2016 yılının son gerçek derbisi bu hafta pazar 20:00’de oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray derbisi olacak. Fenerbahçe lige kötü başlamasına rağmen son haftalarda toparlayarak koptu denilen zirve yarışına tekrar tutundu. Derbiyi kazanması halinde lige iyi bir başlangıç yapan fakat son haftalarda iç sahada iki kritik yenilgi alan Galatasaray’ı geçme şansı bulacak. Derbi iki takım için de kritik bir öneme sahip. Çünkü bu maçı kaybeden gerek moral motivasyon gerekse de lig liderinin puanca çok geride kalmasına neden olacağından bir nevi 2016-2017 yılında süper lige havlu atan takımı belirleyecek. Galatasaray 17 yıldır kadiköyde kazanamıyor olması Galatasaray’a yıllardır ekstra motivasyon sağlamasına rağmen bir türlü bu potonsiyeli sahaya yansıtamadı ve oyuncular genellikle seyirci baskısına yenik düştü. Madalyonun diğer yüzü, Fenerbahçe’nin bu sezon en büyük eksiği taraftar gruplarının maçlara gelmeyeceğini açıklaması oldu. Derbi her ne kadar full gişe yapsa da okul açık ve maraton tribunlerinin gerçek sahiplerinin yerinde olmaması nedeniyle kadıköy eski atmosferinden uzak olacak. Fenerbahçe’de defansın bel kemiği Mehmet Topal ve son zamanlarda ligimizde görmek istediğimiz çalımlarıyla rakip eksilten bir kanat oyuncusu olan Lens’in olmaması Fenerbahçe’nin en büyük eksikliği olarak görülüyor. Galatasaray’da ise önemli bir eksik bulunmuyor. Ayrıca bu maç Galatasaray hocası Riekerink için de çok önemli. Bu aralar onun da koltuğu sallantıda ayrıca Galatasaray’da hocalık yapan kişilerin her zaman arkalarında Fatih terim kılıcı olması ve bu aralar çıkan yoğun dedikodular nedeniyle Riekerink’in bu maçı kaybetme gibi bir lüksü yok. Fenerbahçe hocası için ise böyle bir şey söz konusu değil zira Dick Advocat emeklilikten döndüğü için kovulma gibi kaygısı yok.
Gelelim “Derbi nasıl sonuçlanır?” kısmına. Öncelikle derbi tecrübelerime göre anlaşılan o ki takımın form durumu veya önceki senelere göre kadro yapısı ve kalitesi derbilerin sonucunda ciddi bir etki yapmıyor. Ev sahibi olan takım, ev sahibi olmanın verdiği avantaj, sahaya, ortama alışkın olma ve taraftar desteğiyle motivasyon depoluyor. Öte yandan deplasman tarafı ise tüm ülke gündeminin bir günlüğüne maçın oynanacağı stadyum ve çevresine odaklanacağını bildiklerinden ve rakibi kendi evinde dize getirme dürtüsünden faydalanarak derbiye ekstra bir özen gösteriyor. Ve genelde şansı yaver giden, daha az hata yapan taraf kendine yarayan bir skorla sahadan ayrılıyor. Galatasaray’daki son Hagi dönemindeki derbiye bakacak olursak, formu aşırı derecede düşük ve kadro kalitesi de Fenerbahçe’den oldukça düşük Galatasaray, Kadıköy’de Fenerbahçe ile berabere kalmış üstüne üstlük maçın en net pozisyonunu Juan Pablo Pino ile Galatasaray yaratmış ama eski kaptan Gökhan Gönül topu son anda çizgiden çıkartmıştı. Aynı olayın çok benzeri 2011-12 sezonundaki 2-2’lik derbide de yaşanmış Milan Baros’un son saniyede değerlendirmeye çalıştığı pozisyon direkten dönmüştü. Bütün bunları bir kenara bırakırsak gerçek olan şu ki iki takım da üst düzey bir motivasyon ile sahada olacak ve iki takım için de önemli olan bunu maçın sonuna kadar sürdürebilmek. Erken görülebilecek bir kart veya bir gol bu noktada çok büyük bir fark yaratabilir. İlk golü yiyen taraf karşı tarafın aksine bir motivasyon çöküntüsü yaşayabilir. Ben ilk golü atan tarafın bu maçı kaybetmeyeceğini düşünüyorum. Bakalım bu sefer şeytanın bacağı kırılacak mı?