Atlanta Hawks

Ocak ayının sonlarının gelmesi, NBA için All-Star arasının yaklaştığının yani normal sezonun yarısının geride bırakıldığının ve son düzlüğe çıkılmaya hazırlanıldığının göstergesidir. Herkes gibi ben de yayın haklarının alınmamasından muzdarip olsam da şimdiye kadar izleyebildiklerime dayanarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Atlanta Hawks sezonun en zevk veren takımlarından biri ve elde ettikleri konum açısından da nispeten sezonun sürpriz ekibi.

Özellikle son birkaç yılda Doğu Yakası ve Batı Yakası takımları arasındaki seviye farkı ve yakalardaki üst düzey takım sayısı oldukça dengesizleşti. Batı Yakası bu konuda aldı başını gidiyor diyebiliriz. OKC Thunder, San Antonio Spurs, Golden State Warriors, LA Clippers, Houston Rockets gibi şampiyonluk adayı görülen takımların çoğu Batı Yakasında. Bunlara karşılık olarak ise Doğu Yakasında elle tutulabilir sadece Chicago Bulls, Washington Wizards, Lebron’dan torpilli Cleveland Cavaliers ve şu an konferans lideri konumundaki Atlanta Hawks bulunuyor. İki konferans arasındaki bu uçurumdan dolayı çoğu zaman Doğu Konferans’ında bulunan başarılı takımlar için “Batı’da olsa bu dereceyi elde edemezdi” cümlesinin kurulduğunu duymuşuzdur. Bu cümle, Atlanta Hawks için de geçerli bu sezon. Batı Yakasının kıyasıya mücadele dolu ortamında olsalar 34/8 gibi bir derece ile NBA ikincisi konumunda bulunabileceklerine ben de inanmıyorum. Fakat bu başardıkları işin ne kadar büyük olduğunu gölgelememeli.

Üst düzey her takımda hatta daha geniş bir yelpazeye yaymak gerekirse play-off seviyesindeki her takımda bir hatta birden çok yıldız ya da en azından All-Star seviyesinde oyuncu bulunuyor. Bu sınıfa dahil olup böylesine büyük ve bireysel efektifliği çok yüksek olmayan oyunculardan kurulan, takım oyununu ön planda tutarak bu seviyede bulunan iki takım var: Memphis Grizzlies ve Atlanta Hawks. San Antonio Spurs de her ne kadar topu paylaşan ve takım olarak oynayan bir takım olsa da kadrolarında üç tane Hall of Fame seviyesinde oyuncu barındırıyorlar. Bu yüzden onları üçüncü takım olarak eklemek istemedim. Yıldızlarla dolu günümüz NBA basketbolunda takım oyunu oynanmasını izlemek ve bu takımların başarılı olduğunu görmek büyük keyif veriyor izleyicilere. Grizzlies, Batı’nın acımasızlığından dolayı üst seviyeleri zorlayamasa da Hawks’ın takım oyunu ile konferans liderliğinde oturduğunu görüyoruz.

Kyle Korver

Bugünkü Atlanta Hawks’ın temelinin 2013’te atıldığını söyleyebiliriz. NBA’in en güvenilmeyecek oyuncularından Josh Smith takımdan ayrıldı. Onun yerine çok daha büyük katkı sağlayabilecekken aynı zamanda oldukça sorunsuz bir isim olan Paul Millsap takıma katıldı. Ayrıca NBA’in en keskin şutörlerinden Kyle Korver ile yeniden sözleşme imzalandı. Millsap şu an, takımın lideri konumunda bulunan pivot Al Horford ile takımın pota altı gücünü oluşturuyor. Hareketlilik açısından birbirlerine benzer uzunlar olmaları da aralarındaki uyumu kolaylaştırıyor. Maç başına 7.9 ortalama ile takımın ribaunt yükünü üstlenen Millsap, 16.9 sayı ortalaması ile de takımın en skorer ikinci ismi. Kyle Korver ise yıllardır NBA’de en beğenerek izlediğim şutörlerden biri. Fakat bu sene kariyerinde geride bıraktığı yıllardan daha büyük bir rol üstlenmiş durumda Korver ve bunun altından da başarıyla kalkıyor. Utah Jazz  ve Chicago Bulls’ta oyunun tıkandığı anlarda ve maç sonlarında kritik üçlükleri atmakla görevli Korver, bu sezon Hawks’ın ana skor opsiyonlarından biri. %51 saha içi isabeti, %53 üçlük isabeti ve %92 serbest atış isabeti yüzdeleri ile maç başına 13.2 sayı üretiyor Korver ve bu alanda takımda dördüncü sırada.

Mike Budenholzer

Hawks’ın başarısının belki de en büyük mimarı ve organizasyona 2013 yılında katılan bir başka isim ise koç Mike Budenholzer. Uzun yıllarca Spurs’te Gregg Popovich’in yardımcılığını yapan ve 4 şampiyonluk gören Budenholzer, 2013’te Hawks’ın başına gelerek başladığı head coach’luk kariyerinde emin adımlarla ilerliyor. Yıllarca Spurs ile üst seviyeleri tecrübe etmiş ve Popovich ile çalışmanın verdiği disiplin ve yine Popovich sayesinden teknik bilgisini üst seviyelere çıkarmış olması Mike Budenholzer’ın ve doğal olarak Hawks’ın en büyük avantajlarından. Hawks’tan biraz uzaklaşacak olsak da Gregg Popovich’in hem NBA hem dünya basketbolu ve basketbol tarihi için ne kadar büyük bir isim olduğunu söylememek de haksızlık olur. Kendi elde ettiği çok büyük başarıları şöyle dursun, etkilediği veya kariyerinde beraber çalıştığı insanların başarıları da saymakla bitecek türden değil.

34/8 lik derecenin son aslan payı ise Jeff Teague’e ait. Lige geldiği ilk yıllarda bir başka sorunlu ve güvenilmez Hawks yıldızı Lou Williams’ın arkasında bulunan fakat günümüze kadar geçen 5 yılda önce Williams’a ihtiyacın ortadan kalkmasını sağlayan sonra da ondan çok daha iyi bir oyun kurucu olarak Al Horford’dan sonra takımdaki en önemli parça ve lider olmayı başardı Teague. Şu anda takımın bir maç başına atılan sayı olarak skor lideri konumunda ve aynı zamanda maç başına 7.3 asist ortalaması ile topu yönlendiren başlıca isim. Bireysel hücum yetenekleri de eklenince Jeff Teague, “Doğu Konferansı Lideri” nin en büyük hücum silahı.

Atlanta Hawks

Büyüleyici ilerleyen sezona rağmen Atlanta Hawks’ın şampiyonluk bir yana NBA Finali şansını da çok yüksek görmüyorum. Play-off geldiğinde bir vites daha arttıracak olan Bulls, Cavs ve Wizards gibi Doğu’nun final adaylarına karşı ne kadar direnebilirler? Fakat kendi görüşüm; Doğu Konferansı Finali’nin Atlanta Hawks için – en azından bu sezon adına – yeter de artar bir başarı olduğunu düşünüyorum. Genç sayılabilecek kadro, takım kimyasını bozmayacak doğru eklemeler ve Koç Budenholzer liderliğinde gelecek sezonlar için güzel umutlar vaat ettikleri de su götürmez bir gerçek.

Leave a Reply