Her takım bazı zamanlarda kötü oynayabilir ya da kaybedebilir. Futbolun doğasında yere düşmek de yerden kalkmak da var ama eğer asli görevi şampiyonluk olan bir takımsanız, bu tarz sancılı süreçleri en hızlı şekilde atlatmak en büyük amacınız olmalı. Tüm bunlara rağmen hem Galatasaray’ın hem Fenerbahçe’nin sezonun başından beri istedikleri istikrarı gösterememeleri ve taraftarlarının tahammüllerini zorlamalarının sebebi ne? İlk önce Fenerbahçe’yle başlamak istiyorum. Sezona gayet güzel bir şekilde başlayan Fenerbahçe savunma hattındaki sakatlıklar ve forvet hattının son zamanlardaki formsuzluğundan dolayı istediği sonuçları almakta çok zorlanıyor ya da alamıyor. Özellikle Kruse’nin son zamanlardaki form düşüklüğü ve bir türlü ritmini yakalayamayışı çok büyük bir etken. Bunun yanında Moses’in sakatlığı, kısır kanat ve bek rotasyonu bu eksi ivmenin en büyük nedenlerinden. Sezon başında Ersun Yanal’ın Kolarov’u neden bu kadar istediğini şu an çok net görebiliyoruz. Geçen senenin kabus gibi geçmesi ve bu seneye neredeyse sil baştan başlayan bir takımın sezon başında uyum problemi yaşaması çok doğal bir olay olurdu ama bu olayın aksine sezon başında çok daha uyumlu olan bu kadronun gün geçtikçe ritmini ve uyumunu kaybetmesini anlamak çok zor. Emre Belözoğlu’nun yaşının yanında sakatlık problemleri ve Luis Gustavo’nun saha içinde ne kadar olumlu işler yapsa da müdahalelerindeki dengesizliği ve pas oyununda arka planda kalması orta saha dişlisinin kimi zaman çok doğru çalışmamasına yol açıyor Fenerbahçe’de. Fenerbahçe’nin en büyük problemlerinden biri de gol fırsatı yakalamakta en ufak bir problemi olmamasına rağmen gol fırsatını değerlendirmekte büyük sıkıntılar yaşanması. Bu tarz bir problem akla geldi mi direkt forvet yetersizliği ya da formsuzluğu akla gelir ama Muriqi’in çok hırslı ve kaliteli futboluna rağmen bu olayın ortaya çıkmasının tek bir nedeni olabilir: takımın gol pozisyonuna girdiğinde daha iyi opsiyonları görmeyip her futbolcunun aklından gol geçmesi ve bu sebepten ortaya çıkan futbolcuların bencilce harcadığı pozisyonlar. Bu olay futbolcuların hırslarını ve isteklerini de göz önüne seriyor ama bir yandan da takıma büyük bir eksisi var. Fenerbahçe’nin yaşadığı problemlerden bahsettim hep farkındayım ama açıkçası ligdeki en hırslı oyunu oynayan takımlardan biri olduğu da bir gerçek. Tüm bu sıkıntılara rağmen 2-3 direkt ilk 11 oynayabilecek dinamik ve oyunun temposunu ayarlayabilecek transfer sakatların da iyileşmesi ile beraber Fenerbahçe’nin ikinci yarıda çok daha iyi bir takım olabileceğini düşünüyorum. Hiç profesyonel bir düşünce olmamasına rağmen Ersun Yanal’ın aklında ilk yarının maçlarından çok, devre arası transfer döneminin önem taşıdığı kanaatindeyim.
Gelelim durumu çok daha vahim olan Galatasaray’a. Sezona kötü başlayan ve kötü bir şekilde devam eden Galatasaray için tek teselli, çok iyi oynamamasına rağmen özellikle Muslera’nın yıldızlaşarak takıma kazandırdığı puanlar. Galatasaray’ın en temel problemini kesinlikle yavaşlık olarak görüyorum. Hayatımda izlediğim en yavaş kadro ve hiçbir hücum varyasyonunda takım hızlı bir şekilde atağa çıkamıyor. Bunun temel nedenini de kanat ve beklerin yaşlı ve yavaş olmaları olarak görüyorum. Takımda sadece Ömer Bayram’ı ve Lemina’yı koşarken görebiliyoruz ve onlar da takıma uyum sağlamak istercesine maç içinde toplam 4-5 kere takımı hızlı bir şekilde hücuma çıkarabiliyorlar. Sanki hiçbir problem yokmuş gibi yaşanan sakatlıklar ise Galatasaray’ın tüm düzenini bozmuş durumda. Sezonun başında rotasyonu bol bir kadro kurmak isteyen Fatih Terim istediği takımı kurmasına rağmen sakatlıklardan dolayı istediği rotasyonlu kadroyu hiç kullanamadı ve kiralık olarak takıma katılan Nzonzi ve Seri’nin sezon başından beri devam eden formsuz grafikleri Fatih Terim’in iyice elini kolunu bağladı. Yönetimdeki hukuki ve iç problemler ise takımın üstüne iyice kara bulutların çökmesine neden oldu. Memnuniyetsizliğini her basın toplantısında dile getiren Fatih Terim’in de formsuzluğu çok göze batıyor. Geçmiş yıllarda da gördüğümüz gibi klasikleşmiş kötü gidişat olduğunda kadroya neşter atarak dur diyen Fatih Terim, maalesef Nzonzi’yi kadro dışı bırakmak dışında en ufak bir hamlede bulunmadı. Tabii ki sakatlıklardan dolayı da hamle şansı çok kısıtlı olan Fatih Terim’in de eli kolu bağlı bir vaziyette ama evi olarak gördüğü Galatasaray’da kredisi sonsuz olan tecrübeli hocanın bu gidişata ve futbolcuların ruhsuz oyunlarına karşı artık hamlede bulunma vakti geldi. Gelelim Galatasaray’ın devre arası planına, Fatih Terim’in bu devre arası en çok isteyeceği isim kesinlikle Henry Onyekuru olacaktır. Onyekuru, geçen sene Galatasaray’ın hızlı hücuma çıkmasını sağlayan bir numaralı silahtı ve Fatih Terim’le aralarında çok iyi bir iletişim olduğunu da biliyoruz. Şu anki yavaş düzene ilaç olacağı görüşündeyim. Onyekuru’nun yanı sıra en az bir stoper, bir orta saha ve bir sol bek de şu an Galatasaray’ın acil ihtiyaçları listesinde yer alıyor. Galatasaray hakkında çok karamsar yorumlar yapmama rağmen kendi kültüründe var olan kazanma isteği ve geleneği ile şampiyonluğa ulaşma potansiyelini yüksek görüyorum. Sadece iki şart var: Fatih Terim’in eski formuna dönmesi ve devre arası transfer ve kamp döneminin başarı ile tamamlanması.
Fotoğraf: Habertürk