27 Mayıs’ların, 12 Mart’ların gölgesinde kalmış bir darbe girişimi: 22 Şubat 1962. Türk siyasi tarihinde askeri cephenin rolünü bir kez daha gözler önüne seren bu olayın baş kahramanı, Harbiyeli Albay Talat Aydemir’den başkası değildir. İsmet İnönü’nün devlet başkanlığıyla beraber, askeri cephede “radikal” bir grup baş göstermişti. Mustafa Kemal’in silah arkadaşları ve onların yetiştirdiği öğrencilerden oluşan bu grup Kemalizm doktriniyle hareket ederken devletin siyasi inancının da bu olması gerektiğini savunuyordu. İsmet Paşa, şahsi olarak bu inançtan uzak olup daha ılımlı politikaları benimsemiş bir devlet adamı olarak Harbiyelilerin bir diğer kanadını temsil ediyordu. 50liler siyasetinin çalkantısı, DP’nin sert ve tartışmalı politikaları, halkın çektiği ekonomik sıkıntılar DP ile CHP arasındaki çekişmeyi artırmıştı. Demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 27 Mayıs İhtilali’ne giden bu süreçte ise İsmet Paşa sessiz kalmıştı. Tek partili yönetime son verip on yıl iktidarda kalan DP’yi Yassıada’ya taşıyan cuntacılar, 27 Mayıs sonrasına antidemokratik bir miras bırakmıştı. Yüzlerce subay ve öğretim görevlisi görevden alınmış, birçok hakim ve yargıca görevden el çektirilmişti. Türk siyasi tarihinin kırılma noktalarından biri olan bu tarih, askeri cephenin gücünü kanıtlamış, onların siyasi rolünü belirlemişti. İşte bu ihtilalin geride bıraktıkları 22 Şubat’ın zeminini hazırladı ve Talat Aydemir’in iki darbe girişiminde bulunacağı sürecin kıvılcımını yaktı.
Milli Şef İsmet İnönü ile Talat Aydemir arasında şahsi bir çekişmeye dönüşen 22 Şubat sürecinin altında yatan sebep hiç şüphesiz 27 Mayıs’ın zaten emeklemekte olan Türk demokrasisine vurduğu darbeydi. İnönü, ihtilalin getirdiği sonuçlarını görmüştü ve onu 22 Şubat karşısında bu kadar kararlı durmasının ardında yatan neden de buydu. Talat Aydemir, Kore Savaşı’na katılanlar arasında yer alıyordu ve döndüğünde 27 Mayıs artıklarına tanık oldu. İhtilalin başarısızlığını gördükten sonra teşkilatlanmaya başladı. Cunta geleneği izlerini hala sürdürdüğü için askeri cephe oldukça hareketliydi. Harbiyeliler Talat Aydemir’den işaret bekliyordu. Radikal kanadın temsili, Kara Harp Komutanı Aydemir, ülkeyi askerlerin yönetmesini ve siyaseti onların dizayn ettiği bir düzeni savunuyordu; demokrasiye yeniden geçiş çabaları anlamsızdı. Radikal kanadın bu tavrından yapılacak çıkarım şudur ki ordu 27 Mayıs’tan sonra artık sadece siyasi gidişata müdahele edip sonra elini çeken bir mekanizma değil, o mekanizmayı işler tutan bir kol olma misyonunu taşıyordu.
Demokrat partililerin affını isteyen protestolar darbeci koldaki gerilimi iyice artırınca, İnönü askeri birlikleri ziyarete başladı ve darbeye karşı sert ve kesin tavrını sergiledi. Ankara Harp Okulu’nu ziyareti sırasında Aydemir’in saygısız davranışları ve öğrencilerle görüşmesine müsaade etmemesi olayı ateşledi. Albay Aydemir ise artık ihtilalin kaçınılmaz olduğunun farkındaydı ve 22 Şubat gecesi tüm taburları Harp Okulu’na topladı.
“27 Mayıs amacına ulaşamamıştır… Meclis çalışmıyor. Orduya dil uzatılıyor. Şimdi de zinde kuvvetleri dağıtmak için komutanlar Şark’a sürülüyor. Planlarımız hazır… Ordu bizimle beraber. Parolamız Halaskar… İşareti Fedailer… Verilen emrin dışına çıkmayacaksınız… Bu hareket neticeye ulaşamazsa intihar edeceğim.”
Peki Halaskar ve Fedailer neydi? Türkçe mealiyle Kurtarıcılar anlamını taşıyan Halaskar, İttihat ve Terakki muhalifi olan bir silahlı örgüttü. Bu isimlendirmelerle Enver – Talat Paşa’lara da göndermede bulunan Aydemir, Fedailer ile ise bu doktrin uğrunda ne kadar inançlı olduğunu ispat ediyordu. TBMM’yi saran tanksavarlarla beraber Ankara çevrelerindeki kışlalardan birlikler çağrıldı ancak desteğe çağrılan taburlar Aydemir’in safına geçti. Plan kusursuz işleniyorken köşkte bulunan İnönü ve kabinenin serbest bırakılması emrini vermişti Albay Aydemir. İnönü, köşkten çıktı ve “İşte, şimdi kaybettiler.” dedi. Milli Şef otoriteyi yeniden kurarak, hava üssünü kendi saflarına çekerek darbeyi engellemeyi başardı. Aydemir ise İsmet Paşa ile anlaşmaya vardı ve tüm darbecilerin emekliye ayrılması konusunda uzlaşıldı. Aydemir, yalnızca dokuz gün tutuklu kaldı. Ancak bu onu durdurmadı. Yeni ihtilal hazırlıklarına devam ederek Harbiyeli öğrencileri örgütledi.
21 Mayıs 1963 gecesi ikinci darbe girişimi radyo evinin ele geçirilmesiyle başlar, üstünlük bir hükümete bir darbecilere geçmekteyken yine hava üssü müdaheleleriyle cuntacıların girişimi sonuçsuz kalır. Talat Aydemir yakalanır ve kendisiyle beraber yedi arkadaşı idama mahkum edilir. 5 Temmuz 1964’te darbe girişimlerinin sonucu olarak idam edilir.
İsmet İnönü, 27 Mayıs artıklarına bizzat tanıp olup demokrasinin nasıl yaralar aldığını gören bir lider olarak 22 Şubat ve 21 Mayıs girişimlerinin şiddetle karşısında durmuştur. Ancak ordunun bitmek tükenmek bilmeyen siyasi müdahelelerinden özetle, cuntacı geleneği hiçbir zaman son bulmadı. Askeri cephenin Türk siyasetindeki gölgesi günümüzde dahi üzerimizde dolaşıyor, bir diğer ihtilalin, 12 Eylül 80’deki askeri müdahale sonucu hazırlanan 82 Anayasası’yla yönetiliyoruz.