Bu ilk yazımda sizlere voleybol geçmişimde beni en çok etkileyen maçlardan biri olan Türkiye- Japonya FIVB World Grand Prix son 6’lı takımlar final ayağı maçından bahsetmek istiyorum. Bu maç bana özellikle maç anının o sırada alınan kararların ve desteğin önemini anlatıyor. İsterseniz kısa halleri Youtube’ da var oradan izleyebilirsiniz.2014 senesi Türkiye Kadın Voleybolu adına çok önemli bir seneydi. 2013’te Vakıfbank’ın kazandığı FIVB Kadınlar Dünya Kulüpler Şampiyonluğu ile birlikte ülkemizde voleybola olan ilgiyi daha da artmıştı. Bu artan ilgiyle beraber, FIVB World Grand Prix turnuvasında ülkeye olan destek ve takım üzerinde kurulan şampiyonluk beklentileri ivmelenerek artmıştı. FIVB World Grand Prix turnuvası çoğunlukla Asya ülkelerinin finanse ettiği 1993 yılından beri oynanan uluslararası yüksek prestijli bir turnuva. Ülkemizde oynanan diğer turnuvalarda kazanılan başarılar, kendi oyuncularımıza olan güvenimizi çok arttırmıştı. Turnuvanın ilk ayağı olan A grubu maçları Ankara’da oynandı. Evinde oynayan Filenin Sultanları 3’te 3’lük skorla büyük bir avantaj elde etti. Özellikle ABD ve Rusya ile oynadığımız maçlar 3-2’lik skorla bitmiş ve çok heyecanlı geçmişti. Oynanan diğer grup maçlarının sonunda finale çıkabilen takımlar Türkiye, Çin, Japonya, Belçika, Rusya ve Brezilya olmuştu. 21 Ağustos 2014 günü Japonya ile oynanan maç derece alabilmemiz açısından çok önemli bir maçtı. Japonya’yı Ankara’da 3-0 yenmiştik bu yüzden avantajlı bir konumdaydık. Japon takımı bizim takımımıza oranla çok daha kısa bir boy ortalamasına sahip. Özellikle o yılki orta oyuncularımız Kübra Akman, Büşra Cansu, Özgenur Yurtdagülen yüksek orta oyuncularımızdı ve blok boyumuzu yükseltip savunma avantajı sağlıyorlardı. O yılki kadromuz: Asuman Karakoyun, Bahar Toksoy Guidetti, Büşra Cansu, Gamze Alikaya, Gizem Karadayı, Gözde Sonsırma, Güldeniz Önal Paşaoğlu, Kübra Akman, Meliha İsmailoğlu, Neriman Özsoy, Özgenur Yurtdagülen, Seda Aslanyürek, Seniye Merve Dalbeler, Yeliz Başa. Hem genç hem de tecrübeli bir oyuncu kadrosuna sahiptik.

Maça fiziksel ve mental olarak hazırlıklı başladığımızı düşünsek de biz deplasmandaydık ve Japon savunması denen oyun tekniğini çok yakından inceleme şansı bulduk. Japon takımı kısa olma dezavantajıyla bloklara rahatlıkla takılıyorlardı ancak libero ve arka oyuncular oyunun gidişatına pür dikkatti. Herhangi bir topu saha içinde yere düşürmüyorlardı. Bu da bizim atağımızın yorulmasına ve çeşitlendirilmek zorunda kalmasına yol açıyor ve oyun üstündeki hakimiyetimizi kaybettiriyordu. Savunmada üstünlük kuran Japonların hücumlarımızda bizi yıpratması kendi pasör çaprazlarına hücum için büyük avantaj sağlıyordu. Uzun süren ralliler karşısında millilerimiz yoruluyor, her oyuncuyu dahil ederek çeşitlendirdiğimiz hücumlarımızı Japon takımı bloklarıyla eritiyordu. Gözde ve Neriman hücumlarına karşı daha da dikkatli olan Japonlar özellikle bu 2 oyuncumuza geçit vermiyordu. 2. sette oyuna daha çok alışmıştık ve karşılıklı sayılar başlamıştı. 2 takım da hatasız oynamak için elinden geleni yapıyordu. 48 saniye süren rallilerde iki takım da var gücüyle savaşıyordu. Maç 3-0 Japonya galibiyetiyle sona ermişti. 2 kattan fazla hücum sayısına sahip olan Japonlar turnuvayı 2. olarak tamamladı. 1. Brezilya, 3. Rusya ve 4. Türkiye olmuştu.

Ben bu maçı NTV Spor’dan canlı olarak izlemiştim ve en çok etkilendiğim voleybol maçlarından biriydi. Aslında Türkiye- Japonya arasında oynanan 2 maçta da taraftar desteğinin etkisi yadsınamaz. Her 2 takım da kendi evlerinde 3-0 aldılar maçları. Taraftar desteği ve kendi evinde oynamanın sağladığı güven, mental ya da fiziksel üstünlüğün kolayca önüne geçebildi. Evinde oynamanın rahatlığını açık ara gördüğümüz en güzel voleybol maçlarından biriydi.

Leave a Reply