Bir sezonu daha geride bırakıyoruz. Yazıma Fenerbahçe’nin Euroleague başarısını ve Beşiktaş’ın şampiyonluğunu tebrik ederek başlamak istiyorum. Bunun yanında her ne kadar futbolda Beşiktaş şampiyon olsa da Fenerbahçe futbol takımını ve yönetimini ayrı bir biçimde tebrik etmek istiyorum çünkü Fenerbahçe bu sene yıllar sonra bile anlatılıp örnek gösterilebilecek eğitici bir başarısızlık örneği yaşamıştır. Uzun yıllar sonra ilk defa sorunsuz ve harika şekilde sezona başlayıp nasıl taraftarlar küstürülür, başarısız olunur, kulübün her noktasında kavgalar, anlaşmazlıklar başlar anlamak gerçekten çok zor. Yine de anladığım kadarıyla özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle sezon başından başlayalım. Herkesin bildiği gibi sezon öncesi transfer dönemi çok harika geçmişti. Özellikle Terraneo’nun bağlantıları sayesinde Persie, Nani, Kjaer gibi yıldızlara imza attırmıştık. Kadroda hiç olmadığı kadar yıldız oyuncu vardı. Aslında bu transferler her ne kadar güzel olsa da onlarca sorunun üstünü geçici bir süreliğine kapatmıştı. Öncelikle açıkça görüldü ki kadro mühendisliği yok denilecek kadar az yapılmıştı. Orta sahada oyun kurucu eksikliği vardı. Forvette Sow’un gidişinden sonra eksiklik vardı. Volkan’a ve gelen yeni kaleciye güven azdı. Her zaman olduğu gibi teknik direktör futbolcu transferlerinden sonra yapılmıştı. Dolayısıyla gelecek olan teknik adamın taktiği ile kadronun uyuşmaması gibi olağan bir problem vardı çünkü futbolcuları o seçmemişti. Burada yönetim kadar Terraneo’nun da suçu vardı. O kadar yetki verilmişken bu işi gerçekten sırasıyla yapmalıydı. Transfer konusundaki yeteneği ne kadar iyiyse yönetim konusundaki yeteneği de o kadar kötüydü.
Fenerbahçe taraftarını bu sezon en çok heyecanlandıran isimlerden birisi: Terraneo. Sene başında tüm sorumluluk ondaydı ve özellikle transfer konusunda kimsenin yapamayacağını yaptı. Kulübe hayal bile edilemeyecek isimleri getirdi ancak aynı başarıyı futbol takımını yönetme konusunda gösteremedi. Özellikle hoca seçimi ve hocanın neredeyse bütün takımla problemli olması konusunu asla çözemedi ve Aziz Yıldırım tarafından bileti kesildi. Bir suçluya ihtiyaç vardı ve ortaya Terraneo atıldı. Her ne kadar yönetim bazı konularda haklı olsa da Terraneo’nun yetkilerini daraltıp sadece transfer komitesinin başına geçirmek yapılabilecek en güzel çözüm olacaktı. Mantıklı bir insanın böyle yapması lazımdı. Tamam takımı yönetemedi ancak neden yararlı olduğu bölgede çalışmaya devam etmez, bu da anlaşılabilir değil. Ocak’taki transfer başarısızlığının bir numaralı nedeni de buydu zaten. Transfer yapabilecek birinin olmaması.
Taraftarın hiçbir zaman tam olarak güvenemediği bir hoca: Pereira. Kariyeri birçok yerli hocadan çok daha iyi durumda olsa da aldığı şampiyonlukları hep garanti şampiyon olarak görülen takımlarla aldığı için çoğu taraftarın gözünde bir soru işaretiydi geldiğinde. İlk birkaç basın toplantısında birçok kişiyi kendisine inandırmayı başardı. Hücum futbolu benimseyeceğini, taraftarı mutlu edeceğini her şeyin güzel olacağını, şampiyon olacaklarını söylemişti. Tam olarak istenilen şeyleri söylemeye devam etti hep iki hafta önce Başakşehir’e yenilene kadar. Artık o bile inanmıyordu attığı yalanlara çünkü şampiyonluk kesin olarak gitmişti. Sadece şampiyonluk değil, hücum futbolu konusunda da baştan aşağı yalanlarla doluydu sene boyunca. Taraftara ‘zevkli futbol izleteceğiz, gol atacağız’ deyip son sıradaki takımlara karşı bile 2 ön libero sahaya süren bir isimdi Pereira. Şenol Güneş, Persie’den çok daha kötü durumdaki Gomez’e form kazandırmayı başarırken Pereira’nın, Persie ile yaptığı tartışmalar bütün kulübün konsantrasyonunu düşürdü ve üstüne Persie sezon sonuna kadar Fenerbahçe’ye Nobre’nin yarısı kadar bile katkı veremedi. O günden sonra takımdaki kontrolünü her geçen gün daha da kaybetti ve üstüne beden eğitimi öğretmeni olduğunu iddia etmesine rağmen neredeyse 2 haftada bir oyuncu kaybettik sürekli sakatlıklarla boğuştuk. Kendisi kalır mı bilinmez ancak futbolcuların kondisyonunun yetersizliği, sahaya sürdüğü kadronun kötülüğü, sürekli iki ön libero oynaması ile Fenerbahçe taraftarını neredeyse kendisinden nefret ettirmiştir. Taraftarın desteğini alamayan bir hoca ile asla ileri gidilemez. Bir transferi erteleyip ona vereceğimiz parayı Pereira’nın tazminatına verirsek kulüp için çok daha hayırlı olacaktır.
Bu sezon 2. Lig topçusu olmaktan öte gidemeyen yıldızlar: Persie, Nani, Diego. Önce Diego’dan bahsetmeliyim. Diego sezon başında daha önce oynamadığı bir pozisyonda oynadığı için kendisinde bir suç göremiyordum. Sonuçta sürekli koşuyor, top alıyor, yardım ediyordu herkese skor üretemese de. Her yerde kendisini savunurken kendisinin kritik Avrupa Ligi maçında gördüğü gereksiz kırmızı kart sonrası süresinin ve vadesinin tamamen bittiğini düşünmüştüm ve kendisi de beni haksız çıkarmadı. Özellikle o kırmızı karttan sezon sonuna kadar yaptığı en ufak katkı yok takıma. Persie ise takımın en büyük yıldızıyken gösterdiği performansla Fernandao’nun bile altında kaldı. Herkes sakatlık sonrası hırslı olur tekrar çalışır form kazanır derken kendisinin tek hırsının sahaya çıkmak olduğunu gördük çünkü Pereira ile barışıp formayı kaptıktan sonra onu hep kaçırdığı gollerle, güçsüzlüğüyle ve formsuzluğuyla konuşmak zorunda kaldık. Bu üçlünün arasında aslında takıma en çok katkı veren isim Nani ancak yine en çok zarar veren isim de Nani oldu. Özellikle sezonun en kritik yerlerinde halı sahada top oynarcasına yaptığı bencil hareketleri ve takımın her hücumunu baltalaması takıma verdiği en büyük zarardı. Zaten sonucunda son haftalarda gerçek mevkisindeki formayı kaptırıp, ismi sayesinde orta sahada kendine yer buldu.
Gelelim Fenerbahçe’ye şahsi egolarından dolayı milyonlar ve şampiyonluklar kaybettiren o isme: Aziz Yıldırım. Burada yönetim demiyorum çünkü herkes çok iyi biliyor ki Aziz Yıldırım’ın başkan olduğu yerde yönetimden bahsedilemez. Kulüp içinde kendisini adeta diktatör ilan etmiş, sözünden çıkanı kulüpten uzaklaştıran bir isimden bahsediyoruz. Kulübün menfaati için 10 saniye bile düşünmeden Alex’i gönderebilen bu isim, istifa etmek için 18 yıldır beklemekte. İstifa etmek için demeyelim de gerçekten istifa etmek için diyelim çünkü daha önce birçok kez istifa ettiğini gördük ancak bunun uygulamasını henüz göremedik. 2 sene önce verdiği ego savaşında Ersun Yanal’ı kulüpten uzaklaştırdı. O zamandan bu zamana neler kaybettik? İki şampiyonluk, bir yıldız, 2 kez Şampiyonlar Ligi geliri, başarılı bir teknik adam, birçok gelir kaynağı, taraftarın güveni, 3 Temmuz sonrası birliktelik… Bunların hepsini kaybettik. Ersun Yanal’dan Erkan Zengin ismini duyunca nerede oynayacak diye hesap soran adam Ozan ve Joseph’e 8’er milyon Euro verdi hiç düşünmeden. Sadece mali zarar da vermedi. Taraftarı stattan kovdu. İnsanların kombinelerini iptal etti. Hepsine bahanesi vardı. Yok içkiciler, yok uyuşturucular, yok kavgacılar… Bunların hiçbiri umrunda değildi. Umrumda olan tek şey kendisine eleştiri gelmemesiydi. Bir diktatör olarak kendisini her eleştireni kulüpten resmen kovdu. Kulüpte yıllar sonra bir birlik olmasını istiyorsak ilk adım olarak baştaki diktatör bu kulüpten gitmelidir çünkü seneye Avrupa karmasını transfer etsek bile başımızdaki başkan ile ancak 2. olabiliriz. Futbolun sadece para ve primlerden ibaret olduğunu sananların, gerçek futbolu evlerinden takip etmeleri dileğiyle. Umarım aynı kişiler ellerini Fenerbahçe basketbol takımına da uzatmazlar.
Görseller:
- Öne Çıkarılmıs Görsel: 90min.com
- Aziz Yıldırım-Terraneo: tgrthaber.com
- Futbolcular: Lig Tv
- Pereira: Sabah