Her taraftar, büyük ağabeylerinden illa ki deplasman hikayeleri dinlemiştir. Deplasman kahrını çeken, armanın, renklerin peşinde koşan cefakâr taraftarlara selam ederek başlayalım.
Deplasmana gitmek, ödevleri, sınavları, işi, gücü, hayatı arkada bırakıp armanın peşinde koşmak… Dört büyükler olarak anılan takımların taraftarları deplasman yasağına karşı tribünlerine birbirlerini davet ederken, geçen hafta oynanan Eskişehirspor – Fenerbahçe karşılaşması öncesinde ilginç olaylar gerçekleşti. Yaklaşık 500 biletli taraftar stada giremedi.
Deplasmana giden ancak bırakın tribünü şehre dahi giremeyen taraftarların isyanına kulak kabartalım. Sarı-Lacivert renklere gönül vermiş taraftar grupları İstanbul başta olmak üzere birçok civar illerden otobüslerle Eskişehir’e doğru yola çıkmışlar. Güvenlik güçleri bu otobüslerin bir kısmını şehire almış, hatta bazı taraftarlar Eskişehir Atatürk Stadyumu’na girmişler. Fakat yaklaşık 500 taraftarın bulunduğu deplasman otobüsleri, bu taraftarların ellerinde biletleri olmasına rağmen, şehire alınmamış.
Günümüzde rutin hale gelen üstbaş aramaları, otobüs aramaları derken maç saatine yaklaşıldıkça doğal olarak sinirler gerilmiş. Aralarında üniversitemiz bünyesinde bulunan Bilkentli Fenerbahçeliler’in de olduğu bazı taraftarlar, otobüslerden inip yürüyerek şehre varmaya çalışmışlar. Dışarda kalanlar stada varmaya uğraşa dursun stadın içindeki renktaşları da, olayı protesto ederek dışarı çıkmak istemişler fakat çevik kuvvetin gazabından onlar da nasiplenmişler.
Sebep ise çok ilginç; deplasman tribününün dolu olması. Yanlış okumadınız. Elinde biletleri olan taraftarlar tribünün dolduğu gerekçesiyle maça alınmıyorlar. Sorulması gereken soru şudur; Bu nasıl olabiliyor? Cevap olarak aklımıza iki seçenek geliyor. Birincisi; fazla veya sahte bilet satılmış olması. İkinci olarak ise, zaten dillere destan olan tarihiyle, çürümeye başlamış ve yıkılmaya yüz tutmuş hatta yer yer çökmüş ünlü ve efsanevi Eskişehir Atatürk Stadı’nın deplasman tribününün bir faciaya sebep olması ihtimali. Her iki durumda da suçlu başkası, ceza kesilen taraftardır. Her sporsever bu konuya gerekli hassasiyeti göstermelidir. Herkes, dört büyükler arasındaki maçlara konulan deplasman yasaklarını konuşurken, böyle bir olayın gerçekleşmesi ise deplasman konusunun ne kadar ciddi boyutlara ulaştığının göstergesidir. Zaten %5 olan deplasman tribünü oranını daha aşağılara çekmeye çalışmak, futbol sporuna ihanettir. Bu işin sorumluları olarak görülenler ve diğer futbol otoriteleri şapkalarını önüne koyup düşünmelidirler.
Bu elim olaydan çıkarılması gereken dersler vardır. Öncelikle taraftar grupları ve tüm sporseverler bu olayı protesto etmelidir zira bu durum takımlar ve renkler üstüdür. Bir başkasının başına geldiği için olayı görmezlikten gelmek, taraftar üzerinde son yıllarda oluşan ağır baskının daha da artmasına sebep olacaktır.
Olayla iligili Vamos Bien grubunun açıklaması için bknz:
http://www.vamosbien.org/index2.php/2012/02/her-yerde-direniyoruz/
Şehre yürüyen taraftarların görüntüsü için bknz:
http://www.youtube.com/watch?v=M-pLx8pTUP0
Deplasman yasaklarına karşı imza kampanyası için bknz:
http://www.deplasmanimadokunma.com/index.php