Önümüzdeki 13 Mart itibariyle, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen Sivas Katliamı davasındaki bazı sanık dosyalarının zamanaşımına uğraması söz konusu. Konuyla ilgili, CHP milletvekilleri Emine Tarhan ve Sezgin Tanrıkulu tarafından meclise sunulan kanun teklifinin meclis komisyonunda görüşülmesi hükümet tarafından reddedildi ancak konuyla ilgili tartışmalar devam etmekte.
Sivas Katliamı, 2 Temmuz 1993’te 33 aydının diri diri yakılarak öldürülmeleriyle sonuçlanmıştı. Katliamdan üç ay sonra başlayan davadan günümüze kısaca göz atmak gerekirse, sanıkların bir kısmının beraat, bir kısmının ise firar ettiğini, 111 sanık hakkında karar verildiğini ve 2010 itibariyle 2 sanığın dosyasının zamanaşımına uğradığını görüyoruz.
Bu davayla ilgili bir diğer önemli nokta ise, 15 yıl önce firar etmiş olan dava sanıklarından İhsan Çakmak’ın aranıyor olduğu süre boyunca evlendiği, askere gittiği ve ehliyet aldığının ortaya çıkması. Durum böyleyken katillerin bulunamadığı değil, bulunmak istenmediği gibi bir izlenim söz konusu.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, davayla ilgili 111 sanık hakkında karar verildiğini, 5 sanığın dosyasının zamanaşımına uğrayacak olmasından ise sanıkların tamamının kurtulduğu algısının çıkarılmasının yanlış olduğunu belirtti. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta davanın ve işlenen suçun içeriğidir. Zamanaşımına karşı çıkan kesimlerin talebi Sivas Katliamı’nın TCK’ye göre ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ başlığı altında değerlendirilmesi gerektiği. Konuyla ilgili imza kampanyası başlatan ‘Genç Akademisyenler’ adlı grup, Sivas’ta işlenen suçun bireylere karşı değil, insanların düşünce ve kimliklerinin yok edilmesi amacıyla işlendiğine dikkat çekmekte.
Sonuç olarak, Sivas Katliamı Davası’nın insanlık suçu olduğu ve TCK’de hüküm altına alındığı üzere insanlık suçlarının zamanaşımına uğrayamayacağı göz ardı edilmemeli. Aksi takdirde ülkemizde yaşanan hukuksuzluklara bir yenisi daha eklenmiş olacaktır.