26 Şubat 1982’de Çin’in Wuhan kentinde dünyaya gelen Na Li, tenisle yaşadığı bölgedeki tenis kulübü antrenörünün yönlendirmesiyle 11 yaşında tanıştı. 6 yaşındayken profesyonel badminton sporcusu olan babasının desteğiyle badmintona başlaması, reflekslerinin gelişimini olumlu yönde etkilemesiyle beraber tenise alışması ve yatkınlığını farketmesi açısından büyük katkı sağladı. 14 yaşındayken babasını kaybetmesi, Li’nin tenise daha sıkı bağlanmasını ve kariyerini sürdürmesi yönündeki isteğini daha da artırdı. 1996’da resmi anlamda ilk maçına çıkmasından ve 1997’de ulusal takıma girmesinden sonra Amerika’da 10 ay süresince tenis eğitimi aldı. Amerika’dan döndükten sonra kariyerini profesyonel anlamda devam ettirme kararı alan Li, ilk WTA tekler şampiyonluğuna 2004’te ulaştı ve tekler sıralamasında ilk yüze girerek Çin tenis tarihinde bir ilke imza atmış oldu. 2006’da, devamındaki dönemden günümüze kadarki süreçte koçluğunu yürütecek olan Jiang Shan ile evlendi ve aynı yıl Wimbledon’da bir Grandslamde ilk defa çeyrek finale yükselme başarısını göstererek ülkesinde ve dünyada adını duyurmayı başardı.
2007-2009 yılları arasında sürdürdüğü istikrarlı performansından sonra, 2010’da Avustralya Açık’ta ilk defa yarı finale çıkmasıyla birlikte sıralamada ilk 10’a girerek kariyerinde önemli bir sıçrayış yakaladı. Yükselen performansını 2011 Avustralya Açık’ta ilk Grandslam finaline ulaşarak ve Fransa Açık’ ta ilk Grandslam zaferini kazanarak taçlandırdı. Kariyerinin zirvesi olarak değerlendirebileceğimiz bu dönemde sıralamada ilk 5’e yükselerek, ülkesinde tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardı ve Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri olarak gösterildi. 2013’te 2. Avustralya Açık finalindeki hayal kırıklığından sonra, favorisi olan ve performansını en iyi şekilde sergilediği sert kortta hak ettiği şampiyonluğu elde etme vakti artık gelmişti ve 2014’te turnuva boyunca sergilediği üstün performans, Li’ye ikinci Grandslam zaferini getirdi.
Sıralamada ikinciliğe yükseldiği ve formunun zirvesine çıktığı bu dönemde, tenise başladığı zamandan beri süregelen sağ dizindeki kronik sakatlığıyla birlikte, sol dizinde de yaşadığı sakatlığın turnuvalarda artık devam edemeyeceği bir hal alması, Na Li’nin profesyonel tenis yaşantısını büyük bir üzüntüyle sonlandırmasına neden oldu. 32 yaşındaki sporcu, veda mektubunda kendi kuracağı tenis akademisinde görev almayı planladığını belirterek, bundan sonraki dönemde de tenise olan bağlılığını yitirmeyeceğini ve ülkesi adına büyük işler başaracak genç yetenekleri kazandırma yolunda elinden geleni yapacağını ifade etti. Özel hayatıyla alakalı birkaç ayrıntıdan bahsetmek gerekirse; Li’nin diğer kadın tenisçilere nazaran yüksek egoya sahip olmayan güler yüzlü, cana yakın biri olması başarılı kariyerinin yanında karakteriyle de ülkesi ve sporseverler için büyük bir rol model olma açısından büyük katkı sağladı. Kitap okuma, alışveriş ve slow müzik hobilerinden birkaçı olarak belirtilebilir. Ayrıca ülkesinde yasak olduğu dönemde gizlediği gül şeklinde bir dövmesi de var.
Oyun stili ve özellikleri itibarıyla baseline gerisinde etkili ve istikrarlı sağ el forehand ve çift el backhandini, daha çok hücuma yönelik oyunuyla, maç içerisinde sahip olduğu taktiksel zenginliğiyle, sürat ve çabukluğunu da kullanarak rakiplerine zor anlar yaşatmayı başarmakla birlikte çoğu zaman seyir zevki yüksek olan maçlar çıkarmayı başarmıştır. Turun, vuruş tekniği anlamında gelmiş geçmiş en iyi 5 oyuncusundan biri olarak gösterilebilecek yeterlilikte olması ve maç boyunca atletikliğini ve pes etmeyen yapısını ortaya koyması da Li’ nin kariyerindeki başarılara ulaşmasında büyük pay sahibi olmuştur. Soğukkanlılığı, kritik puanlarda ağırlığını ortaya koyması ve maç içerisindeki hiç değişmeyen ciddiyeti de artılarından birkaçı olarak gösterilebilir. Li’nin sahip olduğu eksilere gelirsek, hücuma yönelik bir oyuna sahip olması basit hata sayısının artmasına ve bazı puanlarda oyundan çabuk düşmesine sebep olmuştur. Ayrıca her ne kadar üstün bir servis tekniğine sahip olsa da, çift hataları ve ikinci servislerinin yeterli etkiye sahip olmaması kariyeri boyunca başını ağrıtmıştır.
Kariyeriyle ve karakteriyle, sadece ülkesinin değil tüm dünyanın tanıdığı ender sporculardan biri olmayı başaran Na Li, hiç şüphe yok ki gelecekte de yetiştireceği ve antrenörlüğünü yapacağı sporcularla da adından söz ettirmeye devam ettirecektir. Şans ve başarının hayatı boyunca sürmesi ve yolunun açık olması dileğiyle…