Satrançta dünya şampiyonluğu, her yılın son çeyreğinde, şampiyon ve aynı yılın Mart ayında yapılan 14 oyuncunun yarıştığı Adaylar Turnuvası’nın kazananı arasında yapılan unvan maçı ile belirleniyor. 12 oyun üzerinden oynanan unvan maçında, her oyunda galibiyet 1, beraberlik 0.5, mağlubiyet ise 0 puan değerindeyken 6.5 puana ulaşan maçı kazanıyor. 6-6 beraberlik halinde ise hızlı tie-break maçları galibi belirliyor. Unvan maçının galibi en azından bir sonraki unvan maçına kadar Dünya Satranç Şampiyonluğu unvanını elde ediyor.
Bundan tam bir sene önce, “Satrancın Mozartı” lakaplı Norveçli büyük usta ve rating sıralamasında dünyanın bir numarası 24 yaşındaki Magnus Carlsen, Hintli şampiyon Viswanathan Anand’ı 6.5-3.5’luk skorla ezici biçimde yenerek Dünya Şampiyonluğu unvanını ele geçirmişti. Hindistan’da oynanan maçta bir anlamda kendi evinde genç rakibine karşı hezimete uğrayan 44 yaşındaki Anand’ın yeniden geri dönebileceğine inananlar “Madras Kaplanı” olarak da bilinen Hintli büyük ustanın 2010’daki Anand-Topalov Dünya Şampiyonluğu maçından beri sıkı bir fanatiği olan, bu satırların yazarı bendeniz ve benim gibi bir avuç satrançseverden başkası değildi. Ancak Anand, Mart 2014’te oynanan Adaylar Turnuvası’nda büyük çoğunluğu yanıltmış ve favori gösterilen Aronian ve Kramnik gibi oyuncuların açık ara önünde Adaylar Turnuvası’nı kazanarak Kasım’da oynanacak Dünya Şampiyonluğu maçında Carlsen ile yeniden karşılaşmaya hak kazanmıştı. Anand’ın sene içinde nadir katıldığı turnuvalarda gösterdiği yüksek performans, Carlsen’in eski yüksek form grafiğinde gözükmemesi ve bu kez şampiyonluğu koruma stresinin Anand’ın değil Carlsen’in üzerinde olacak olması benim gibi Anand-severleri umutlandıran faktörlerdi. Ancak Carlsen satranç dünyasının çok büyük çoğunluğunun düşündüğü gibi Anand’ı bir kez daha yenmeyi başardı ve 11 maç sonunda 6.5-4.5 galip gelerek bir kez daha en güçlü oyuncu olduğunu kanıtladı ve bir sonraki unvan maçına kadar koltuğunu koruma hakkı elde etti. Şimdi de bu zevkli, satrançseverlere 15 gün boyunca futbol fanatiklerinin Dünya Kupası Finali veya takımlarının şampiyonluk maçını izlediklerinde hissettikleri heyecanı hissettiren unvan maçının hikâyesine göz atalım:
Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki güzel kenti Sochi’de 8 Kasım’da başlayan unvan maçının ilk oyunu büyük çoğunluğun beklediğinin aksine oldukça heyecanlı ve tarafların kazanmak için oynadığı bir parti oldu. Unvan maçlarında ilk oyunlarda oyuncuların birbirlerini tarttıkları ve kısa beraberliklerle tahtadan ayrıldıkları oyunların aksine, iki oyuncu da tamamıyla kazanmak için oynadılar. Geçen senenin aksine bu maçta ilk oyundan itibaren vezir piyonu açılışını seçen, ilk maçta beyaz taşlarla oynayan Anand, yaptığı hazırlığın da etkisiyle açılıştan aktif ve rakip şaha hücum edebileceği bir konum elde etti. Ters kanada rokların atıldığı oyunda, Carlsen ise tüm ustalığı ile savunup oyunun son kısmında Anand’ın pasif hamlelerinin de etkisiyle doğru oyunla kazancı zorlayabilecek bir konum elde etti. Ancak şampiyonun atak yaparken ince bir nüans farkını gözden kaçırması ve Anand’ın doğru savunma hamlesini bulmasıyla oyun berabere sonuçlandı. İkinci oyunda ise Anand’ın siyahlarla oyunu berabereye götürmek isteyen Berlin Savunması’nı seçmesiyle açılıştan hafif bir üstünlük eden Carlsen’in tüm taşları ile rakip şaha saldırdığı oyunda Anand’ın 40.hamledeki zaman kontrolüne girerken(Unvan Maçında zaman kontrolü şu şekilde: Oyuncuların ilk 40 hamlelerini tamamlamak için 2 saati var. 40.hamlede saatlere birer saat ekleniyor ve 60.hamleden sonra da hamle başına 30 saniye eklenmeye başlıyor) yaptığı büyük hatayla oyunu kazandı ve 1,5-0,5 öne geçti. Birçoklarının favorisi olan Satrancın Mozartı, bu galibiyetle minimal üstünlükleri kazanca çevirme konusunda dünyanın bir numarası olduğunu herkese gösterdi. Bu maçın ardından Carlsen taraftarları şampiyonluk kutlamalarına, Anand taraftarları ise “Acaba geçen seneki gibi tek taraflı bir maç mı olacak” sorusunu kendilerine hüzünle sormaya başlamıştı. Anand’ı her zaman destekleyen ve her koşulda Madras Kaplanı’na inanan biri olarak benim bile bir miktar umutsuzluğa kapıldığımı itiraf etmeliyim.
2 gün arka arkaya oyun ve bir günlük boş gün şeklinde düzenlenen turnuva programında 2.oyundan sonraki boş günün ardından Anand’ın tahtaya dönüp dönemeyeceği ciddi bir soruydu. 3.oyunda kendisi üzerindeki bütün olumsuz tahminleri yanıltan yaşlı kurt, yaptığı 27 hamlelik! açılış hazırlığı(büyük usta seviyesinde oyuncuların maçlardan önce yardımcıları ile birlikte maçta belli durumlarda belli bir yere kadar nasıl oynayacaklarını belirlemelerine açılış hazırlığı deniyor) sayesinde c hattında oldukça ilerlemiş bir geçer piyon elde etti ve Carlsen’in bir yerden sonra doğru hamleleri bulamamasıyla aldığı ezici galibiyet ile maçta 1.5-1.5 eşitliği sağlarken kendisine inananları bir kez daha umutlandırdı. Maçın son kısmını başkalarının da olduğu bir yerde izleyen biri olarak, böyle bir geri dönüş sonunda sevinç çığlıkları atmamak için kendimi zor tuttuğumu belirtmeliyim. 4.oyunda, sonunda siyahlarla beraberlik yapmaya çalışmayan ve sert bir açılış olan Sicilya savunmasını seçen Anand karşısında Carlsen rakibinin açılış hazırlığından kaçtı ve sevdiği tip bir konum elde etti. İki oyuncunun da ciddi bir hata yapmadığı oyunda, vezir oyun sonunda Anand’ın piyon fedası izleyenleri heyecanlandırsa da oyun beraberlik ile sonuçlandı. Anand’ın beyaz taşlarla oynadığı 5.oyunda açılış hazırlığını ön plana çıkardığı ve oyun ortasında hafif bir üstünlük elde ettiği bir konumda Carlsen de en ince savunma hamlelerini buldu ve Anand’ın da galibiyeti fazla zorlamaması sonunda 5.oyun beraberlik ile sonuçlandı. Burada Anand’ın beyaz taşlarla hafif üstünlük elde ettiği oyunda kazancı daha çok zorlaması gerekirdi diye düşünmekteyim.
Ve gelelim unvan maçının kader maçı olan 6.oyuna… Beyazlarla oynayan Carlsen yine Sicilya Savunması’nı seçen Anand karşısında bu sefer açık oynamaya karar veriyor ve siyahın taşlarının kendi alanında sıkıştığı ve belli zayıflıkları olduğu, beyazın hafif üstünlüklerini sonuna kadar zorlayabileceği, başka bir deyişle “Carlsenlik” bir konum elde ediyordu. Burada Anand’ın pasif konum elde etmesi ve beraberliğe oynaması net biçimde hazırlanmamışsa neden böyle oynadığını anlamak oldukça güç. Carlsen üstünlüğünü arttırmaya çalışır, Anand da savunmaya devam ederken şampiyonun belki de uzun süre yapmayacağı bir çeşit hatalı hamle yapması (Şd2*),buna karşılık Anand’ın Axe5** hamlesi ile piyon öne geçtiği ve kendisine oyunu kazandıracak, maçta da 3.5-2.5 üstünlüğü ele geçirmesini sağlayacak hamleyi kaçırması akıl alır gibi değildi. Anand için daha kötüsü ise hamlesini yaptıktan hemen sonra doğru hamleyi görmüş olmasıydı. Ancak artık tren kaçmıştı. Oyunda birdenbire demoralize olan adayın karşısında genç şampiyon zaten sevdiği bir konumda oynamasına böyle bir avantaj da eklenince ustaca manevralarla oyunu kazandı ve maçın ikinci yarısına girilirken 3,5-2,5 üstünlüğü ele geçirdi. Anand için 7.oyunda da siyahlarla oynaması ile beraber bu şekilde kaçan bir fırsat ve ardından gelen mağlubiyet ile beraber maçın kalanını oynamanın oldukça zor olduğunu vurgulamak gerek.
Carlsen in beyaz taşlarla oynadığı 7.oyun ise 122 hamle ile Dünya Satranç Şampiyonluğu tarihinde en uzun ikinci oyun unvanını elde etti (Rekor 1978’deki Karpov-Korchnoi unvan maçının 124 hamle süren 5.oyununa ait). Anand geriye düşmesi sebebiyle siyahlarla rakibini durdurup beyazlarla kazancı zorlama stratejisine döndüğü oyunda doğal olarak Berlin Savunması’nı seçerken Carlsen oyun ortasında uzun vadede tehlikeli olabilecek bir geçer piyon üstünlüğü elde etmeyi başardı. Anand da –bilgisayarların pek beğenmediği ancak yorumculara göre ve oyunun da gösterdiği şekilde güzel bir feda olan, filini iki piyon karşılığında feda ederek(normal koşullarda fil 3 piyon değerindedir) oyunu tek kanada taşımayı başardı. Anand’ın kale+4 piyonuna karşı Carlsen’in kale+at+2 piyonunun olduğu konumu neredeyse 7 saat süren maçta sonuna kadar zorlayan Carlsen karşısında Anand savunmayı başardı ve maça tutundu. 8.oyunda ise adayın hazırlığını bu sefer kendi yaptığı hazırlıkla başarılı biçimde nötralize eden şampiyon, siyahlarla rahat biçimde berabereye uzandı ve şampiyonluk yolunda avantajını artırdı. Maçın en sıkıcı oyunu olan 9.oyunda Anand’ın Berlin Savunması’ndaki hazırlığı sonucunda 17.hamlede beyazın en iyi seçeneğinin sürekli şah ile berabere yapmak olduğu bir konumda Carlsen risk almadı ve beraberlik ile şampiyonluğa bir adım daha yaklaştı.
Artık Anand’ın beyazlarla oynadığı oyunlarda Hintli büyük ustanın hayranları kazancı zorlamasını umuyor, Carlsen taraftarları ise her beraberlikte galibiyet kutlamaları hazırlıklarını biraz daha arttırıyorlardı. Bu noktada artık Carlsen’in –mantıklı bir şekilde- oyun kazanmaktan çok risksiz beraberliklerle unvanı korumaya çalıştığını vurgulamak gerek. Anand’ın beyaz taşlarla oynadığı, aslında her şeyin aday için olabilecek en iyi şekilde başladığı (geçer piyon ve fil çifti gibi üstünlüklere konumda karışıklığın eklenmesi) 10.oyunda Anand’ın hafif üstünlüğünü zamanında değerlendirememesi sonucunda Carlsen dakik hamlelerle rakibinin avantajını yok etti ve şampiyonluğa oldukça yaklaştı. Maçın son oyunu olacak 11.oyunda ise Anand siyahlarla oynadığı son oyunlarda olduğu gibi rakibini durdurmak amacıyla Berlin Savunması’nı seçerken Carlsen de aktif hamlelerle konumda baskı kurmaya çalıştı. Anand oyun ortasında bazı yerlerde çok hafif üstünlükler elde etse de genç şampiyon rakibine bunu artırma şansı vermedi. Tam da bu noktada, Anand satrançta yapılabilecek en büyük hatalardan birini yaptı! Lise yıllarımda satranca yeni başladığımda uzun zaman boyunca gelişmemde en önemli faktör olan arkadaşımın bana söylediği cümle geliyor burada aklıma: ”Satrançta en tehlikeli şey plan değiştirmektir.” Evet, Dünya Şampiyonluğu seviyesinde bir maçta bile bu cümlenin ne kadar geçerli olduğunu Anand gösteriyor, beraberlik düşüncesi ile başladığı oyunda oyun ortasında birdenbire, belki de son maçta Carlsen’i mağlup edemeyeceğini düşünerek sinirlerine hakim olamayıp anlamsız bir kalite fedası*** yapıyor, genç rakibine belki de birçok oyuncunun değil ama Carlsen’in rahatça kazanca dönüştürebileceği bir üstünlük veriyordu. Nitekim Carlsen de bu cömert ikramı geri çevirmiyor, kusursuz bir oyunla rakibini mağlup ediyor ve unvan maçını 6.5-4.5 kazanarak Dünya Şampiyonluğu unvanını korumayı başarıyordu.
Evet, sonuç olarak bir Dünya Satranç Şampiyonluğu Unvan Maçı daha bitti ve her maçı izlerken ayrı biçimde heyecanlandığım 15 günün ardından 2016’ya kadar unvan maçı izleyemeyecek olmak önemli bir üzüntü kaynağı. Başka bir deyişle, bu satırların yazarı gibi satranç fanatikleri için rüyadan normal hayata uyanıldı da denilebilir. Maçın sonucunun da benim açımdan ayrıca üzücü olduğu başka bir gerçek. Carlsen, Anand’ı iki sene üst üste unvan maçında devirmeyi başardı ve dünyanın en güçlü oyuncusu olduğunu yeniden kanıtlarken kendisine göre oldukça yaşlı rakibi bir kez daha karşısına gelse bile artık yıkılması güç bir psikolojik avantaj elde etti. Satranç dünyasında bu aralar gözler henüz 22 yaşında olmasına rağmen rating sıralamasında Carlsen’in ardından ikinci ve yazın son kısmını oldukça formda geçiren (Carlsen’e karşı da galibiyet alan) Fabiano Caruana’nın üzerinde. Daha şimdiden büyük çoğunluk Carlsen-Caruana unvan maçını beklemeye başladı bile. 2015 Adaylar Turnuvası’na Caruana’nın en büyük favori olarak çıkması oldukça yüksek ihtimal gibi gözükürken ben ve benim gibi artık oldukça sınırlı sayıda bulunabilen, Anand kazanacak dediğinde dalga geçilen, zaman zaman mantıksal değerlendirmelerden de öte hislerine inanan bir grup Anand-sever ise Anand’ın mücadeleyi bırakmayacağına ve bir kez daha Adaylar Turnuvası’nı kazanıp Carlsen’in rakibi olacağına inanmaya devam edecek. Ancak eğer bir daha karşılaşırlarsa Carlsen’in hem psikolojik hem de Anand’ın yaşının etkisiyle güç olarak rakibinden bu seneye göre daha da avantajlı olacağını kabul etmek gerek. Ancak hem Adaylar Turnuvası hem de olası bir yeni Carlsen-Anand maçı için söylemek gerekirse hayatta her zaman kağıt üzerinde avantajlı olan mı kazanır acaba? Cevabı gelecek Adaylar Turnuvası ve Dünya Şampiyonluğu Unvan Maçında göreceğiz. Son sözle özetlemek gerekirse:”Tebrikler Satrancın Mozart’ı, geri dön Madras Kaplanı!”
Dipnotlar
*Şd2: Satrançta her hamlenin belli bir gösterim şekli vardır ve buna da notasyon denir. Burada “Ş” harfi “Şah” ı ifade ederken “d2” de şahın gittiği kareyi gösteriyor.
**Axe5: Burada da atın baş harfi olan “A” atı ifade ederken “x” sembolü taş alınmasını ve “e5” de alınacak taşın nerede olduğunu gösteriyor.
***Kalite fedası: Satrançta kâğıt üzerinde fil 3, kale de 5 puan değerindedir. Kalite fedası rakibin filini alırken kalenin ona bırakılması anlamına geliyor, puan olarak dezavantajlı duruma geçildiğinden ancak karşılığında düşük değerde de olsa bir taş alındığından dolayı da kalite fedası olarak isimlendirilmiş.
yücel özateş
Sayende bizde turnuvayı izlemiş gibi olduk.Teşekkürler.
Abdulkadir
Güzel bir yazı olmuş, teşekkürler.
Mert Özateş
Teşekkür ederim.