Milli Takım Litvanya Yolunda Umut Vermiyor

Türk Milli Basketbol Takımı 31 Ağustos’ta başlayacak Avrupa Basketbol Şampiyonası öncesinde Bormio ve İstanbul olmak üzere iki hazırlık dönemini geride bıraktı ve bu hazırlıklardan sonra takım oluşumu ve maç performansı görmek açısından biri Türkiye’de olmak ve diğeri Almanya’da olmak üzere iki turnuvaya katıldı. Açıkçası biz basketbol severlere pek de umut veren bir performans sergilemedi Milli takım bu süreçte. Baktığımızda Türkiye’deki turnuvada zayıf Ukrayna’yı uzatmada geçebilen milli takım, Almanlara boyun eğerken, Sırplardan 25 sayı fark yedi rakip filelere 58 sayı bırakarak. Hal böyle olunca geçen yıl Türkiye’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda 2. olan takıma ne oluyor demeye başladı insanlar, hatta yerden yere vuranlar bile oldu takımı… Benim de içinde olduğum bir grup insan ve yazar da bekleme yanlısıydı bir sonraki turnuvayı… Almanya’daki Beko Cup’ta ise işler pek fazla değişmedi. Milli takım daha iyi oynadı gibi görünse de ilk maçta Yunanistan’a ancak 38 sayı atıp maçtan da 24 sayı farkla mağlup ayrılınca işlerin iyi gitmediği iyice ayyuka çıktı. Çünkü Yunanistan ne kadar iyi bir takım olsa da Spanoulis ve Papaloukas gibi eksikleri vardı. İkinci maça gelince Belçika karşısında fena oynamayan ve neredeyse maçın sonunu getiremeyecek bir performans sergiledi Milli takım ama maçı yine de kazanmasını bildi 66-60’lık skorla. Son maçta ise belki Türkiye’de mağlup olduğumuz Almanya’yı yeneriz diye umduk ama Nowitzki’nin de dâhil olduğu Almanya düzen oyunu içinde bizi bir kez daha geçmesini bildi ve böylece bu turnuvayı da 3 maçta tek galibiyetle tamamlamış olduk. Önümüzde bir turnuva daha mevcut ve Adidas Cup’ta Yeni Zelanda ve Karadağ ya da Ukrayna’dan biriyle mücadele edecek.

Aslında genel olarak baktığımızda geçmiş yıllardan çok daha güçlü bir kadroya sahip olan Milli takımda biraz kimya eksikliği biraz da Hidayet ve Kerem gibi veteranların isteksiz oyunu ilk planda göze çarpan en büyük eksiklikler. Takıma yeni katılan Emir Preldzic, Furkan Aldemir, Enes Kanter ve Doğuş Balbay ise takıma daha tam adapte olamamış durumdalar. Bu isimlerin içinde ön plana çıkan isimler ise Emir ve Enes ikilisi… Bir yandan takımdaki kimya eksikliği göze çarparken diğer yanda koç değişikliği ile Orhun Ene’nin performansı tartışılıyor aslında… Tanjevic gibi otoriter ve dediğini yaptıran bir isimden sonra Orhun Ene gibi daha yumuşak tavırlı ağabey olmaya çalışan bir ismin belki bu turnuvada değil ama gelecekte Milli takıma çok şey katacağını düşünüyorum. Orhun hoca sezon içinde Banvit Bandırma’yı 2. yaparak büyük bir başarıya imza attı kendi ve takımı adına… Bu performansı Milli takıma yansıtmak pek de kolay olmadı çünkü Orhun Ene şu aşamada hazırlık turnuvalarında çok oyuncuya şans vererek belli ki adaletli davranmaya çalışıyor… Ama bu noktada artık bir takım şablonu oluşturmak da gerekiyor kaybedilen 2 turnuvadan sonra… Aslında bu bağlamda Orhun Ene’nin işi de zor görünüyor özellikle de 12 kişilik asıl kadroyu ortaya çıkarma konusunda… Aslında 12 kişilik ekip %90 belli gibi bu isimler: Ömer Aşık, Semih Erden, Oğuz Savaş, Enes Kanter, Hidayet, Ersan, Ömer Onan, Kerem, Ender, Emir, Cenk ve Sinan Güler…

Yapılan turnuvalar gösterdi ki Milli Takım’da halen büyük bir organizasyon eksikliği var ve bu eksiklik başımızı ağrıtabilir boyutlarda… Buna ek olarak en büyük eksiklik olarak insanların pivot oyuncu eksikliğini yada formsuzluğu demesine rağmen bence en büyük eksiklik oyun kurucu mevkisinde yaşanıyor. Bir gerçek var ki elimizde uzun profili olarak Ömer Aşık Semih Erden ve Oğuz Savaş gibi daha önce bu seviyeleri görmüş değerli oyuncular var. Ömer ve Semih çok ağır sakatlıklardan sonra yeni yeni kendilerine geliyorlar ve içlerinde en hazırı Oğuz Savaş gibi duruyor. Diğer yanda ise Enes Kanter var draftın 3. sırasından Utah’ın seçtiği genç yeteneğimiz. Oyun kurucuya gelince Kerem Tunçeri, Ender Arslan ve Doğuş Balbay elimizdeki oyuncular… Kerem yaşı gereği sınırlı süre alırken, Ender de inişli çıkışlı grafiğiyle çok da güven vermiyor. Doğuş Balbay ise yetenekli ama bu turnuvayı kaldırabilecek durumda değil şu an için Orhun Ene’nin şans verdiği isimler arasında… Hal böyleyken aklıma bir soru geliyor. Neden acaba 2006 yılında Dünya Şampiyonası’nda iyi performans sergileyen Hakan Demirel (Fenerbahçe tekrar kadrosuna dahil etmiş Hakan’ı) Milli takımdan koptu gitti… Hem yaşı hem dinamizmi hem de saha görüşü ile bu takıma çok iyi giden Hakan, bu takımdan Kerem ve Ender ile birlikte bu takımı taşıyabilirdi… Sonuçta anlaşılan turnuvaya 2 oyun kurucu ve bir de Emir Preldzic ile gidiyoruz işler sıkışınca oyun kursun diye…

Takıma olan inancımız sonsuz ve yine başarı bekliyoruz ve umarım bu kötü performanslar hazırlık turnuvalarına özgüdür demek istiyorum ama biliyorum ki maçlar hazırlık maçı olsa da kazanılmalı ve kazanma alışkanlığı elde edilmelidir. Bunu Orhun hoca da dile getirdi “Bu maçları kazanmamız gerekiyor” diyerek… Dualar yine Milli takımla olacak, umarız onlar da bize başarıyı getirecek sonuçlar alabilirler. Şampiyonadaki grubumuzu incelersek, grupta ev sahibi Litvanya, İspanya, Büyük Britanya, Polonya ve elemeden gelecek bir takım var bize ek olarak…

– Litvanya, ev sahibi ve tam kadro olarak katılacak turnuvaya ve çok da istekli olacaktır…
– İspanya Gasol kardeşlerin varlığında Rudy Fernandez ve Ricky Rubio ile çok güçlü bir ekip olarak ön plana çıkacağa benziyor…
– Büyük Britanya NBA patentli yıldızı Luol Deng ve ona ek olarak Joel Freeland ve Robert Archibald gibi uzunlarıyla rakiplerin canını yakmaya çalışacaktır… Sürprizlere imza atabilir.
– Polonya grupta elemeden gelecek takımla birlikte en zayıf takım olacak gibi duruyor Marcin Gortat’ın eksikliğinde umarız da öyle olur…

Genel olarak turnuva takımlarına bakarsak, üst turlarda öne çıkmaya aday birçok iyi takım mevcut… Bunların başında grubumuzun iki ekibi Litvanya ve İspanya var ki bu da bizim grubu en zorlu grup yapıyor. Sırbistan bir ekol olarak yine çok iyi bir jenerasyon yakaladı ve geçen sene bize son saniyede kaybetmeleri onlara daha da güç kazandırmıştır diye düşünüyorum. Sırbistan’a ek olarak aynı ekolden gelen Slovenya ve Hırvatistan da çok etkili ve güçlü kadrolarla yarı finali zorlayacak ekipler olarak göze çarpıyorlar… Rooney Turiaf’ın sakatlığından sonra Tony Parker’lı Fransa’da işler iyice Parker’ın omzuna binecek ama Parker da muhteşem skor yeteneğiyle takımını üstlere taşımak isteyecektir. Yunanistan da eksiklerine rağmen halen kazanmayı unutmamış bir profil sergiliyor. Almanya Nowitzki ile başarı kovalayacak ve üst sıraları kesinlikle zorlayacaktır. Sürpriz takımlar ise İsrail ve İtalya olacak gibi duruyor… Çok iyi kadroya sahip olan İsrail ve İtalya gerçekten de üst sıra takımlarına kök söktürmeye adaylar… Son sözü Rusya’ya bırakmak istedim ki Rusya da oturmuş kaliteli bir kadroya sahip. Özellikle uzun rotasyonunda başarılı bir ekip olan Rusya Bykov ve Ponkrashov önderliğinde benim eşleşmelere de göz attığımda en önemli final adayım.

Sonuç olarak geçen yıl Dünya Şampiyonasında Türkiye olarak biz bu takımların çoğunu geride bıraktık ve çok büyük başarıya imza attık… Eğer değerli taşları yerine oturtabilirsek ek olarak takım savunması ve şut yüzdesindeki problemleri çözersek bu takımlarla aynı seviyeye ulaşma potansiyelimiz çok ama çok yüksek. Lakin umarım zaman sorunları çözmeye yeter aksi takdirde ilk turu geçen takımımız turnuvada ikinci turun averaj takımı da olabilir…

Leave a Reply