Başlıktaki soruya evet diyen pek çok kişi vardır zira şampiyon olan takımlara demişiz 4 büyükler diye. Sanki Bursaspor, Göztepe, Karşıyaka, Altay, Ankaragücü, Gençlerbirliği Adana Demirspor, Gaziantepspor, Denizlispor ve adını sayamadığım daha nice önemli takımlar büyük değilmiş gibi. Tabi ki kupalar bir takımın büyüklüğüne büyüklük katar. Kupalar alın terinin karşılığı olan çok değerli ödüllerdir ama o kupa için dökülen diğer alın teri sahiplerinin emeğini de önemsiz kılmaz. Her takım başarılı olmak için vardır. Ancak takımların büyüklüğünü ölçemez hiç bir kupa. Başarıya endeksli taraftarlık da aykırıdır futbolun ruhuna. Zira insanlar güzel oyun izlemek için para verir televizyona bağlanan kutuya ya da stada girmelerini sağlayan biletlere. En kötü günlerinde bile 80.000 kişiye oynamaktır Borussia Dortmund’un büyüklüğü ve o büyüklük batma noktasına gelinmesine rağmen günün birinde tekrar ligi domine edecek bir takıma sahip olabilmektir. Eskilerde bir boya firmasının reklamında görmüştüm: “Çok sevildiğimiz için mi çok iyiyiz, yoksa çok iyi olduğumuz için mi çok seviliyoruz” sözünü. Bu sadece ticari dünyada görülecek bir şey. Başarılı olduğu için sevmez gerçek taraftar takımını ama takım sevildikçe daha da başarılı olur. Ve bir taraftarı stada götüren en önemli şey o forma için alın teri döken oyunculardır. Çarşı Quaresma’yı Porto formasıyla alkışlarken o alın teri yüzü suyu hürmetine çırpmıştır ellerini rakip oyuncu için. Göze hoş gelen hareketler elbette ikinci plandadır.
Niye öyle olmasın ki sonuçta Necip Uysal, Ali Kuçik, Muhammed Demirci en az Quaresma, Guti kadar heyecanlandırmadı mı bu taraftarı. Beşiktaş’ı en güçlü dönemlerinde Metinler, Aliler, Feyyazlar, Rızalar taşımadı mı şampiyonluktan şampiyonluğa. Guinti, Ronaldo, Nouma, İlhan Mansız, Sergen, Zago 100. yılda şampiyon yaparken takımı bir elleri yağda bir elleri balda süper yıldızlar mıydı? Ama bunlar unutuldu, başarı uğruna yanlış insanların yanlış yönetimleri sonucu Beşiktaş oyuncusunu elinde tutmak için para arayan bir kulüp haline geldi. Tabataya verilen 8 milyonlar, Uefa’ya gönderilen sahte evraklar Beşiktaş’ın tarihinde kötü bir sayfa olarak kalacak Avrupa’dan men cezasını doğurdu. Yeni başkan Fikret Orman eski ve olağan sorunları çözmekten geleceğe bakamadı. Herkesin kaçtığı (taraftarın Serdal Reyiz’i dahil) dönemde elini taşın altına koyan Sayın Orman teknik direktör konusunda da acele etmeden, isteklerine en uygun ismi seçene kadar ince ince çalışarak karara vardı. Samet Aybaba’yı Beşiktaş teknik direktörü yapan aldığı ücret değildir, zira Beşiktaş hocasına fazladan 1-2 milyon euro veremeyecek kadar da kötü duruma düşmemiştir, yönetimin kafasındaki fikirlere uyacak ve gelecek vadeden oyuncular ile maliyeti düşük transferlerle eldeki oyuncular ve öz kaynak ürünü oyuncuları harmanlayacak bir yapıyı uygulayabilecek olmasıdır. Yani 100. yıldakine yakın belki de Metin-Ali-Feyyaz dönemindeki gibi olabilecek bir yapılanma. Ve bunu sağlayabilecek, takıma alın teri vermiş ve görevden kaçmayacak, Beşiktaş’ı profesyonellik uğruna para ya da kariyer için değil severek, isteyerek çalıştıracak gerçek bir Beşiktaşlı Samet Aybaba. Gençleri oynatmaktan korkmayan, ligi ve oyuncuları iyi tanıyan, Brezilya ve Latin Amerika’da oyuncu tarayan Samet Aybaba. Bu saatten sonra da taraftarın eleştireceği tek şey başarısızlık değil formasını terletmeyen oyuncu olmalıdır. Beşiktaş özüne dönüyor, o hep istenen Lucescu dönemindeki, Süleyman Seba dönemindeki gibi bir Beşiktaş olma yolunda ilerliyor. En azından futbol bize bardağın dolu tarafından bakmaya zorlayan bir oyun. Öyle olmasaydı Borussia Dortmund birkaç yılda doğru işlerle en dipten en tepeye yükselebilir miydi?
Son olarak 3 kupa ile sezonu tamamlayan Beşiktaş Milangaz’ı kutlamak gerekiyor. Hem taraftarına hem de Eurochallenge’ı kazanarak ülkeye, büyük mutluluk yaşattılar. Yeni sezonda Galatasaray’ın başında olan Ergin Ataman’a da Beşiktaş taraftarı sitem etmemeli ve başarılar dilemeli. Beşiktaş’ın gerçek çocuğu Erman Kunter’e de hoş geldin diyip bağrına basmalı. Aynen Feda tişörtü giyip fotoğraf çektiren ve üzülerek gidiyorum hakkınızı helal edin diyen Ergin Ataman’ı bağrına bastığı gibi.