Amerika Açık’a Doğru

Ağustos ayının sonu, tenisseverler için yılın son büyük turnuvası olan Amerika Açık’ın başlıyor olmasıyla birlikte heyecanın dorukta olduğu, keyifli bir dönemin habercisidir. Avustralya Açık sıcağı kadar olmasa da bunaltıcı sıcağıyla, birçok tarihi ana ev sahipliği yapmış dünyanın sayılı tenis mabedlerinden Arthur Ash’iyle, coşkulu ve oyuncuları bir an bile boş bırakmayan seyircisiyle; bu sene de -her sene olduğu gibi- sürprizlere açık, rekabetin yine üst düzeyde seyredeceği, dramatik anlara sahne olacak bir turnuva bizleri bekliyor. Oyuncular özelinde konuşacak olursak; büyük turnuva öncesi, Masters turnuvaları ve diğer hazırlık turnuvaları performansları hakkında fikir edinmemize az çok katkı sağladı.

Novak DjokovicErkeklerde turun 1 numarası Djokovic, diğer büyük turnuvalarda da olduğu gibi, Amerika Açık’a daha diri ve odaklanmış bir durumda gidebilmek için küçük turnuvaları es geçti ve geçen sene pek de iyi sonuç alamadığı Cincinnati Masters ve Rogers Cup turnuvalarında boy gösterdi. Sırp raket, Rogers Cup’ta rahat bir şekilde ulaştığı finalde, Andy Murray’nin olağanüstü performansının gölgesinde kaldı. Turnuva geneline baktığımızda oyun istikrarı ve kararlılığı anlamında önceki turnuvalara göre çok bir şey kaybetmemiş görünüyor olsa da, ara ara odaklanma sorunu yaşayan ve oyundan düşen Djokovic’in durumunun en çok servislerinde, ara ara da forehand ve backhandlerinde basit hata şeklinde kendini göstererek performansında olumsuz etki yarattığını söyleyebiliriz. Bu durum; finale kadar sorun yaratmasa da Murray’nin iyi bir servis karşılayıcı olması sebebiyle Djokovic’e sıkıntılı anlar yaşattı. Kariyerinde kazanmadığı tek Masters olan Cincinnati’de ise finale kadar daha zorlu rakiplerle oynayarak daha iyi bir performans ortaya koyan Djokovic, bu kez de Federer engeline takıldı. Başa baş giden maçta kritik hatalar yapması ve Federer’in oyununa yeri geldiğinde yanıt verememesi, kısmen de olsa servislerinde güçlü duramaması, kariyer Masters koleksiyonunu tamamlamaya çok yaklaşan Djokovic’in hayal kırıklığına uğrattı.

Buna rağmen, Amerika Açık’a daha çok odaklanmış olmasının getirdiği performansındaki bu dalgalanma, Amerika Açık’ta ters bir şekilde etkisini gösterebilir ve Djokovic’in bildiğimiz güçlü, aşılamaz ve baş edilemez oyununu tekrar ortaya çıkarabilir. Djokovic, geçen sene yarı finalde elendiği Amerika Açık’ta, diğer favorilere nazaran daha basit bir kura çekmiş olmasıyla da şampiyonluğa ulaşma yolunda en güçlü favorilerden biri olacaktır. Zira Djokovic’in bulunduğu yarıda diğer 3 büyük oyuncunun (Nadal, Federer ve Murray) ve Grand Slam avcısı Wawrinka’nın yer almaması, finale ulaşma yolunda elini güçlendirecektir.

Federer’i ele aldığımızda, Rogers Cup’ı es geçerek Amerika Açık öncesi rahat bir takvimle diri ve güçlü bir oyunla katılması, geçen sene de şampiyon olduğu Cincinnati’de etkili bir performans göstermesine katkı sağladı. Federer’in, turnuva boyunca etkili servisleriyle ve agresif hücum oyunuyla az hata yaparak maksimum verim aldığını, ikinci ve bazı birinci servisleri baseline içerisinde karşılayarak agresif oyununa yeni bir boyut kazandırdığını ve oyununu daha üst bir seviyeye taşıdığını söylemek mümkün. Durum böyle olunca yarı finalde Murray’i, finalde de Djokovic’i yenmesi zor olmadı ve kariyerinin 7. Cincinnati şampiyonluğunu elde ederek turnuva özelinde de yeni bir rekora imza attı. Federer’in, Cincinnati’deki hem görsel hem de performans anlamındaki mükemmel oyununu Amerika Açık’ta da sergilemesi durumunda yeni bir Grand Slam ünvavını daha elde etmesi sürpriz olmayacaktır. 

Rogers KupasıTurun bir diğer formda oyuncusu Andy Murray, Washington Açık’ta sürpriz bir şekilde 2. turda elenmesinden sonra, Rogers Cup’ta üstün bir performans sergileyerek, Djokovic’i zorlansa da 3 sette mağlup etmeyi başardı. 11. Masters şampiyonluğunu elde ettiği maçta, Djokovic’i de 2012 Wimbledon finalinden sonra ilk kez yenerek Amerika Açık’ın favorilerinden biri olduğunu kanıtlamış oldu. Aynı şekilde Cincinnati’de de iyi bir performans ortaya koyan Murray, savunmadaki kararlılığının yanı sıra vuruşlarındaki agresifliğini geliştirdiğini ve ilk servisindeki etkili performansını sürdürdüğünü göstererek Amerika Açık’a hazır olduğunu kanıtlamış oldu. Diğer favori oyuncularla kıyasladığımızda; şampiyonluğa uzanan yolda Wawrinka, Federer ve Djokovic gibi oyuncularla eşleştiği için daha zor bir kurada yer alan Britanyalı raketin, diğer Grand Slamleri es geçtiği senede kendisi için büyük bir sınav haline gelen Amerika Açık’ta neler yapacağını merakla göreceğiz.

Son Fransa Açık şampiyonu Stanislas Wawrinka, şampiyonluk ünvanını korumak için korta çıkacak olan Marin Cilic ve sakatlığı sebebiyle Cincinnati’den çekilen, Washington Açık şampiyonu Kei Nishikori de -diğerleri kadar olmasa da- turnuvanın diğer favorileri olarak gösterilebilir. Amerika Açık öncesi tatmin edici bir turnuva dönemi geçirememiş olsa da, Grand Slam’lerin büyük ismi Rafael Nadal’ın da sürpriz yapabileceğini söylemek mümkün. Her sene olduğu gibi bu sene de büyük heyecana sahne olacak, izleyicilerin tenise doyacağı, görsel şölen niteliğindeki yılın son büyük turnuvasının, 31 Ağustos-13 Eylül arasında gerçekleşeceğini ve maçları Eurosport üzerinden takip edebileceğinizi hatırlatalım.

Leave a Reply