Ligde artık sezonun son haftalarına tanıklık ediyoruz. Şampiyonluk düğümü matematiksel olarak çözülmese de artık sadece ikinci ve üçüncülük yarışı zirveyi meşgul ediyor. Önümüzdeki hafta sahasında alacağı 1 puanla şampiyonluk turu atacak Fenerbahçe ve Galatasaray ile şampiyonlar ligine doğrudan katılma yarışı veren Beşiktaş arasında oynanan sezonun son derbisi içerisinde pek çok güzel hikayeyi barındırıyor.
Öncelikle Beşiktaş taraftar grubu Çarşı’nın geçtiğimiz yıllardan çok farklı bir boyutta olduğunu belirletelim. Alenler, Optik Başkanlar yok artık Türkiye’nin bir zamanlarına damga vuran taraftar grubunda. Zira hiçbir güç Beşiktaş maçından daha öncelikli olamaz bir Beşiktaşlı için. Hiçbir protestonun maça gitmemek için bir neden olamayacağı gibi. Yeni Çarşı yapmış olduğu bu protesto ile kendini konumlandırdığı yeri herkese gösterdi. Bir futbol taraftarı protestosunu takımının maçına gitmeyerek yapamaz. Böylesine kritik bir zamanda böylesine önemli bir maçta uydurma bir protesto ile yalnız bırakılanların Beşiktaş’a hangi gözle, hangi amaçla baktıklarını çok merak ediyorum. Bu protestonun en azından Optik Başkan’ın yapacağı bir protesto olmadığına eminim. E-bilet uygulamasını onaylayıp onaylamamaktan öte konu ne olursa olsun Beşiktaş maçına gitmemek hiçbir protestonun nedeni olmamalıdır. Öte yandan böyle bir zamanda uygulamaya başlanmasına tabi ki karşı çıkmak gerekir ama senin e-biletin ilk uygulandığı maçına, geçen devredeki Kasımpaşa maçında Fernandes’e saldıran şahıs girebiliyorsa bu uygulama adam fişlemektir şöyle kötüdür böyle kötüdür demeye hakkın yok. Bu ülkenin şartları maalesef bunu gerektiriyor. Herkes çok medeni, herkes çok futbol tutkunu, herkes centilmen de e-bilet uygulaması mı insan fişlemek için çıkarılmış bir yöntem? Bu uygulamayı beğenmesen de bunu protesto etmenin yolu maça gitmemek mi? Ne oldu yani sen gitmeyince? Federasyon kararından mı döndü? Bu zihniyet ile Beşiktaş Yıldırım Demirörenlere muhtaç kaldı. Umarım değişen Beşiktaş’ta bu zihniyetteki taraftarlar da değişir.
Maç hakkında söylenecek çok güzel şeyler de var. Dany’nin Tolga’ya pasıyla kazanılan serbest vuruşu auta gönderen Caner, maç sonunda soyunma odasında ve basın toplantısında rakibini alışık olmadığımız sözlerle tebrik eden Slaven Biliç. İki tane kırmızı karta rağmen sert, centilmenlikten uzak diyemeyeceğimiz ve sonuç olarak iki takımı da üzmeyecek birer puan. Beşiktaş kalan maçlarda takım oyununu sürdürerek ikinci sıradaki yerini koruyabilir ancak derbide gördük ki bu kadroya en az 4-5 adet üst düzey oyuncu katılmalı ki şampiyonlar ligi seviyesinde mücadele edebilsin. Takımda eksik olan noktalara yapılacak transferlerle Beşiktaş yeni stadının da rüzgarıyla çok başarılı olma potansiyeline sahip. Zira takımın başında inanılmaz sempatik, karakterli, hırslı ve sportif anlamda dolu bir teknik direktör var. Geriye kalan ona gereken imkanların sunulması.