Süper Lig’in 11. Haftasının kapanış maçında Fenerbahçe ile Orduspor karşı karşıya geldi. Fenerbahçe maça büyük moralle çıktı. AEL Limassol galibiyetiyle UEFA Avrupa Ligi’nde gruptaki liderliğini sağlamlaştırması, yine bu maçta önceki maçlara nazaran daha iyi futbol oynaması, lider Galatasaray’ın ve zirve yarışındaki rakiplerinin puan kaybı yaşaması ve 5 maçlık seyircisiz(kadın ve çocuk seyircili) oynama cezasının bitmesi Fenerbahçe’nin moral depolamasında en önemli etkenlerdi.
Fenerbahçe maça ‘Volkan, Gökhan, Bekir, Yobo, Hasan Ali, Meireles, Mehmet Topal, Kuyt, C.Baroni, Stoch, Sow’ ilk onbiriylebaşladı.
Maçın ilk 10 dakikası iki takımın birbirini tartması, birbirine üstünlük kurmaya çalışması şeklinde geçerken 11. dakikada hızlı gelişen bir hücumda Kuyt’un pasıyla Sow iki kişiyi peşinden sürükleyerek çaprazdan vuruşla Orduspor ağlarını havalandırdı. Burada Sow’a bir parantez açmak gerekir ki yaklaşık son 10 maçtır gösterdiği performans gerçekten takdire şayan. Koşuyor, press yapıyor, şut atıyor, topla birlikte dribling yapıyor… Kısaca bir forvetin tüm özelliklerini üzerinde taşıyor. Son 7 maçta attığı 5 gol de bunun en büyük göstergesi. Ayrıca golde de adeta iki kişiyi sırtına alıp vurması bana Niang’ı hatırlattı.
Golden sonra Fenerbahçe büyük oranda topun hakimiyetini eline geçirdi. Fenerbahçe adına pozisyon olarak pek verimli bir 45 dakika olmasa da topla oynama oranında açık ara önde olduğu aşikardı. 16. Dakika da Meireles’in az farkla üstten auta giden şutu, 37’de Stoch’un direkten dönen vuruşu ve 42’de Baroni’nin kullandığı serbest vuruşta Meireles’in yandan dışarı giden şutu ilk yarıda benim aklımda kalan en önemli pozisyonlardı.
İkinci yarıda ise top yine büyük oranda Fenerbahçe’nin ayağında olmasına rağmen pozisyon açısından daha zevkli bir 45 dakikaydı. Bu arada tribünler belki iyi oyundan belki de ayların hasretinden olsa gerek hiç susmuyor, ‘Napardım bilmem, seni bir gün görmesem…’ sesleri Okul Açık’tan tüm tribünlere yayılıyordu.
51. Dakikada Bekir hiç beklenmedik şekilde ileri çıkıp driblinglerle 3 kişiyi oyundan düşürerek çıkardığı pasta Sow’un vuruşu savunmadan kornere çıkıyordu. Bu pozisyonun hemen ardından 52.dakikada Orduspor savunmadan çıkarken topu kapan Baroni’nin şutunu kaleci yine kornere çeliyordu. 55. Dakikada Baroni’nin pasında Stoch’un şutu direğin yanından auta çıkıyordu. 61’de Mehmet Topal’ın sert şutunu Orduspor kalecisi güçlükle çıkarıyordu. 65’de Stoch’un sol kanattan yerden ortasında Sow yapılması daha zor olanı yaparak topu üstten auta atıyordu. 71. Dakikada Orduspor belki de bu ana kadarki en net pozisyonunu yakalıyordu, 66’da Hasan Kabze’nin yerine oyuna giren Yiğit Gökoğlan’ın sol çaprazdan vuruşunda topu Volkan kurtarıyordu. 76’da Meireles yerini Sezer’e; Stoch’da Caner’e bırakıyordu. 84’de Sezer topu kapıyor Baroni’nin önüne düşüyordu, Baroni’nin ceza sahası dışından vuruşunda top yine direğe çarpıyor dönen topu Caner iyi değerlendiremiyordu. 85’te maçın kırılma anı geliyordu. Sezer orta sahadan aldığı topu sürüyor ve yaklaşık 30 metreden mükemmel bir şutla ağların tozunu alıyordu. Fenerbahçe’deki ilk golünü atan Sezer ve onun tribündeki oğlu ağlıyor, Volkan dahil bütün takım Sezer’e koşuyordu. Bu dakikada bütün duygular birbirine karışıyordu Kadıköy’de, hüzün, mutluluk… Sow Sezer’i alnından öpüyordu. ‘3 Temmuzzedelerden’ Sezer, ‘ben daha buradayım!’ diyordu. 89’da Baroni topu alıyor vuruyor, dönüyor tekrar vuruyor auta atıyordu. Biraz da önde olmanın rehavetiyle Orduspor maç boyunca gelemediği kadar Fenerbahçe kalesine geliyor ve 90+2’de Gabriel’in ortasında Şamil kafayla topu Fenerbahçe ağlarına gönderiyordu. Santradan sonra da hakem Halis Özkahya maçı bitiriyordu.
Fenerbahçe rakiplerinin puan kaybettiği bu hafta önemli 3 puanı alarak 3. Sıraya, liderin 3 puan gerisine yerleşiyor, sadece 3 puan da değil, Sezer Öztürk ve gelecek haftalara umut kazanıyordu. Benim dikkatimi çeken ise özellikle Alex’in ayrılmasından sonra Baroni’nin daha serbest ve daha güvenli oynaması, ayrıca Baroni, Meireles, Kuyt, Stoch ve Sow beşlisinin arasındaki kolektif oyunun ilerleyen zamanlarda, arkada bir de Krasic’in olduğunu düşünürsek, Alex’in yokluğunu aratmayacak gibi duruyor. Bu maçta Kuyt önceki maçlara oranla biraz pasif gözükse de gününde bir Kuyt’la bu takımın çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Aykut Kocaman ve Selçuk’a daima saygı gösteren ve Selçuk’un ilk onbirde oynamasını destekleyen biri olarak AEL ve Ordu maçlarında Selçuk’un 87.dakikada oyuna girmesine bir anlam verememekteyim. Ancak her şeye rağmen Fenerbahçe’nin AEL ve Orduspor maçındaki oyunu geleceğe dair umut ve bir türlü ışığa kavuşmayan Kara Deryaların aydınlanacağının sinyalini verdi.