Söze Türkiye’nin İsrail’i tanıyan ilk Müslüman çoğunluklu ülke olduğunu söyleyerek başlayalım. Türkiye’nin İsrail’i tanımasından 2005 yılına kadar devlet düzeyinde istikrarlı bir ilişkiden bahsedemeyiz. 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesiyle tüm dünya ile olduğu gibi İsrail’le de yeni bir sürecin başladı. 2005 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan İsrail’e ilk resmi ziyaretini düzenlerken 2006 yılının başında dönemin İsrail Dışişleri Bakanı, Türkiye-İsrail arasındaki ilişkiyi ‘mükemmel’ olarak tanımlıyordu. Bu iki olay bile o günlerde İsrail-Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin ne derece ileri bir seviyede olduğunu gösteriyordu. Yine bu dönemde Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri ile olan üst düzey işbirliğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Türkiye-İsrail ilişkilerin bu denli seviyelere gelmesinde 1996 yılında yapılan askeri ve ticari anlaşmaların çok büyük bir önemi vardır. 14 Mart 1996 tarihinde yapılan Serbest Ticaret Antlaşması ile iki ülkenin ticaret hacmi arttı. Yapılan bir diğer askeri anlaşmaya göre de İsrail, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin birçok askeri ekipmanını yeniledi. Bu anlaşmaların sonucunda iki ülkenin ilişkileri ‘mükemmel’ denilebilecek bir seviyeye kadar ilerledi.
2008 yılının sonlarında İsrail-Gazze Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Türkiye-İsrail ilişkileri için de bir gerileme dönemi başladı. 2009 yılında gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu’nda yaşananlar da ilişkilerin iyice gerilemesine neden oldu. Son olarak yaşanan Mavi Marmara Baskını ile de ilişkiler kopma noktasına geldi. İki ülke arasındaki tüm askeri anlaşmalar askıya alındı. Diplomatik ilişkilerin seviyesi düşürüldü. Bu yaşananların ardından çeşitli uzlaşma çabaları olsa da iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştiğini söyleyemeyiz. Günümüzde de İsrail-Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler maslahatgüzarlık seviyesinde yürütülmektedir.
İsrail-Türkiye ilişkilerinin dünü ve bugününü kısa bir şekilde değerlendirdikten sonra ilişkilerin gelecekte nasıl şekilleneceğini düşünelim. Bunun için de günümüz konjonktürünü iyi bir şekilde anlamalıyız. İki ülkenin çıkarlarının hangi noktada örtüştüğünü veya hangi noktada ters düştüğünü analiz etmeliyiz. Bunun için de öncelikli olarak Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları iyi bir başlangıçtır. Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları başladığından bu yana Türkiye ve İsrail, Azerbaycan’a her türlü desteği sağladı. Türkiye’nin bunu yapmasının sebebi Azerbaycan’ı bir kardeş devlet olarak görmesiydi, zaten Türkiye’de iktidarlar değişse bile Azerbaycan her zaman bir kardeş devlet olarak görülüyor. Peki İsrail neden Azerbaycan’ı destekliyor? İsrail’den Azerbaycan’a savaş süreci boyunca her gün kargo uçakları neden kalktı? Aslında Azerbaycan ve İsrail uzun süredir iyi bir diplomatik ilişkiye sahipti ama İsrail’in bu kadar açıktan bir destek vereceğini de kimse beklemiyordu. İsrail’in bu hareketinde, İran’ın Ermenistan’ın yanında olmasının çok büyük bir önemi vardır. İsrail ve İran arasında herhangi bir diplomatik ilişki olmadığı ve bu iki devletin neredeyse her alanda karşı karşıya kaldığı hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. İran bölgede güçlü bir Azerbaycan’ı kendine tehdit olarak gördüğünden ötürü, İsrail de Azerbaycan’ı daha güçlü kılmak ve İran’a zarar vermek için elinden geleni yapacaktır. Türkiye ve İsrail, Azerbaycan’ı aynı anda desteklediğini ve bu desteğin nedenlerini açıkladık. Kısaca iki ülkenin çıkarlarının Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları üzerinde aynı doğrultuda olduğunu söyleyebiliriz.
Geçelim bir diğer cephe olan Suriye’ye. Türkiye, Kuzey Suriye’de yaptığı operasyonlarla kendine tehdit olarak gördüğü YPG ve IŞID varlığını tamamen olmasa da büyük ölçüde sınırlarından uzaklaştırdı. Türkiye ve Türkiye’nin desteklediği muhalifler, Suriye için kalıcı çözüm hususunda Beşar Esad’ın gitmesini bir ön şart olarak sunuyor. İsrail açısından Suriye problemine bakarsak da, Golan Tepeleri 1967 yılından bu yana devam eden, Suriye-İsrail arasındaki anlaşmazlığın en büyük nedeni. Ayrıca İran’dan gönderilen Hizbullah savaşçıları da İsrail’in güvenliği için çok büyük bir tehdit çünkü bu savaşçılar Suriye üzerinden İsrail’e açık bir tehdit oluşturuyor. Bu açıdan bakacak olursak, Suriye ve İsrail’in ilişkilerinin neden bu kadar zayıf olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Bu problemlere karşılık olarak da İsrail savaş uçakları sürekli olarak Suriye’deki İran destekli hedefleri bombalıyor ve Golan Tepeleri’ndeki varlığını sürdürüyor. Suriye problemine baktığımızda da Türkiye ve İsrail’in ortak çıkarları olduğunu söyleyebiliriz. Yani iki ülke de Suriye’de Beşar Esad’ı istemiyor. Bir diğer konu da Doğu Akdeniz. Doğu Akdeniz şimdiden birçok ülkenin gündeminde olan ve birçok tartışmaya neden olan bir konu. Türkiye Libya ile yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması ile Doğu Akdeniz konusunda ne kadar kararlı olduğunda gösterdi. Peki Türkiye ve İsrail arasında yapılacak bir MEB anlaşmasının iki ülkeye katkısı nedir?
Öncelikle bu anlaşma iki ülkeye de deniz alanı kazandıracaktır. Türkiye yaklaşık on bin km2 deniz alanı kazanırken, İsrail de yaklaşık on altı bin km2 deniz alanı kazanacaktır. Ayrıca İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı MEB anlaşması sonucu ciddi miktarda deniz alanı kaybetmiştir. Olası bir Türkiye-İsrail MEB anlaşması sonucu bu kayıpların da telafi edilebilme ihtimali ortaya çıkacaktır. Bir diğer yandan İsrail ile yapılan MEB anlaşmasının Filistin’e de çok büyük bir katkısı vardır çünkü Filistin’in de Gazze şeridi nedeniyle Doğu Akdeniz’de bir söz hakkı vardır. Yine Filistin’in de bu anlaşmadan kazanacağı deniz alanı olacaktır ve Filistin’in hakları da garanti altına alınmış olacaktır. Türkiye-İsrail arasındaki olası bir MEB anlaşması da iki ülkenin yararına olacak bir diğer önemli husustur.
Türkiye-İsrail ilişkilerini zedeleyen birçok problem olsa da, iki ülke birçok alanda ortak çıkarlara da sahiptir. Bu çıkarların örtüştüğü noktalardan bazılarını nedenleriyle birlikte açıkladık. İki ülkenin ilişkilerini siyasi olarak ileri seviyeye taşıması için iki ülkenin de çalışması gerektiği bir gerçektir. İlişkilerin normalleşmesi iki ülkenin de birçok konuda çıkarına olacaktır. Özellikle imzalanacak bir MEB anlaşması, iki ülke arasındaki buzları eritmeye neden olacaktır çünkü bu anlaşma Filistin’e de büyük bir avantaj sağlayacaktır. Filistin konusunda sağlanacak bir uzlaşının ülkeler arası ilişkileri de normalleştireceği açıktır çünkü Türkiye-İsrail arasındaki en büyük problem Filistin’dir. Bazı sorunlar aşılmayacak gibi görünse de iki tarafın samimi çabası ve diyalog kurması, bu problemleri aşacaktır.