Playoffların başlamasına bir ay kala NBA’de dengelerin değiştiğine şahitlik ediyoruz. Sezona fırtına gibi giren, Şubat ayındaki All Star’a yaklaşırken formunun zirvesine çıkan birçok ekip fikstürün de uzunluğuyla isteyerek veya istemeyerek frene basmaya başlamış gibi gözüküyor. Kimi takımın savunması alarm verirken diğerleri hücumda tıkanmaya başladı. Sezonun en mühim kısmının All Star sonrası olduğunun farkında olan takımlar ise yavaş yavaş gaza basmaya ve vidaları iyice sıkmaya başladılar. Bu kadar benzetme yeterli sanırım. Şimdi anlattıklarımı somutlaştırarak sezonun son düzlüğünün fotoğrafını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Orta Şerittekiler
-Pacers ve savunması
All Star arasına ligin zirvesinde giren Paul George’lu Indiana o günden beri karşılaştığı ciddi rakiplerin(.500 galibiyet yüzdesinin üstündeki takımlar) hepsine kaybetti. Bu durumun en önemli nedeni Pacers’ın sezon başından bu yana sahip olduğu savunma disiplininden uzak bir görüntü vermesiydi. Pacers’ın kalan 15 maçının 9’unu kalburüstü takımlarla oynayacak olması, Hibbert’ın ekibine playoff yarışında ciddi bir darbe indirmeyecek olsa da playofflar öncesi hiç de parlak bir görüntü vermiyorlar.
-Miami
Üç yıl üst üste şampiyon olmanın zorluğu bir yana bu galibiyetlerin en zorunun her zaman sonuncusu olduğu hep söylenegelmiştir. Takımın üçüncü sezonda başarı için ihtiyacı olan enerjiyi ve motivasyonu kaybederek rehavete kapılması son derece doğal ancak eğer LeBron, adının Jordan ile anılmasını istiyorsa işi sıkı tutması gerekiyor. Son iki sezonun şampiyonu All Star’ın ardından oldukça zor bir fikstürle karşılaştı karşılaşmasına ama San Antonio ve Chicago mağlubiyetlerini playofflara girerken vidaları sıkmaları gerektiğini gösteren uyarılar olarak algılasalar iyi olur.
-Portland
All Star arasından sonra Batı’daki şampiyonluk adaylarının neredeyse hepsine kaybetmeyi başaran Blazers, oldukça çekişmeli geçen Batı playoff yarışında da kendisini ciddi bir riske atmışa benziyor. Son on maçından yalnızca dört galibiyet alabilen Aldridge’li Portland’ı playofflarda Houston, Clippers veya Oklahoma bekliyor olabilir. İşleri toparlayamazlarsa kendilerini playoff resminin dışında dahi bulabilecekleri bir Batı’da olduklarını birinin Terry Scotts’a hatırlatması gerekiyor. Kalan 15 maçın 8’ini ‘draft’a yatan takımlarla oynayacak olmaları Portland’a toparlanma şansı veriyor ama bunu kullanıp kullanmamak onlara kalmış.
-Oklahoma City
Westbrook’un büyük bir sürpriz yaparak erken dönmesi, Ibaka’nın hücumda ciddi bir tehdit oluşturmaya başlaması ve tabi Durant’in müthiş performansı Thunder’ı sezon başında Batı’nın tartışmasız favorisi olarak görmemize neden olsa da All Star arası ve Westbrook’un tekrar sakatlanarak takımın düzenini bozması Thunder’ın oynadığı son sekiz muteber ekibin beşine mağlup olmasına yol açtı. Westbrook’un yokluğunda oyun kurma yükünü oldukça başarılı bir şekilde yüklenen Jeremy Lamb ve Reggie Jackson’ın az süre almaları ve All Star guardın bir türlü istikrarı yakalayamaması playofflar öncesi Oklahomalıları gerginliğe sevk ediyor. Son on beş maçının dokuzunu deplasmanda oynayacak olan Thunder’ın bir an önce toparlanması gerekiyor yoksa onlar da derin Batı’da kötü sürprizlerle karşılaşabilirler. Sürekli sakatlanan Sefolosha’nın dış savunmasını mumla arayan Oklahoma bu duruma bir çözüm bulamazsa playofflarda San Antonio veya Golden State gibi ciddi dış şut tehdidi olan takımlar karşısında çaresiz kalabilir.
Sol Şerittekiler
Şampiyonluğa ulaşmanın tek bir formulü olmasa dahi bunun bilinen en iyi yolu hem hücumda hem de savunmada ligin en iyi takımları(ilk 10) arasında yer almaktan geçiyor. Bu sezon bunu en iyi başaran takımların başında Clippers ve Spurs geliyor. Biraz daha açmak gerekirse; sezon boyunca hem kendi attığı ortalama sayıya hem de rakibe attırdığı ortalama sayıya baktığımızda ligin zirvesinde San Antonio Spurs geliyor. Zira Spurs, maç başına 105.1 sayı atarken, rakiplerine yalnızca 97.8 sayı atma şansı tanıdı. Clippers’ın asıl avantajı ise hücumda ortaya çıkıyor. Maç başına ortalama 107.5 sayı atan ekip rakiplerine de 100.3 sayı atma şansı tanımış. Bu takımların All Star sonrası performansını inceledeğimizde ise ciddi şekilde vites yükselttikleri ve çok daha farklı bir düzeyde oynadıkları ortaya çıkıyor. Doc Rivers’ın yavaş yavaş Clippers’a istediği savunmayı yaptırmaya başlaması ve Blake Griffin’in muazzam hücum performansı Clippers’ı sezon biterken pik yapan takımların arasına sokmayı başardı. Olası bir Memphis eşleşmesinde savunmayla hücumun düellosunu seyretmek gerçekten inanılmaz zevkli olabilir. İstikrar abidesi San Antonio’nun ise All Star sonrası sol şeride geçerek gazı köklemesi çok da şaşılacak bir durum olmasa gerek. Son 15 sezondur en az 50 maç kazanarak başarılması güç bir rekora imza atan Spurs sezon boyunca neredeyse hiç tam kadro oynayamadı ancak Kawhi Leonard’ın geri dönmesi taşları yerine oturtmuşa benziyor. All Star’ın ardından Portland, Clippers, Chicago, Dallas gibi takımları rahat geçen Teksas temsilcisinin en anlamlı zaferi de geçen sezon finalde kaybettikleri Miami karşısında geldi. LeBron’a ve Heat hücumuna nefes aldırmayan Spurs bu galibiyetle bu sene de şampiyonluk adayı olduğunu herkese duyurmuş oldu.
-Phil Jackson geri döndü
Spurs’ün aksine son 15 yılın en istikrarsız ekiplerinden olan New York Knicks bu sezon da umduğunu bulamadı. Sakatlıklarla revire dönen takım Carmelo Anthony, Tyson Chandler ve Amar’e Stoudemire üçlüsünden bir türlü istediği verimi alamıyor. New York yönetimi dertlerine çare bulması adına efsane koç Phil Jackson’ı takım başkanı olarak göreve getirdi. New Yorklular oyunculuğu döneminde Knicks formasıyla iki şampiyonluğa imza atan efsane koçun yeni görevinde de benzer başarılar yaşamayı bekliyor. Knicks’in sorunları göz önünde bulundurulduğunda Jackson’ın koçluk yerine yönetici mevkisine getirilmesi daha iyi anlaşılacaktır. New York ekibinin kapsamlı bir yeniden yapılandırma sürecine girerek son yıllarda belki de istemeden kazandıkları istikrarsızlık alışkanlıklarından kurtulmaları gerekiyor. Bunu yapmak için de aralarında koç Mike Woodson’ın da olduğu birçok isimle yollarını ayırmaları gerekebilir. Kısa vadede kimse onlardan başarı beklemeyecektir ancak Knicks taraftarının da yıllardır süregelen kabus gibi sezonlardan sonra çok sabırlı olmadığının altını çizmek gerek. Jackson’ı bekleyen en zorlu görevler Carmelo ve Woodson’ın geleceklerine karar vermek olacaktır. Bilhassa Carmelo kararı Jackson’ın Knicks’i nasıl bir takım haline getireceğiyle ilgili önemli bir mesaj niteliğinde olacak.