleri kazanmak için ikinci bir referandumu desteklemesi gerektiğini açıktan savunuyor [5]. Bu görüşlere eleştiri ise yine İşçi Partisi’nden bir isimden, John Healey’den “parti politikasının Muhafazakarlar’ınkinden daha iyi bir anlaşma sağlamak” olduğu hatırlatmasıyla geldi [6]. Watson’ın, ikinci bir referandumu yalnızca bazı şartlarda savunan İşçi Partisi manifestosunun (basılı olarak değil de bir sunumla) açıklandığı basına kapalı gölge kabine toplantısını, kibarca mı yoksa gemileri yakarcasına mı erkenden terk ettiği tartışmalarıysa İşçi Partisi’nin durumunu herhalde daha iyi özetleyemezdi [7, 8].
I think you’ve had an inaccurate briefing. I politely asked if the shadow cabinet were going to see the draft words and was told “no”. So I left to walk to the NEC where the document will be available and the decision will be made.
— Tom Watson (@tom_watson) April 30, 2019
Görüldüğü üzere, bu seçim İngiltere’nin en büyük iki partisi için büyük bir coşku uyandırmadığı gibi Brexit sürecinin partileri pek çok konuda getirdiği çıkmazı da ortaya koyuyor. Bununla birlikte, durum diğer partiler için neredeyse tam tersi. AP seçimleri, kenarda köşede kalmış partilerin kendilerini öne çıkarmaları için en büyük fırsat olabilir. Ana akım partilerin “ne şiş yansın ne kebap” tadındaki Brexit söylemlerinin aksine, net söylemlerle lehte veya aleyhte görüşleri dillendirmekten çekinmeyen bu partiler seçimde fark yaratabilirler: normalde yapılmayacağı varsayılmış bu seçim, Brexit tartışmasının tarafları için güçlerini gösterme fırsatlarının belki de en büyüğü.
Avrupa ile yakınlaşma ve AB’de kalma yanlısı tarafın oylarına talip olan çok sayıda irili ufaklı parti var. Kendine ana akım siyasette yer bulan Liberal Demokratlar, Yeşiller, yerel partilerden Galler’deki Galler Partisi (Plaid Cymru) ve İskoçya’daki İskoç Ulusal Partisi (SNP) bilindik seçenekler ama bunlara eklenen bir yenisi var ki bu seçimle birlikte görücüye çıkıyor: bir önceki yazımın da konusu olan “Bağımsız Grup” artık “Change UK” adlı bir parti. AB’de kalma yanlısı seçmende karşılık bulabileceklerse, kendilerini ana akım siyasetin oyuncularına karşı sağlam bir rakip olarak çıkarabileceklerse, Brexit sürecinin seyrini değiştirebileceklerse ve belki de parlamentoda kendilerinden yana parti değiştirecek milletvekilleri görebileceklerse; öyle görünüyor ki o seçim bu seçim. Bu yeni partinin hazırlıksızlığından ve tecrübesizliğinden Liberal Demokratlar’ın nasıl faydalanacağıysa, bir genel seçimde olası bir ittifakta dengelerin nasıl şekilleneceğinin emarelerini verebilir.
Tartışmanın bir diğer tarafındaysa iki parti öne çıkıyor: Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) ve Brexit Partisi. Bu iki partinin ortak noktaları az değil ama bu yazının yazıldığı gün bile devam eden polemikler, aralarındaki farkları neredeyse seçim sonuçlarının kendisi kadar ilginç kılıyor – sonuçta bu farklar UKIP ile simgeleşmiş Nigel Farage’ın partisini terk etmekle yetinmeyip ona rakip bir parti kurmasını tetikledi. Bu sürecin nasıl geliştiği konusunda tek bir yorum mevcut değilse de (Farage’ın “sütten çıkmış ak kaşık” imajına farklı bir bakış açısı ve polemiklerin gidişatını görmek için: [9]) ortada belli başlı gerçekler bulunuyor: UKIP’in mevcut lideri Gerard Batten’ın İslam hakkındaki sözleri ve partiyi İslam karşıtlığını gizlemeyen kötü şöhretli isimlere açması [10, 11], Farage’ın bunu açıktan eleştirerek UKIP’ten istifa ettiğini ve yeni bir Brexit partisi oluşturulması gerektiğini bir yazıyla duyurması [12] ve UKIP adayı Stuart Agnew tarafından Farage’ın UKIP’in İslam karşıtı söyleminden dolayı ayrıldığı yorumunun doğrulanması [11]. Bu sürecin sonunda Farage ve yeni partisi, UKIP’i geride bıraktığı gibi belli ölçüde ciddiye alınan bir parti olma yolunda ilerliyor; bunu karşıtlarının gözündeki antipatisine rağmen sağlamasında, kariyerinin Brexit’i sağlamak hedefinin peşinde şekillenmesinin etkisini yadsımak kolay olmasa gerek. İlginç çıkışlarıyla tanınan bir dönemin ünlü Muhafazakar Partili ismi Ann Widdecombe ve bir anlamda Muhafazakar Parti ile anılan Rees-Mogg “hanedanı”na rağmen başka bir partide yer alan Annunziata Rees-Mogg, Brexit Partisi listelerinde dikkat çeken isimlerden ikisi.
“We’ve got the worst prime minister since Anthony Eden.
“We’ve got the worst leader of the opposition in the entire history of the Labour Party
“And we’ve got the worst Parliament since Oliver Cromwell”
– Former Conservative MP Ann Widdecombe #newsnight pic.twitter.com/HZOufgvctV
— BBC Newsnight (@BBCNewsnight) April 1, 2019
Uzadıkça uzayan bu yazıyı kapatmanın vakti geldi de geçiyor, ne de olsa yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından konuşulacak pek çok konu var. Anketler İşçi Partisi’nin ilk sırayı elde edeceğini, Brexit Partisi’nin ikinciliği kovaladığını, Muhafazakarlar’ın bir çöküşe doğru gittiğini, bir önceki Avrupa Parlamentosu seçimlerini birinci bitiren UKIP’ın o günlerden amansızca uzaklaşacağını ve diğer partilerde önemli bir değişiklik olmayacağını gösteriyor; ama 2015 genel seçimlerinden bu yana anketlere güven olmuyor desek yeridir. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları takip eden genel seçimler için kesin çıkarımlara kaynaklık etmemeli, fakat Brexit tartışmasının hangi tarafının ülkede ağır bastığını görmek için belki de eldeki en önemli ölçüt. İkinci referandum, kurulan iki yeni partinin geleceği, Başbakan May’in sıfatına daha ne kadar tutunabileceği, İşçi Partisi’nin Brexit politikası ve Brexit’in kendisi olmak üzere daha birçok tartışmaysa; bu seçimlerin ardından yeniden şekillenecek.
Kaynaklar:
[1]: https://www.bbc.com/news/av/uk-40667879/eu-trade-deal-easiest-in-human-history
[2]: https://www.bbc.com/news/uk-politics-47826886
[3]: https://www.theguardian.com/politics/live/2019/apr/10/brexit-eu-to-decide-on-uk-extension-live-news?page=with:block-5cadaa908f08bc7376aea442#liveblog-navigation
[4]: https://www.theguardian.com/politics/2019/mar/11/future-group-is-not-just-another-labour-faction-tom-watson-insists
[5]: https://www.theguardian.com/politics/2019/apr/17/labour-giving-farage-eu-election-victory-margaret-beckett-brexit
[6]: https://www.theguardian.com/politics/live/2019/apr/24/brexit-latest-developments-mays-approval-ratings-with-tory-members-hit-record-low-survey-suggests-live-news?page=with:block-5cc03b4c8f085bb0e0de7539#block-5cc03b4c8f085bb0e0de7539
[7]: https://www.theguardian.com/politics/2019/apr/30/watson-stages-polite-walkout-over-labour-eu-election-manifesto-brexit
[8]: https://twitter.com/tom_watson/status/1123168577446731776?s=20
[9]: https://www.theguardian.com/politics/2016/jun/16/nigel-farage-defends-ukip-breaking-point-poster-queue-of-migrants
http://www.lexisnexis.com/lnacui2api/api/version1/getDocCui?lni=5W11-2141-DYTY-C2T4&csi=10939&hl=t&hv=t&hnsd=f&hns=t&hgn=t&oc=00240&perma=true
[10]: http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/14041904.pdf
[11, 1:22:30’da röportaj başlıyor]: https://www.bbc.co.uk/sounds/play/m0004mbr
[12]: http://www.lexisnexis.com/lnacui2api/api/version1/getDocCui?lni=5TWN-GNY1-JCBW-N16T&csi=8109&hl=t&hv=t&hnsd=f&hns=t&hgn=t&oc=00240&perma=true