Uzun, yorucu ve sıkıntılı bir yaz döneminin ardından Türkiye tekrar futbol konuşmaya başladı. Ligde sistem değişti ve play-off sistemine geçildi. Bunun sonucunda Anadolu takımlarının da Avrupa kupaları için şansları iyice arttı ve bu yıl çok daha iddaalı olarak gelecekleri düşünülüyordu. Fakat Spor Toto Süper Lig’de geride bıraktığımız 6 haftanın sonunda ilk göze çarpan son yıllarda ortalığı kasıp kavuran Anadolu takımlarındaki düşüş oldu. Özellikle Gaziantepspor ve Kayserispor’daki bu düşüş hiç hayra alamet görünmüyor. Gaziantep’te Tolunay Kafkas bu düşüşün sorumluluğunun tamamını üstüne alarak istifa etse de Gaziantepspor hala toparlanmış değil. Abdullah Ercan’ın gelişiyle çıktığı 2 maçta da beraberlik alan Gaziantepspor kadro kalitesi olarak Türkiye’nin en iyi 4-5 kadrosundan biri diyebiliriz.

Kayserispor ise ligin en genç kadrosuna sahip. Yaş ortalaması 23,5 olan Kayserispor’da, Şota Arveladze ilk haftalarda aldığı kötü sonuçların ardından yavaş yavaş takımı toparlamaya başladı gibi görünüyor. Kadrosuna kattığı birbirinden önemli genç oyuncuları eski takım iskeletiyle harmanlamaya çalışan Şota, yavaş yavaş bunu sağlayacak gibi duruyor.

Lige damgasını ise açık ve net bir şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyespor vurmuş durumda. İlk 6 maçının 3 ünü büyüklerle yapıp 2 tanesini kazanmış olması ve şuan puan tablosundan 3.sırada yer alışı bunun en büyük kanıtı aslında. Abdullah Avcıyla 6.sezonunu geçiren İBBspor, İbrahim Akın ve İskender Alın gibi iki önemli yıldızını kaybetse de, sempatik taraftar grubu Boz Baykuşlarla, kadrosuna kattığı Taner Yalçın, Edin Visca gibi genç oyuncular ve Pierre Webo gibi bir kalite ile bu sezonda her yıl olduğu gibi damga vuracak gibi görünüyor.

Anadolu takımlarındaki düşüşü bir kenara bırakıp büyüklere geri dönecek olursak bu yıl belki de en büyük toparlanmayı Galatasaray’da gördük diyebiliriz. İlk haftalarda Fatih Terim’in istediklerini sahaya yansıtamasalar da her geçen gün takım yavaş yavaş uyumunu artırıyor ve Fatih Terim’in istediği kıvama geliyor. İlk 6 haftada Galatasaray adına gözlemlediğimiz en önemli şeylerden birisi mücadele, hırs ve oynadığı oyundan zevk almaya çalışan bir takım. En çok göze batan oyuncular ise kuşkusuz Felipe Melo ve Johan Elmander. Melo, Terim’in istediği hırslı ve ısıran ortasaha oyuncusu profiline birebir uyuyor. Elmander’de hem yardımcı santrafor görevinde hem de pivot santrafor görevinde elinden gelenin fazlasını koymaya çalışıyor. Bunların yanına birde haylaz olarak görülen Engin Baytar’ın inanılmaz sakin ve klâs oynayışıyla yaptığı katkıyı da ekleyebiliriz bence. Trabzonspor’da ise geçen yıla oranla kadronun büyük bir çoğunluğu değişse de değişmeyen tek şey Burak Yılmaz ve yüksek form grafiği oldu. Selçuk İnan’ın gidişiyle istediği pasları alamayacağını ve gol oranının düşeceğini düşünenlere inat çıktığı 6 maçta tam 8 gole imza atan Burak Yılmaz şimdiden geçen yıl alamadığı gol krallığına göz dikmiş durumda. Trabzonspor’da diğer göze batan ise kaleci Tolga Zengin’in iyi performansı. Özellikle Şampiyonlar Liginde olmak üzere bu sezon oynadığı maçlarda kurtardığı inanılmaz toplar Trabzonspor’un bu uyum dönemini az kayıpla atlatıyor olmasının bir sebebi olsa gerek.

Bursaspor’a baktığımızda ise son yıllardaki çıkışın aksine orta düzey bir takım izlenimi veriyor bu sezonun başında. Takımın iskeletinin tamamına yakının değiştiren Bursaspor’da en önemli kayıplar kuşkusuz Volkan Şen ve Sercan Yıldırım. İlk 6 maçın yarısını kazanıp yarısını kaybeden Bursaspor’un en büyük problemi takım oyununda gibi görünüyor. Yeni oyuncuların takıma adaptasyonunu hızlandırmaya çalışan Ertuğrul Sağlam bunu ilk 6 haftada tam olarak başaramadı aslında. Kadro kalitesi olarak geçen sezondan daha iyi gibi görünen Bursaspor ilerleyen haftalarda büyük bir çıkış yapabilir.

Yıldız topluluğu Beşiktaş’a gelecek olursak, onlarda bu yıl en çok Teknik Direktör sıkıntısı çekecek gibi görünüyor. Tayfur Havutçu’nun Şike Soruşturması kapsamında tutuklanması sonucunda takımın başına eski Sporting Lizbon Teknik Direktörü Portekizli Carlos Carvalhal’ı getiren Beşiktaş, bu yıl yıldızlarla dolu kadrosunu hem Türk hem de yabancı pek çok genç ve kaliteli isimle takviye etmesine rağmen ilk 6 haftada istenileni veremedi. En büyük problemleri sabit bir takım iskeleti yakalayamamış olmamaları ve tabi ki uyum sorunu. İlk 6 haftada çok güçlü hücum silahları bulunmasına rağmen sadece 7 gol atmış olmaları ve takımın en golcü oyuncusunun stoper Sidnei olması bu sorunun en büyük kanıtı aslında.

Ve son olarak lig lideri Fenerbahçe’yi değerlendirelim. Yazın aldığı büyük darbeden sonra yaşanan yıkımın üstüne birde takımın iskeletinin temel taşı 3 önemli ve kilit oyuncusunu kaybetmesinin ardından bu sezon hemen hemen hiç beklentisi olmadan lige başlayan Fenerbahçe bence ilk 6 haftada beklenenin çok üstünde bir performans ortaya koydu diyebiliriz. Niang,Lugano ve Santos gibi üç yıldızın yerini Bienvenu,Serdar Kesimal ve Ziegler ile doldurmayı düşünen Fenerbahçe’de sakatlıklar takımın belini büktü. Serdar Kesimal’den henüz yararlanamayan Aykut Kocaman, ilk haftalarda forvette Semih’ten de verim alamayıp Bienvenu’yü yavaş yavaş takıma adapte etmeye çalışıyor. Ziegler’de Santos gibi klâs ve kaliteli bir oyuncu olmasa da tam bir görev adamı olduğunu ilk 6 haftada bizlere gösterdi sanırım. Fenerbahçe’nin aldığı ilk 6 haftada aldığı 5 galibiyet ve 1 beraberlik takımın iskeleti ne kadar bozulsa da kazanma alışkanlığını değişmediğini bize çok net göstermiş oldu.

Gelecek haftalarda sürpriz çıkışlar, ilginç skorlar ve yine heyecanlı bir lig bizi bekliyor olacak.

Leave a Reply