Küçük yaşlarda bir spor dalına gönül veren, bir spor dalıyla uğraşmaya başlayan her insan için herkesten ayrı olan bir “kahraman” olarak tanımlanabilecek bir sporcu vardır. Hayatımın zar zor hatırlayabildiğim dönemlerinden beri basketbol hayatımda çok büyük bir yere sahip. Yıllarca basketbol oynamamı, ertesi gün sınavım olsa bile gece uyanıp NBA maçı izlememi hatta belki de şu an bu satırları yazabiliyor olmamı bile tek bir kişiye borçluyum denilebilir: Kevin Garnett.
Önce sokakta sonra parkede daha oyunu öğrendiğim zamanlarda sırtımda 21 numaralı Garnett forması vardı hep. Hatta başlarda onun için izlerdim diyebilirim maçları. Diğer bir deyişle ben önce Kevin Garnett’i sonra basketbolu sevdim diyebilirim. Hala dolabımda duran o siyah Timberwolves forması benim için sırtıma geçirdiğim en özel ikinci formaydı.
Daha sonraları oyunun kendisini sevdikten sonra da gönlümü Celtics yeşiline kaptırdım. O dönemler Ricky Davis’e takımın yıldızı dememize neden olacak kadar içler acısı olduğu için o döneme ait çok özel anılarım var diyemem fakat 2007 yılında tüm hayatımı etkileyen adamın fanatiklik seviyesinde sevdiğim takıma takas olduğu günü asla unutamam. Boston Celtics için uzun zamandan sonra güzel zamanlar gelirken benim basketbol sevgim de zirve yapıyordu. İşte giydiğim ve büyük ihtimalle giyeceğim de en özel forma o 5 numaralı, arkasında Garnett yazılı Celtics formasıydı.
Tüm zamanların en iyi power-forward’ı sayabileceğimiz Tim Duncan ile aynı dönemde oynaması birçok insan tarafından Kevin Garnett için bir şansızlık olarak görülebilir fakat “Big Ticket” lakaplı efsane, Duncan’dan hem oyun tarzı hem de karakter olarak oldukça farklı olduğu için böyle bir karşılaştırmanın gereksiz olduğuna inanıyorum. Kariyerlerinde elde ettikleri başarılara baktığımızda Duncan kesinlikle daha önde. Buna rağmen Kevin Garnett’in de bu oyunun gördüğü en çok yönlü uzun olduğunu söylemek abartı olmaz bence. Kariyeri boyunca elde ettiği toplam sayı, ribaunt, blok, asist ve top çalma rakamlarını karşılaştırırsak bırakın sadece uzunlar özelinde konuşmayı hiçbir oyuncunun Kevin Garnett’in inanılması güç derecedeki istatistiklerine yaklaşamadığını görürüz. Tüm bunlara rağmen benim ve tahmin ediyorum ki Garnett hayranı diğer insanların onu bu kadar sevmesinin esas sebebi; Kevin Garnett’in basketbol tutkusu. Şimdiye kadar hiç bir sporcunun gözlerinde öyle bir hırs, öylesine bir konsantrasyon, bu kadar büyük bir tutku gördüğümü hatırlamıyorum. Maçlarda rakiplerine sözlü ya da fiziksel olarak sataşması, göğsünü yumruklaması, maçlardan önce başını topa ya da pota altındaki süngerlere vurması, takım arkadaşlarını ağlamalarına sebep olacak kadar sert eleştirmesi… Hepsi insanlara itici ya da yanlış görülebilecek hareketler fakat bunların, daha nicesinin ve kariyerindeki onlarca başarı, muhteşem istatistiklerin sebebi aynı: hırsı ve tutkusu. Onu bu kadar unutulmaz bir figür haline getiren de bunlar zaten. Bazı oyuncular en büyük olmasalar da çok büyük etkiye sahip olurlar. Sanırım benim kalbimde en büyük yeri ve saygıyı elde edenler de bu tarz sporcular.
Kevin Garnett çok uzun yıllar sadece evi diyebileceğimiz Timberwolves’un başarısı için mücadele ettikten sonra şampiyonluğa ulaşabilmek için Celtics’e gelip iki final bir de yüzük ekledi kariyerine ve kısa süreli bir efsane yazdı takım arkadaşlarıyla. Daha sonra belki de evinden daha çok sevdiği tek yerden – Celtics’ten – takımın iyiliği için ayrıldı. Geride bıraktığımı draft deadline’ından sonra da artık KG’nin son kurşunlarını sıkacağı yeni bir görevi var: öğretebildiği kadar çok şeyi Andrew Wiggins’e öğretmek. Timberwolves’un hatta tüm NBA’in gelecek için en büyük beklentilerinden olan Wiggins’in Garnett’ten öğrenebileceği çok şey var. Yüksek ihtimalle 2 sene daha basketbol oynayacak olan yaşlı kurt Garnett’in, sürüyü terk ederken arkasında güvenebileceği yeni bir lider bırakacağına şüphem yok.