Dünya’nın en iyi ligi hangisi sorusuna bundan 4-5 yıl önce verilen tek cevap Premier League’di. Ancak son yıllarda hem Barcelona-Real Madrid rekabetinin Messi, Ronaldo ve Mourinho ile daha da çekici hale gelmesi, hem de İspanya’nın milli takımlar düzeyinde kupalara ambargo koymasıyla bu soruya La Liga cevabını verenlerin sayısı bir hayli arttı. Ancak hiç kuşku yok ki Premier League eski popülerliğinde olmasa da hala çoğunluğun bir numaralı tercihi. Televizyon yayıncılığındaki profesyonellik, statların modernliği, seyircilerin adeta oyunun bir parçası olmaları, oynanan hızlı hücum futbolu ve hemen hemen her hafta büyük bir maç ya da derbiye sahne oluşu belli başlı sebepler. Bunların sayısı arttırılabilir de. Ancak saymış olduğum son neden belki de Premier League’in diğer ülkelerdeki futbolseverler tarafından hala bu kadar çok sevilmesindeki en önemli neden. Son 4 haftada Everton-Liverpool, Chelsea-Manchester United, Manchester United-Arsenal, Chelsea-Liverpool ve son olarak Arsenal-Tottenham gibi çok önemli maçlar oynandı. Bu maçlardan sonuncusu bu hafta oynanan Kuzey Londra Derbisi yani Arsenal-Tottenham maçıydı.
Premier League’de pek çok takım tarafından temsil edilen Londra’nın kuzeyindeki iki takım Arsenal ve Tottenham arasındaki rekabet çok uzun yıllar öncesine dayanıyor. 1886 yılında kurulduğunda Güneydoğu Londra’daki Woolwich semtinde bulunan Arsenal’in 1913 yılında Highbury’e taşınmasıyla Londra’nın kuzeyinde büyük bir rekabetin temelleri atılıyordu. İki takım bu tarihten sonra Kuzey Londra’nın en büyük takımı olma mücadelesi veriyor. Aralarında hem bir “mahalle kavgası” olmakla birlikte hem de taraftar profilleri farklılıkları dikkat çekiyor. Özellikle Tottenham taraftarının büyük bir çoğunluğunun Yahudi olması hatta bu nedenle Tottenham taraftarlarının Yiddo lakabıyla anılması ve holigan taraftar gruplarının adının “Yid Army” olması bu rekabeti daha da önemli bir hale getiriyor.
Bu iki takım arasındaki maçlarda özellikle son yıllarda genellikle bol göllü maçlar izlemekteyiz. Bol golün yanı sıra çok güzel geri dönüşler de seyrettiriyorlar futbolseverlere. İşte yine öyle bol gollü bir Kuzey Londra Derbisi oynandı 17 Kasım 2012 günü Arsenal’in yuvası Emirates Stadı’nda. Maça etkili başlayan Tottenham 10. dakikada Adebayor ile golü bularak maçın başında öne geçti. Bir süre rakip kaleye gitmeyi deneyen ama karşısında çok sıkı bir Tottenham bulan Arsenal için işler 18. dakika’da golü atan Adebayor’un, Santi Cazorla’ya yapmış olduğu çok sert faulün ardından haklı bir kırmızı kartla oyundan atılmasıyla değişti. Bu dakikadan sonra oyunda kontrolü ele geçiren Arsenal beraberliği 24. dakikada Walcott’un ortasında şahane bir kafa vuruşu yapan Mertesacker ile yakaladı. Ve karşılaşmaya damgasını vuran Santi Cazorla yavaş yavaş ağırlığını hissettirdi. İspanyol oyuncunun üretkenliğiyle rakip kalede etkili olan “Gunners” 42. dakikada Podolski’yle öne geçti. İlk yarının sonunda Cazorla’nın asistinde Giroud ile rahatladı Arsenal ve ilk yarıyı 3-1 önde kapattı. İkinci yarıya başlarken bekleri Naughton ve Walker yerine stopere Dawson’u, orta sahaya Dempseyi’i alarak 3 stopere dönen Andre Villas Boas maçı kurtarmak adına her şeyi yapacağını gösterdi. Ancak bu tür derbilerde rakip sizi kötü bir şekilde yakalayıp tarihi farka gitmek isteyebilir. Tottenham bu konuda biraz şanslıydı ki ileri uç oyuncularının dikkatsizliği Arsenal’i pek çok golden etti. Maçın adamı seçilen Santi Cazorla’nın 60. dakikada attığı gol bile Tottenham’ı pes ettirip daha fazla gol yememeyi düşündürtmedi. Rakibin üstüne gitmeye çalışan Tottenham hız makinesi Bale ile 71. de gölü attı ardından da önemli bir fırsat kaçırarak farkı 1’e indirme şansını tepti. 90. dakikada güzel oyununu bir de golle süsleyen Walcott maçın skorunu belirledi ve Arsenal bu zevkli maçı 5-2 kazanmış oldu. İki takımın geçen sezonki son maçını da Emirates’de 5-2 kazanan Arsenal rakibi karşısındaki üstünlüğünü pekiştirmiş oldu. Şimdilik Londra’nın kuzeyi “Topçular”ın..