14 Şubat 2017 de Fransa ve İspanya futbolunun iki devi PSG ve Barcelona, Şampiyonlar Ligi’nin son 16 turu ilk maçı için karşı karşıya gelmişti. İlk maç hem sevgililer gününde, hem de aşkın şehri olan Paris’te oynanacaktı. İki takım taraftarları da sevgililer gününde ve bu aşk kokan şehirde aşığı oldukları renklerin galibiyetini görmek istiyorlardı. Maç öncesinde otoriteler Fransız temsilcisine Barcelona karşısında pek te fazla şans vermiyordu. PSG, Zlatan İbrahimoviç ve David Luiz gibi iki önemli oyuncusunu göndermiş ve önceki sezonlarda olduğu gibi Ligue 1’i domine edememişti. Ayrıca 2 yıl önce bu statta oynanan çeyrek final maçı da hala hafızalarda yerini koruyordu.
İki takım Parc de Prince’in çimlerine ayak bastığında kimse maç sonunda olacakları tahmin etmiyordu. PSG maçın sonunda, grubunda Basel, Ludogorets ve Arsenal gibi takımlara karşı elde edemediği farklı skoru Barcelona karşısında bulmuş ve maçı 4-0 kazanmıştı. Di Maria’nın iki golü, Draxler ve Cavani’nin attığı goller bu skoru getirmişti. Özellikle Di Maria’nın attığı goller konsol oyunlarında bile kolay kolay atılamayacak cinstendi. Barcelona bu gollerle Fransa’nın kalbinde adeta paramparça olmuştu. Barça’nın üzerinde sanki ölü toprağı var gibiydi. Bu skor sadece Avrupa da değil bütün dünyada büyük yankı uyandırdı. Medya PSG’yi yere göğe sığdıramazken, Barcelona’yı yerin dibine sokmuştu. Spor medyasındaki birçok kişi turu PSG adına cepte görüyordu. Maçtan birkaç gün sonra Barcelona’nın teknik patronu Luis Enrique sezon sonunda görevi bırakacağını açıkladı. Enrique’nin bu hareketi de kamuoyunda turu gözden çıkardığı şeklinde algılandı.
Tarihler 8 Mart 2017’yi gösterdiğinde Barcelona ve PSG, eşleşmenin ikinci ayağını oynamak için Nou Camp’ın çimlerine çıktılar. Maçın hakemi ise Türk asıllı Alman Deniz Aytekin’di. 100.000 kişilik stat ilk maçta oluşan skora rağmen hınca hınç doluydu. Katalanlar için çeyrek final Kaf Dağının ardındaydı ama onlarda dünyada bu dağı aşabilecek tek takımın kendileri olduklarını biliyorlardı. Tribünler coşkuluydu, Barcelonalı futbolcular da en az onlar kadar coşkulu başladı maça. Katalan ekibi adeta kaybetmekten değil vazgeçmekten kork parolasıyla maça çıkmış gibiydi. İlk yarı 2-0 Barcelona lehine sona erdi. Barcelona ilk maçta üzerinde olan ölü toprağını atmış gibiydi. Messi-Suarez-Neymar üçlüsü duruma el koymuştu. Barcelona adına her şey iyi gidiyordu. Maç 3-0 iken Cavani’nin inanılmaz golü bir anda bütün stadyumu susturdu. Nou Camp’ta ölüm sessizliği hakimdi. Maç uzun süre 3-1 devam etti. Dakikalar 88’i gösterdiğinde Neymar vatandaşı Ronaldinho’yu hatırlatan bir serbest vuruş golüne imza attı. Skor 4-1 olmasına rağmen hala bir üst tura çıkmak için 2 gole ihtiyaç vardı. Uzatmaların ilk dakikasında hakemin verdiği tartışmaya fazlasıyla açık penaltıyla Barcelona 5. Golü buldu. 96. Dakikada Sergio Roberto’nun ayağından tarihe altın harflerle yazılacak bir gol geldi.
Biz Türkler, Semih’in Euro 2008’de Hırvatistan’a attığı son dakika golüne ne kadar sevindiysek Katalan taraftarlarda öyle seviniyordu. Nou Camp adeta karnaval alanı olmuştu. Barcelona taraftarları ilk maçta ne kadar hüzün gözyaşı döktüyse bu maç sonunda da o kadar sevinç gözyaşı döküyordu. Mucize gerçekleşmişti. Barcelona küllerinden doğmuştu ve imkânsızı gerçekleştirmişti. Şampiyonlar Ligi bu sene Beşiktaş’ın 3-0’dan 3-3’e getirdiği maça tanıklık etmişti ama bu maç gerçekten başkaydı. Futbol tanrıları bugün Barça’nın turu geçmesini istedi ve öle oldu. Katalan taraftarların hislerine en iyi Luis Enrique tercüman oldu ve dedi ki “ Ağlamak istiyorum ama gözyaşlarım akmıyor.” Bence bu maçı en iyi özetleyen cümle budur. Herhalde artık bu maçtan sonra Barcelona’nın tribünlerinde yazdığı gibi “ Bir Kulüpten Daha Fazlası” olduğunu kimse inkâr edemez çünkü bu skoru almak için gerçekten bir kulüpten daha fazlası olmak gerekiyor.
Cengiz donmezer
Evet gerçekten son düdük çalmadan sonucu bilmek pek mümkün olmuyor ege kardeşim başarılarının devamını diliyorum seni ilerde iyi bir spor yazarı ve eleştirmeni olarak görmek dileği ile