Dağıstan’da yaşayan azınlık topluluklardan biri olan Tabasaranlı bir baba ile Rus bir annenin iki kızından biri olan Yelena, 3 Haziran 1982’de Volgograd’ta dünyaya gözlerini açtı.Belki de o an, Yelena’nın ileride atletizmde yeni bir çığır açacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmemişti. Fakat Yelena, henüz 5 yaşındayken Jimnastiğe başlayarak atletizm adına güçlü bir temel oluşturmuştu.10 senelik uzun bir süre Jimnastik ile devam eden spor hayatının yönü, boyunun uzun olmasından dolayı değişmek zorunda kaldı. Yelena, hayatındaki bu değişimle atletizme ilgi duymaya başladı ve sırıkla tanıştı. Ailesi, antrenörleri, çevresi hatta kendisi tarafından da şanssızlık gibi görünen bu değişimi kendi lehine çevirerek dünyaca tanınan bir atlet haline geldi. Peki, bu nasıl oldu?
Jimnastiği bıraktıktan sonra atletizmle spor hayatına devam eden Yelena, 1999’da Dünya Gençler Oyunları’nda 4.10 m atlayarak, hayatının ilk madalyasına hatta ilk altın madalyasını elde etmişti. Bu da, dünyada atletizm adına bir güneşin doğduğunun en büyük göstergesiydi. Bu oyunlardan sonra, 13 Temmuz 2003 tarihinde, İngiltere’nin Gateshead kentinde, 4.82 m ‘lik bir atlayış yaparak ilk dünya rekorunu kırdı ve dünyaya ismini en iyi şekilde tanıttı. 2004 Atina Olimpiyatları’nda 4.91 atlayarak yeniden bir dünya rekoruna ismini yazdırdı. Böylece 2004 ve 2005 yıllarında IAAF tarafından yılın atleti seçildi. Ayrıca 22 Temmuz 2005’te de 5 metreyi ilk geçen kadın sırıkçı oldu. 2007 ve 2009 senelerinde de Laureus Yılın Bayan Sporcusu Ödülününün sahibi oldu .
Yelena hayatı boyunca, kendisine mentör olarak seçtiği, erkekler sırıkla atlamanın unutulmaz ismi Sergey Bubka’yı takip etti. Yelena’da üstat Sergey Bubka gibi sürekli hedeflerini 1’er cm artırarak birçok dünya rekoru kırdı. 2008 Monaco’da 5.04 , 2008 Pekin Olimpiyatları’nda 5.05 , 2009 Zürih Golden League ’te 5.06 atlayarak sürekli dünya rekorunu pekiştirdi.Tıpkı Sergey Bubka gibi…İşte Yelena’nın spor kamuoyundaki lakabı olan “Dişi Bubka”da, buradan geliyor.
Zirvenin en yükseğine çıkan başarılı atletin kısa süreliğine inişi de onun motivasyonunu bir süreliğine kırdı.2003 ile 2009 yılları arasında tek favori gösterilen Dişi Bubka, 2010’da Doha’da düzenlenen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nda madalya alamayınca ve antrenör değişikliği sonucunda adaptasyon sorunu yaşamaya başlayınca, artık kendisini dinlendirmesi gerektiğini fark etti. Böylece spor hayatına bir müddet ara verdi.
2011’de tekrar spor yaşamına dönerek tekrar başarılara imza atan Isinbaeva’ yı, tüm dünya 2012 Londra Olimpiyatları’nda tekrar izleme fırsatı yakalayacak. Zirveye yeniden tırmanma çabalarında olan Isinbaeva’nın madalya kazanıp kazanmayacağının cevabı ise tüm sporseverler tarafından merakla bekleniyor.