Geride bıraktığımız haftada, İndian Wells’in ardından Miami Açık ile birlikte Amerika turunu tamamlamış olduk. Hem erkeklerde hem de kadınlarda bazı maçlar dramatik anlar yaşatırken, bazıları da tenisin güzelliklerini bir kez daha izleme fırsatı tanıdı. Kadınlarda, yaşadığı sakatlık sebebiyle Acapulco’da turnuvaya erken veda ederek büyük hayal kırıklığı yaratan Victoria Azarenka, Indian Wells’teki olağanüstü performansını Miami’ye de taşıyarak bu sezon ard arda ikinci kez Masters turnuvasında şampiyonluğa ulaştı. Avustralya Açık’ta Kerber’e yenilmesinden sonra performansı konusunda kafalarda soru işareti yaratan Vika, her iki turnuvada yaptığı maçlarda, hem Kerber’i hem de Serena Williams’ı mağlup etmeyi başararak turnuvaları kazanmasının yanı sıra, güçlü rakiplerine de üstünlük kurduğunu gösterdi. Azarenka’nın oyunundan bahsedecek olursak, önceki sezonlardaki kırılganlığını ve hataya olan yatkınlığını, her geçen maçta daha da azaltmasının yanında eski gücünü ve formunu aratmaması, oyununu cesaretli ve hücum ağırlıklı olarak yönlendirebilme yeteneğine ulaşması, Vika’nın oyunundaki baskın özelliklerini ve etkililiğini daha da belirginleştirdi. Servislerinde daha istikrarlı bir duruma gelmesiyle birlikte -her ne kadar zaman zaman servisini kırdırsa da- kendi oyunundaki güçlü duruşu, rakiplerinin oyunlarında daha kolay tehdit yaratmasını sağladı. Azarenka, agresifliği ve savunmada ortaya koyduğu karakterle eski günlerine tekrar dönebileceğinin ve Grandslamlerin en büyük favorilerden biri olacağını kanıtlamış oldu.
Diğer oyunculara değinecek olursak, Azarenka mağlubiyeti dışında turnuva boyunca üst düzey bir performans sergileyen Kerber, Avustralya Açık’ı tesadüfi bir şekilde kazanmadığını, istikrarlı bir şekilde her turnuvada iddiasını sürdürebilecek yeterlilikte olduğunu vurgulamış oldu. Turun 1 numarası Serena Williams açısından her iki turnuvanın da hayal kırıklığı yaratması, bundan sonraki dönemde küçük turnuvalarda olmasa bile Grandslamlerde farklı bir karakter ve motivasyonla maça çıkması açısından önemli bir uyarı oldu. Doping skandalıyla tenis dünyasını şaşkına çeviren ve sevenlerini hayal kırıklığına uğratan Sharapova’nın her iki turnuvada da yer alamaması, Sharapova’yı görme fırsatı bulamayan hayranlarını üzdü. Bayanlarda rekabetin artması sebebiyle sezonun geri kalan kısmının birçok sürprize ve değişikliğe açık olacağını söyleyebilmek mümkün. Bununla birlikte üst sıralardaki oyuncuların birbirlerine yakın puanlara sahip olmaları, sıralamadaki rekabetin daha da kızışacağının bir göstergesi olacaktır.
Erkeklere gelecek olursak, Indian Wells’teki şampiyonluğunun ardından Miami’de de rahat bir turnuva geçiren Novak Djokovic, toplamda 28. Masters şampiyonluğuna ulaşarak, bu alanda yeni rekorun sahibi oldu. Durdurulamaz ve erişilemez oyununu turnuva boyunca sürdüren Terminatör, turu tek başına domine edebildiğini bir kez daha kanıtladı. Kusursuz ve istikrarlı performansının yanı sıra, maç içinde oyunun gidişatını ve ritmini istediği gibi kontrol edebileceği bir seviyeye ulaşmış olması ve gerektiğinde vites artırarak enerjisini maksimum düzeyde tutabilmesi, geldiği noktadan daha ne kadar ileri gidebileceği konusunda merak uyandırmasıyla birlikte; Roger Federer’in Grandslam rekorunu da egale edebileceği, otoritelerce ve tenisseverlerce sürpriz olmayacağı yönünde düşünülen bir hal almaya başladı. Turnuvada, önce Federer’in rahatsızlığını gerekçe göstererek çekilmesi, sonrasında Nadal’ın kendisini kötü hissetmesi nedeniyle maçı tamamlayamaması da Djokovic’in eşleşmelerde rahat bir performans ortaya koymasında pay sahibi oldu. Murray’nin ve Wawrinka’nın turnuvaya erken veda etmeleri, üst turlarda alt sıralardan gelen oyuncuların daha çok varlık göstermesi de Djokovic’in turnuva ve maçlardaki belirginliğini daha da artırdı.
Geçirdiği diz sakatlığını atlatarak 2 aya yakın bir aradan sonra tenisseverlerle yeniden bir araya gelen Federer, yaşadığı rahatsızlıktan dolayı maçtan çekilmek zorunda kaldı ve turnuvaya erken veda etti. Bununla birlikte, Ekselanslarının ikinci turda eşleştiği Del Potro’yla yapacağı maçın tenisseverlerde yarattığı heyecan yerini hayal kırıklığına bıraktı. Indian Wells’e nispeten daha düşük bir seviyede performans gösteren Rafael Nadal, maç içinde yaşadığı baş dönmesi ve karın ağrısı sebebiyle, ilk setini kazandığı maçı devam etmek istemesine rağmen tamamlayamadı. Wawrinka’nın inişli çıkışlı performansı sürerken, Murray’nin bebeğine olan ilgisinin neticesinde mental anlamda kendisini tenise henüz adapte edememiş olması da dikkat çeken durumlardan biriydi. Indian Wells’te Nadal’a kaybettikten sonra Miami’de finale ulaşmayı başaran Nishikori ise turnuvayı verimli bir şekilde değerlendirerek moral bulmuş oldu. Tüm bu gelişmelerin ötesinde bu hafta başlayacak olan Monte Carlo Masters ile birlikte, hem erkeklerde hem de bayanlarda oyuncular toprak sezonuna merhaba diyecek ve tüm gözler durdurulamayan ikili Azarenka ve Djokovic’in üzerinde olacak.