Futbol, tıpkı diğer sporlar gibi rekabet duygusunun en üst seviyede yaşandığı bir oyundur. Saha dışında çeşitli nedenlerle birbirlerine rakip olan grupların desteklediği takımların birbiriyle karşılaşması bu rekabetin sahaya yansımasıdır. Aynı şehrin takımları, ya da farklı şehrin takımları ve hatta farklı ülkeler bu rekabeti doyasıya yaşatan klasik maçlar yaşatmıştır bizlere. Kimi rekabetler siyasi ve tarihi farklılıklara ve çekişmelere dayanır. ( Barcelona- Real Madrid, İngiltere-Almanya, İngiltere-Arjantin) Kimilerinde işin içine din bile girebilir. (Glasgow Rangers- Celtic). Kimilerinde sosyal ve kültürel farklar yaratır rekabeti. (Boca Juniors-River Plate, Arsenal-Tottenham) Kimileri ait olduğu coğrafyayı, şehri, semti sahiplenme isteğiyle ortaya çıkar. (Göztepe-Karşıyaka, Dortmund-Schalke) Kimileri de başarılı olma ve diğerini geçme isteğiyle ortaya çıkmıştır. (Fenerbahçe-Galatasaray, Arsenal-Manchester United). Bunun gibi daha birçok hayatın içinden, hayata ait detaylar belirler böylesine büyük rekabetleri. Ve 7 Ekim 2012 Pazar günü bu rekabetlerin büyük çoğunluğunu içinde barındıran, adeta futbol tanrılarının parti vermek için seçtiği bir gün. Türkiye’den İspanya’ya, Fransa’dan İtalya’ya pek çok coğrafyada çeşitli sebeplerle birbirlerini yenmeyi diğerlerinden daha çok isteyecek takımlar karşı karşıya gelecek. Ve futbola, derbiye, klasiğe doyacağız. İşte o maçların geçmişten günümüze bir panoraması.

FENERBAHÇE – BEŞİKTAŞ:  İstanbul’un iki yakasını bir araya getiren harika bir derbi. Şampiyonluk yaşayan üç İstanbullu kardeşten ikisi ilk kez 22 Kasım 1924 tarihinde Taksim Stadı’nda karşı karşıya geldi. Bu dostluk maçını kazanan 4-0 lık skorla Fenerbahçe olmuştu. O tarihten bu yana oynanan 332 maçta Fenerbahçe 125 maçtan, Beşiktaş ise 121 maçtan galip ayrılmıştır. 86 karşılaşmada ise taraflar birbirlerine üstünlük sağlayamamıştır. Bu büyük rekabette Beşiktaş’ın büyük efsanesi Hakkı Yeten atmış olduğu 32 golle derbi tarihinin en çok gol atan futbolcusu olmayı başarmıştır. Bu maç iki takım için de derbi olmasının yanı sıra geçirilen zor dönemler nedeniyle de büyük önem taşıyor. Fenerbahçe Alex de Souza krizinin gölgesindeki ilk sınavını Almanya’da 4-2 gibi başarılı bir skor alarak verdi. Derbide alınacak skor kuşkusuz bundan sonrası için de büyük önem taşıyacak. Beşiktaş da maddi sıkıntılarla boğuştuğu ve maddi olarak küçüldüğü sezona iyi başlasa da iyi devam edemedi. Futbolcuların kendilerini ispatlamak ve yeni bir hava yakalamaları açısından önemli bir maç siyah beyazlılar için. Kadıköy’de oynanan son maçta hem Fenerbahçe hem de Beşiktaş adına birer gol atan Egemen Korkmaz Fenerbahçe formasıyla eski takımı Beşiktaş’a, Uğur Boral ise Beşiktaş formasıyla eski takımı Fenerbahçe’ye karşı mücadele edecek. Bu nefes kesecek karşılaşma saat 19.00’da başlayacak.

BARCELONA – REAL MADRID: Üzerinde çok fazla söz söylenecek bir rekabet El Clasico. Adından da anlaşılacağı gibi artık klasikleşmiş bir İspanya rekabeti. Kökleri çok eskiye dayanan ve futboldan öte Katalanlar ile krala yakın olan İspanyolların rekabeti El Clasico. Özellikle diktatör Franco döneminde futboldan çok siyasi bir kimliğe bürünen bu rekabette Real Madrid diktatöre ve yönetime yakınken, Barcelona ise başta Katalanlar olmak üzere baskı altındaki diğer etnik unsurların sesi olmuştur. Geçmişi böylesine büyük bir rekabete dayanan El Clasico, son yıllarda futbolun iki farklı halinin mücadelesi haline de gelmiştir. Bir yandaLa Masia’dan yetiştirdiği oyuncular ve kendi içinden çıkan teknik direktörü Guardiolayla büyük başarılar yakalayan Barcelona (şuanda da yardımcısı Tito Vilanova görevde), diğer yanda yaptığı flaş transferlere büyük paralar harcayan ve dünyanın en iyi teknik direktörü Mourinho’yu takımın başına geçirip rakibi Barcelona’nın hegemonyasına son vermek isteyen Real Madrid. Dünyanın en iyi iki takımının kapışmasında bir rekabet de dünyanın en iyileri olarak gösterilen Messi ve Ronaldo arasında yaşanacak. Her yanıyla bizlere harika bir 90 dakika yaşatacak bu iki takımın 219. karşılaşmasında Real Madrid 88. Barcelona ise 87. galibiyetini almak için ter dökecek. Uefa Şampiyonlar Ligi Finali’nin ardından dünyada en çok takip edilen kulüplerarası futbol müsabakası olan El Clasico saat 20.50’de.

MILAN – INTER: Statlarını bile ortak kullanan bu iki Milano ekibi aslında başlangıçta tek bir takımdı. Sonradan kulüpte yabancıların da oynamasını isteyenler İnter’i kurdular ve büyük bir rekabet doğmuş oldu. Aslında İtalya’daki diğer büyük derbi Lazio – Roma rekabeti gibi siyasi farklılıklar belirlememiş bu iki Milano ekibinin çekişmesini. Juventus ile birlikte İtalya’nın en başarılı kulüpleri olan bu iki Milano ekibi daha bu sezonun başında Pazzini-Cassano’da olduğu gibi sıklıkla takas yaparak ya da birbirlerine oyuncu satarak alıştığımız rekabetlerden biraz uzaklar. Toldo, Seedorf, Davids, Pirlo, Vieri gibi isimler her iki takımın da formasını terletmiş ve sadece birinde efsane olmuş isimlerden sadece birkaçı. San Siro ismini kullanan Milan’ın aksine İnterlilerin statlarına isimini verdikleri Giuseppe Meazza bile Inter’de 348 maçta 245 gol atıp efsaneleşmesinin ardından Milan’ın yolunu tutmuştur. Şuan Galatasaray’da yardımcı antrenörlük yapan Ümit Davala da bu iki takımın da formasını giymiş bir Türk olarak dikkatleri çekiyor. 204 maçta atılan gol sayısı bile eşit fakat galibiyetlerde 72-71 Milan üstünlüğü bulunuyor. Geçtiğimiz yıllardaki başarılarını arayan ve son sezon şampiyonluğu Torinolu Juventus’a kaptıran bu iki ekip de kadrolarını yenilediler ve lige istedikleri gibi başlayamadılar. Özellikle 7 puanla 11. sırada yer alan Milan bu maçı kaybettiği halde hem zirveden hem de ezeli rakibinden bir hayli uzaklaşmış olacak. Modanın başkenti Milano’da nefesleri kesecek bu harika derbi saat 21.45’te.

MARSİLYA – PARİS ST GERMAİN: Her açıdan son derece enteresan bir maç Le Classique. Fransa’nın en büyük iki şehri olan Paris ve Marsilya rekabeti aslında çok da eskilere dayanmıyor. Bunda en büyük pay Fransa futbolundaki taşralı üstünlüğünü sonlandırmak isteyerek 1970’te PSG’yi kuran Parisli zengin sınıfı ve entellerdir. PSG sadece kurulduğu şehre de ait değil, belli bir kesimin takımıdır. Olympique de Marseille ise güneydeki büyük liman şehri Marsilya’nın takımıdır. Marsilya şehrinde çok sayıda göçmen yaşamaktadır ve bu konuda hassas olan Fransız zihniyeti bu şehirde kendine yaşam alanı bulamamıştır. Hem en büyük iki şehrin rekabeti, hem Kuzey ve Güney Fransa’nın rekabeti, hem de kendini üstün gören üst sınıf ile taşralının futbol dünyasındaki üstünlük mücadelesi Marsilya – PSG klasiği. Şimdiye kadar oynanan 77 maçta Marsilya’nın 32-26 üstünlük sağladığı bu rekabet PSG’nin Arap sermayesi tarafından satın alınmasının ardından bambaşka bir boyuta da taşındı aslında. Ibrahimovic, Thiago Silva, Pastore gibi süper starlara paraları saçan PSG yıldızlarının parlaklığını takım oyunuyla birleştirme işini ligin ilk 3 haftasından sonra yapabildi. Şuan ligde Marsilya 18 puanla lider durumdayken PSG de 15 puanla ikinci sırada. Marsilya kazanarak rakibinden iyice uzaklaşmak istiyor. Paris ekibinin tek amacıysa rakibini deplasmanda devirip liderlik koltuğunu devralmak. Futbolun sadece futbol olmadığının en güzel kanıtlarından biri olan Le Classique saat 22.00’de.

Bu önemli maçlarla bitmiyor pazar günkü futbol şöleni. Saat 17’de Moskova derbisinde
Spartak Moskova ile CSKA Moskova karşılaşırken saatler 19.00’u gösterdiğinde PTT 1. Lig’de Adana derbisi heyecanı başlıyor. 4 yıllık bir aradan sonra Adana Demirspor ile Adanaspor kozlarını paylaşacak. 22.45’te başlayacak Porto – Sporting Lisbon karşılaşması da günün takip edilmesi gereken maçlarından biri.

Sosyal medyada sıkça bahsedildiği gibi: Eğer 7 Ekim 2012 Pazar günü sizle ilgilenen bir futbol aşığı sevgiliniz varsa onu sakın ama sakın bırakmayın. İyi pazarlar.

Leave a Reply