Bu sene Avrupa şampiyonasında basketbol severler olarak yeni bir olgu ile tanıştık. Bu olgu “son anda maçı rakiplere teslim etme durumu”. Gördük ki geçmiş senelerden daha güçlü gördüğümüz kadro bu yıl Litvanya’da bizi epey üzdü. Maçlarda düşük yüzdeyle oynamanın yanında, ortaya konulan isteksiz oyun canımızı çok sıktı. Bir şey var ki kötü oyundan bile daha kötü bir durum… Maçları son anlarda rakiplere basit ve komik hatalarla teslim etmek… Maçın son anlarında faul atışlarını atamamak, faul limitini erken aşıp rakiplere basit sayı imkanı vermek ve en komiği topu oyuna sokamamak… Biraz “flashback” ardından Euroleague’e dönersek, bu trend bizim bütün takımlarımıza yansımış durumda…
Bu sezon Efes Pilsen’i en güçlü Türk kadro olarak göstermiştim ama bir şartla “takım olabilmek”. Efes takımda dengeleri sağlamak konusunda biraz zorluk çekiyor gördüğüm üzere… Savanovic’ten yeterli verim alınamıyor, en büyük kayıp Vujacic. Özellikle Vujacic çok büyük hayal kırıklığı yaratıyor, şut tercihleri, isabet oranları göz önüne alınınca ve Kerem de milli takım performansını Efes’e de yansıtınca oyun kurucu problemini çok çekiyor Anadolu Efes. Aslında bu problemin çözülmesi kaliteli uzun rotasyonuna da katkı sağlayıp takıma en az 4 veya 5 maç kazandıracaktır. Ama ufak hatalar olmasa Spirou’ya da yenilmeyebilirdi Efes. Son anda yapılan büyük hata ki Ilievski 15 saniye kala 2 sayı gerideyken ve rakibin faul hakkı dolmuşken üç sayılık tercih etti. Bu da maçı kaybetmeye neden oldu. Bu hafta Armani deplasmanına gidecek olan Efes bu maçta da kısalardan destek alamazsa çok zorlanacaktır. Bu nedenle bir şekilde takımı aktive edecek kısaları verimli kullanmalı Ufuk Sarıca…
Galatasaray’a gelince Unics Kazan karşısında bütün maçı önde götürüp 2.14 kala geriye düştü ve maçı Domercant’ın sıra dışı performansı ile kaybetti. Burada yapılan basit hatalar var mıydı? Şut tercihleri dışında çok da fazla yanlış yapmadı Mahmuti’nin takımı. İlk defa Euroleauge’e katıldığını da düşününce Galatasaray’ın tecrübe adına bu aşamalarda böyle kayıplar yaşaması olumlu da olabilir. Ama daha da dikkatli olup doğru tercihlerle maç kazanmayı öğrenmeli Galatasaray; özellikle de iç saha maçlarında. Bu hafta Siena deplasmanında favori tabiî ki Siena ama Galatasaray Lakovic’in sorumluluk almasıyla, Gordon ve Andric’in skorer oyunuyla iyi iş yapabilir. Rakipte Stoonrook, Bo McCaleb ve David Moss tutulması gereken önemli parçalar. Umarım Rakocevic bu maçta ekstra performanslarından birini sergilemez.
Son olarak Fenerbahçe Ülker’e göz atalım. Takım takviye olmadığı sürece bas bas bağıracağım uzun rotasyonundan çok sıkıntı çekecek. Çekmeye de devam etti. Bogdanovic’ten verim alma konusunda da sıkıntı yaşanıyor Fenerbahçe cephesinde. Buna ek olarak Ukic de formsuz. Son Olympiacos maçında bütün maçı önde götürüp son anlarda geriye düşen Fener, son topta topu bile oyuna sokmakta zorlandı ve topu oyuna sokamayarak maçı Kaybetti. Aynı senaryoyu Avrupa şampiyonası’nda da yaşamıştık aslında. Bu da şampiyona trendlerinin Fener’e de yansıdığının göstergesi. Bu hafta da Abdi İpekçi’de çok formda bir Nancy ve Nicolas Batum ile karşılaşacak takımımız. Batum muhteşem bir performans sergiliyor Avrupa Şampiyonası’ndan bu yana ve lockout bitene kadar da Avrupa’yı kasıp kavuracak gibi. Bu hafta da açıkçası 3 takımımız da mağlubiyet potansiyeline sahip. Umarım bazı eksikler kapatılıp takımlarımız beklentileri karşılar ve güzel çekişmeli ama son anda da olsa kazandığımız maçlar izleriz.