Bu yazı pek spor ile ilgili değil, futbol ile ilgili de olmayacak. Daha çok bu köşeyi, bu yazıları -az veya çok- okuyan kitlenin, futbolseverlerin, sporseverlerin -kendim de dahil-  mantıklarını kaybettikleri zamanları görmeleri için ve bu akıl tutulmalarını eleştirmek yazıyorum bu satırları.

Normalde bugünün konusu dün oynanan derbi olmalıydı. Gerçi ben farklı bir konu olarak futbol filmlerinden bahsetmeyi düşünüyordum ama dün yaşanan bir olay bütün fikrimi değiştirdi.

FA Cup 6.tur maçında Tottenham ile Bolton karşılaştılar dün. Normal, sıradan bir İngiliz maçı olarak 1-1 devam ederken karşılaşma 40.dk da bir oyuncu yere yığıldı; Fabrice Muamba. Stadyum sessizliğe gömüldü, oyuncuların, hakemlerin ve herkesin yüzü sapsarı kesildi. Ters giden bir şeyler vardı; Fabrice Muamba kalp krizi geçiriyordu. Sağlık görevlileri geldi ve Muamba hastaneye kaldırıldı. Bu satırları yazdığım sıralarda kendisi hala yaşam mücadelesi vermekte.

Peki biz ne yapıyorduk o sırada? Dünya derbisi(!), futbol şöleni olan FB-GS maçını izliyorduk ve bunun hakkında küfürleşiyorduk her yerde. Türk futbolunun hali zaten ortada, yıllardır bir hayal dünyası içinde; başarılı olacağını düşünüp kendisini dev aynasında görüyor. Bundan daha ayrıntılı bahsetmeye gerek yok çünkü değiştirilebilir ve kabul de edilebilir bir durum. Ama ülke insanının hali de futboluna benziyor ve bu endişe verici. Küfürleşmeler, tesis basmalar, stad basmalar, koreografiler, truva atı sokma çabaları, rakip takımın mensuplarının kafalarını yarmak ve işin en vahim kısmı da bütün bunlarla övünmek var ülke futbolseverinin gündeminde. Yaptığı(mız) bu hareketlerin mantıksızlığının farkında değil. Gerçi konu futbol olunca mantık aramamak lazım ama bizler çok uç noktalardayız artık. Bugün bir futbolcu, genç bir futbolcu ölüm döşeğinde ve herkesin gündemi 90 dakika süren bir maç. Kimsenin umrunda değil yeteri kadar, daha doğrusu kimse bu durumda dahi “Biz ne yapıyoruz?” düşüncesinde değil. İnsan hayatı her zaman önemlidir ve bu 2-3 kelimeyle geçiştirilebilecek bir önemlilik de değildir. Bu yüzden şu zamanları boş, kin ve nefret dolu saçma sapan maç sonu yorumları yerine en azından karşımızdakinin de insan olduğunu bilerek geçirebiliriz. Gerçekten de dün Muamba değil de sahada Melo kalp krizi geçirseydi ne olacaktı? Ya da yayıncı kuruluş bu durumun görüntülerini 7-8 dk. boyunca verecek miydi? Ben kesin bir dille olmazdı diyemiyorum maalesef. Gözümüz öyle körleşiyor ki izlediğimiz arena görüntülerinden, dinlediğimiz savaş müziklerinden; hayatı unutup, insanın değerini unutup Roma halkının Kolezyum’a koştuğu gibi stadlara koşuyoruz ve orada da Romalılar gibi insanlıktan çıkmak için çabalıyoruz. Ama sahadaki bir ölüm kalım mücadelesi değil, sadece çocukluktan beri izlemeyi ve oynamayı sevdiğimiz bir oyun.

İnsan hayatının yüz küsür yıllık kulüplerden daha önemli olduğunu ve kulüplerden daha değerli olduğunu unutmamak lazım. Umarım kısa zamanda öncelikle hayata sonra da o sevdiğin yeşil sahalara geri dönersin Muamba.

Leave a Reply