Başarıyı yönetememek durumunun gelenek haline geldiği ülkemizde bu durumu bu sene de 4 yıldızlı ilk takım unvanını kazanan Galatasaray’da görüyoruz. 2000 yılında üst üste gelen 4. şampiyonluk ve UEFA kupasının ardından başarı olarak kulüp tarihinin zirve günleri yaşanmıştı. Ardından yapılacak doğru hamlelerle Avrupa’nın sayılı kulüpleri arasına girilebilecekken başarı yönetilememiş ve Galatasaray Avrupa’da ve ligde sıradan günlerine geri dönmüştü. O günlerden bugünlere istikrarlı bir başarı görmeyen Galatasaray taraftarına son 4 sezondaki 3 şampiyonluk ilaç olmuştu. 4 sezondur Şampiyonlar Ligi’ne giden, 2sinde gruptan çıkan birinde çeyrek finale kalan Galatasaray büyük ekonomik gelirlere de sahip olmuşu bu sayede. En son geçtiğimiz sezon gelen 4. yıldızdan sonra yapılacak transferlerle Avrupa’da yeniden iddialı bir takım kurulacağını düşünen taraftarlar yine hayal kırıklığına uğradı. Bu da yetmezmiş gibi Melo ve Telles’in gönderilmesiyle geçen sezon bile taraftarları tatmin etmeyen kadro güçsüzleşmiş oldu. Bugün ligde ve Avrupa’da gelinen nokta da sene başı beklenen bir durumdu maalesef.
Son 4 sezondur başarılı bir grafik gösterilmesine rağmen aslında bu süreç detaylı incelendiğinde yine bir istikrarsızlık göze çarpıyor. Fatih Terim, Mancini, Prandelli, Hamza Hamzaoğlu… 4 sene ve 4 hoca değişti bu süreçte. Temellerini Fatih Terim ve Ünal Aysal’ın kurduğu iskelet kadronun ekmeği yenildi aslında son sezonda da. Rezalet geçen 2010-2011 sezonundan sonra gelen Terim ilk olarak kondisyoner Scott Piri’yi almıştı yanına. Daha önce de milli takımı çalıştıran Piri Euro 2008’in de gizli kahramanlarından biriydi. Son dakikalarda bulduğumuz gollerle dikkat çektiğimiz turnuvada, oyuncuların 90.dakikalarda bile diri kalmasında şüphesiz Piri’nin de büyük katkısı vardı. Süper Lig’de baskılı hücum futbolunun her zaman iş yapabileceğini bilen Terim bu ortaklığı Galatasaray’da da sürdürmeye karar verdi ve bunun meyvelerini topladı. İlk sezon teknik kapasiteleri düşük Anadolu takımlarına yapılan hücum presiyle rakibi hataya zorlayan ekip bunun meyvelerini de topladı ve sezonu şampiyon tamamladı. Teknik olarak çok üst düzey olmayan ama savaşçı oyunculardan kurulan takım sonraki sezon Drogba ve Sneijder gibi iki dünya yıldızıyla yetenek eksikliğini de gidermiş oldu. Eksik parçaların da giderilmesiyle Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final geldi ve Real Madrid’e karşı içeride alınan galibiyet taraftarların, hocanın, oyuncuların ve yönetimin gelecek seneler için bir Avrupa Kupası hayallerini kurmasını sağlıyordu. Her şey güzel giderken yazının başında değindiğim yönetilemeyen başarı kendisini tekrar etti ve Fatih Terim görevinden alındı. Bu doğal olarak Scott Piri döneminin de sonu anlamına geliyordu.
O dönem Terim yerine gelen Mancini efsane Juventus galibiyetini yaşatsa da lige alışamaması ve Türk futbolunu yeterince tanıyamadığı için eleştirilerin hedefi olmuştu. Deplasmanlarda ortaya konan etkisiz futbol ve yaşanan puan kayıpları iç sahada oynanan kaliteli futbolu gölgelemiş ve sezonu Fenerbahçe’nin arkasında 2.sırada tamamlamıştı. Yaz dönemi Terim ile geçtiğinden dolayı Mancini döneminde çok göze çarpmayan kondisyon ve fizik güzü sorunu Prandelli ile birlikte baş göstermeye başlamıştı. Sezona 4 yıldız hedefiyle başlayan Galatasaray’da her demeçte 4 yıldız dile getiriliyor ancak sahaya yansıması hissedilmiyordu. Futbolcuların isteksiz ve mücadeleden uzak oyunu taraftarın sabrını taşırmış ve Devler Ligi’nde de dalga geçilen bir takım haline gelinmesi Prandelli’nin de sonunu hazırladı. Yerine gelen Hamzaoğlu takımın fizik gücündeki eksikliği hissetmiş olacak ki takımın baskılı oynadığı dakikaları gitgide azalttı ve 1-0 dan sonra takımını defansa çektiği maçlarla, tecrübeli kadronun da yardımıyla takımı şampiyonluğa ulaştırdı ve 4. yıldızı taktı. Taraftarın ve yönetimin isteği gerçekleşmişti ancak ne oynanan futbol ne e kadro kalitesi kimseyi tatmin etmiyordu. Felaketi hazırlayan yaz kampı döneminde Hamzaoğlu’nun “yerli futbolcu” sevdası sebebiyle takım kalite olarak da fizik olarak da geriye gitti. Yaz döneminde sürekli ortaya atılan takım iyi çalışmıyor haberlerinin doğruluğu ligin ilk haftasından itibaren doğruluğunu kanıtladı ve durum Atletico maçında kendi yarı sahasından çıkamayan takıma kadar geriledi. Basına verdiği demeçlerle de kendi sonunu hazırlayan Hamzaoğlu da geleneği bozmadı ve ligin ilk yarısında yerini Denizli’ye bıraktı. Denizli’nin de ilk maçları hiç umut verici olmasa da yapılacak en iyi şey devre arasında takımda yapacağı değişiklikleri beklemek Galatasaray’ın önümüzdeki birkaç yılı etkileyecek kritik süreci bizleri bekliyor.