Daha önce film sektörü üzerine bir yazı yazmıştım. Bu sektör yazı dizisine futbol sektörü ile devam edeyim dedim. Öncelikle futbol sektörü gittikçe büyüyen ve göz önünde olma açısından sinema sektörü ile yarışan bir sektör olmasına rağmen Türkiye bu konuda oldukça geride. Hatta daha da geriye giden bir tablomuz var. Futbol sektörünün göz önünde bulunması, yayıncılık gelirlerini ve sponsorluk gelirlerini artıran bir faktör olduğu söylenebilir. Ancak Türkiye’de bu geriye gidişin sebebi nedir. Ülker’in de futboldan desteğini çekmesi ile Türk futbolunun marka değerinin git gide azalmasının görünürlüğü daha da arttı. Futbol kulüplerini şirket olarak düşünürsek, bu yazıda, futbol sektörünün güncel durumu, Türk futbol sektörünün sorunları, başarı için gerekenler ve dünyadaki başarı örnekleri incelenecektir.

Endüstriyel Futbol; Taraftar mı, seyirci mi?

Bu yazıda öznel yorumlardan kaçınmak istesem de bu pek mümkün olmayacak. Çünkü daha ilk başta bir problem kendini belli ediyor; futbolun endüstriyel bir eğlence sektörü olup olmaması. Bu da daha güzel bir soruyu beraberinde getiriyor; ‘’taraftar mı seyirci mi?’’ Ben şahsen futbolun yani liglerin ve şampiyonaların endüstriyel bir eğlence sektörü olduğunu düşünüyorum. Çünkü stada gelen insanlar ve televizyondan takip eden insanlar, güzel bir şey görmek istediklerinden izliyorlar. Yok, hayır takımlarını desteklemek için izliyorlar falan bunlar en temelde olmayan şeyler. Örneğin, 1908 yılında insanlar Fenerbahçe’nin bir maçını izlemek istediklerinde bunu futbol izlemek için yapıyorlar. Fenerbahçe’yi desteklemek için değil. Yine aynı şekilde hiçbir fikrimizin olmadığı bir sporu izlerken de aynı süreçleri hızlı bir şekilde tekrar yaşıyoruz. Örneğin bir tenis maçı veya Amerikan futbolu maçı izlerken, önce sporun doğal güzelliğini izlemek isteriz. Tabi bu sporlar benim için geçerli. Mesela Amerikan futbolundaki güzel bir atağı defalarca izleyebiliriz. Aynı şekilde teniste güzel bir sayıyı defalarca izleyebiliriz. Belli bir süreden sonra yavaş yavaş bir taraf tutmaya başlarız.

Son dünya Kupasını hatırlayın. Fatih Terim ne demişti: ‘’Türkiye’de birçok kişi Brezilya’yı tutar.’’ Neden? Çünkü göze güzel gelen bir şekilde top oynuyor yani görsel bir şölen sunuyorlar. Ancak Brezilyanın kötü futboluna rağmen, Şili ve Kolombiya’yı şaibeli bir şekilde geçmesinin sonunda Almanya’dan 7 yemesi çoğu Türk sporsevere oh çektirmişti. Çünkü millet olarak haksızlığa gelemeyen bir milletiz. Buradan sonuçla, en temelde seyirci oluğumuzu belirtmek isterim. Sonrasında gelir taraftarlığımız. Hatta Türkiye’nin Brezilya ile Kasım ayında yaptığı hazırlık karşılaşmasında Brezilyalı ünlü futbolcu Neymar’ın attığı çalımlara ‘oley’ diye destek veren bir seyirci kitlesi vardı. Bir de üstüne seyirciden bütçesine göre orantısız bir bilet parası istersen seyircilere güzel bir şov sunmak zorundasındır. Sen sunamazken rakip takım sunarsa, taraftarım dediğin insanlar haliyle rakip takımı alkışlar. Kimsenin bu konuda serzenişte bulunmaya da hakkı yoktur. Eğer serzenişte bulunuyorlarsa bu amatör olduklarının bir göstergesidir.

Aylık maaşınızın neredeyse 4’te 1’ini arkadaşınızın çektiği bir filmi izlemek için sinemaya verdiğinizi düşünün ve bunu 1 değil 2 değil onlarca kez yaptığınızı düşünün. Bu filmler kötü ise sizin vereceğiniz tepkide bu doğrultuda olur. Dolayısı ile günümüzde izlediğimiz futbol endüstriyel bir eğlence sektörüdür. Sormamız gereken soru da ‘’nasıl daha eğlenceli hale getirebiliriz’’ olmalıdır.

tugrulaksaravrupatakimlari1

 

Futbol sektörü, reklam verenler, sponsorlar, sporcular, teknik heyet, yönetim, yayıncı kuruluş, bahis şirketleri, stadyum, biletler gibi birçok faktörü içinde barındıran bir sektör. Diğer eğlence sektörleri gibi diğer sektörlere kaynak yaratma açısından oldukça etkili. Örneğin, tekstil ve medya sektörü ile doğrudan ilgili. Bu sene dünyanın en iyi oyuncusu seçilen Cristiano Ronaldo’nun yıllık toplam kazancı 80 milyon euro. İTÜ Öğretim Üyesi ve Spor Yazarı Metin Tükenmez, dünyada futbol endüstrisinin büyüklüğünün, her transfer döneminde yaklaşık 200 milyar dolara ulaştığını söylüyor. Forma sponsorluğu için 10 yıllığına Adidas ile anlaşan Manchester United toplamda 1.28 milyar dolar alacak. Real Madrid’in geçen seneki cirosu 500 milyon Euro’nun üzerinde. Böyle bir ortamda Türk futbolundan yatırımların bir bir çekilmesi ile başlayan süreç, Ülker’inde çekileceğini açıklaması ile devam ediyor.

Cristiano Ronaldo

Cristiano Ronaldo

Türk futbolu gittikçe kötüye giden bir yapı haline geldi. Temelinde amatör yönetilme var. Şöyle ki hakem olmayanın MHK (Merkez Hakem Kurulu) başkanı olmasının istenmediği, futbolcu olmayanın futbol içerisinde yer almasının istenmediği bir ortam oluştu. Yöneten yöneticilerin taraftar olmaktan başka bir özelliği bulunmayan, bir sektörde başarılı bir iş adamı diye futbolda da başarılı olacağına inanılmakta. Şöyle ki bu konuda bir lisans ya da yüksek lisans eğitimi alan yok. Özellikle 3 Temmuz süreci sonrasında, her kulübün birbiri ile uğraştığı bir futbol dünyası oluştu. Sportif başarı hak getire. Finansal bir başarı söz konusu bile değil. Öyle ki 1 milyon lira borcu bulunan bir kulübümüz bile var.  Bir Beşiktaşlı olarak son 1-2 yıldır yapılan yapılanma umut vermekle birlikte, Beşiktaş’ın sürekli yeni yapılanmalar içerisinde olan bir kulüp olduğunu unutmamak gerekir. 90 dakika içerisinde imparator olan da var, rezil olan da.

Karar mekanizmasındaki belirsizlik de Türk futbolunu kötü etkileyen faktörlerin başında geliyor. Örneğin, yabancı sayısının aynı yönetim içerisin de 2 yıl içerisinde 4 kez değişmesi gibi 6+2+2, 6+0+4, 5+0+3, 5+3+0 ve son olarak yerli kuralı adı altında 11+0+3 gibi bir sistem getirilmiş oldu. Burada alınan kararların uygulanabilirliğinin güvenirliğini kanıtlamak için Beşiktaş’ın eski Başkanı Demirören’in eski açıklamalarına bakmanızı öneririm:

http://www.trthaber.com/haber/gundem/tff-yabanci-kontenjani-kararini-acikladi-92326.html

Alternatif sistemler için bir arkadaşımız kafa yormuş gayet de güzel olmuş:

http://listelist.com/alternatif-yabanci-kontenjani-onerileri/

Son açıklama ile kamuoyunda sınırsız yabancı diye algılanan sisteminde kendi içerisinde sorunları var:

  • Kulüp başkanlarının açıklamalarına göre karar alınırken kulüplere danışılmamış, karar alındıktan sonra telefonla bilgi verilmiştir.
  • Karar alınırken bu işin ekonomik boyutunun düşünülmemiş olması ki bu Türk oyuncuları yabancı statüsünde kabul eden ülkelerin Türkiye’den oyuncu almaya yanaşmayıp Türkiye’nin o ülkelerden oyuncu alması sonucu, bütçe açığı oluşmasına sebep olacaktır.

Öyle bir yapı var ki bu sektörde, 1 sene içerisinde 3 teknik direktör değiştiren takımlar var ve büyük takımlar en geç 2 senede bir teknik direktör değiştirir olmuştur. Bu istikrarsızlıklara bir de ‘Zübük’ filmindeki Kemal Sunal’ın canlandırdığı karakterin, seçilip Ankara’ya gönderilmesi gibi seçilen bir federasyon başkanımız var. Mafya gibi kulüp işleten çiftlik ağalarımız var. 2 liralık tavuk döner alır gibi ucuza kalitesiz futbolcular alan başkanlar var.

 

Ülke               Lig Seyirci Ortalaması  Toplam Seyirci Sayısı Ortalama Bilet Fiyatı (Euro)
Almanya 42.665 13.055.592 30
İngiltere 35.294 13.411.720 49
İspanya 28.221 10.723.790 50
İtalya 24.306 9.236.375 20
Fransa 19.742 7.501.998 19
Hollanda 19.296 5.904.695 19
İskoçya 13.670 3.116.760 26
Rusya 12.250 2.939.940 8
İsviçre 11.365 2.045.772 30
Türkiye 11.013 3.369.904 34
Portekiz 10.080 2.419.095 15
Ukrayna 9.225 2.214.105 3
Belarus 8.720 2.616.001 25
Polonya 8.496 2.039.070 11
Norveç 8.117 1.948.125 21
Avusturya 7.953 1.431.522 22
Danimarka 7.049 1.395.746 9
İsveç 6.547 1.571.370 16
Yunanistan 6.424 1.541.865 34
Romanya 5.022 1.535.865 12

Kaynak: Aydın Güvenir, Nisan 2012

Alt yapı sistemi olmayan süper lig kulüplerimiz var. Rezerv ligi olmayan bir süper ligimiz var. Futbolcu gözlemcilerinin adının bilinmediği ama futbolcu menajerlerinin meşhur olduğu bir futbolumuz var.

15 yıldır nasıl oynaması gerektiğine karar veremeyen bir milli takımımız var. Sahada birbirine küfür eden futbolcularımız, saha dışında atışan yöneticiler, profesyonel olmayan ek iş olarak yapılan bir hakemlik mesleği var.

Bütün bu saydıklarım içerisi açılınca üzerine en az 4 saat konuşulabilecek detaylar olmasına rağmen, bizi ilgilendiren tarafı Türk futbolunun marka değeri üzerine etkisidir. Bu saydığım faktörler Türk futbolunun marka değerinin düşmesine, futbol seyircisinin kaçmasına, yayıncı kuruluşun daha fazla para kazanmak amacıyla olur olmadık kararlar almasına ve futbolun ailece izlenecek, stada gidilecek bir etkinlik olmaktan çıkmasına yol açmaktadır. Dolayısı ile Türk futboluna yatırım yapan şirketlerinde azalmasına yol açmaktadır. Örneğin, BEKO, THY, Turkcell, ÜLKER gibi şirketlerin Türk futbolundan uzaklaşmasına ve bazı kulüplerimizin sponsor bulamamasına yol açmıştır. Bunun sonucunda bu şirketler desteklerini başka alanlara kaydırmıştır.

Tüm bu düzen eksikliğinin yanında, yasa dışı bahis, fason ürünler piyasalarını da ekleyince içinden çıkılamaz bir hal alıyor.  17,9 milyar Euro pazar büyüklüğüne sahip olan Avrupa’da, İngiltere Premier Ligi yıllık 3,2 milyar euro civarında bir gelir girdisi oluşturuyor, Real Madrid Kulübü 3,3 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşıyor. 100 milyon euroluk futbolcu transferlerini forma satışlarından 2 haftada karşılayabilecek bir marka değerine sahip oluyorlar. Gelecek yazıda bütün bu bilgilerin ışığında başarı için gerekenler ve dünyadaki başarı örnekleri incelenecektir.

 Kaynakça

http://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/uk/Documents/sports-business-group/deloitte-uk-deloitte-football-money-league-2014.pdf

http://www.forbes.com/pictures/mli45ellfg/2-cristiano-ronaldo-6/

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23586518.asp

http://ekonomi.haberturk.com/is-yasam/haber/969781-3-buyukleri-5le-carpsan-1-manchester-etmiyor

http://www.sanayicidergisi.com/ayin-dosyasi/futbolda-gelirler-arttikca-zarar-ve-acik-buyuyor.htm

Leave a Reply