BEŞİKTAŞ’TA KRİZ: HASAN ARAT’IN İSTİFASI

Futbolda altın bir kural var: Topun çizgiden geçmesi. O top ülkenin dev kulüplerinden Beşiktaş’ta bu sene bir türlü çizgiden geçmedi ve şok bir gelişme ile Beşiktaş yönetim kurulu başkanı Hasan Arat öğlen saatlerinde istifasını verdi. Ligin 12 haftası itibarıyla zirveden kopan ve 13 puan geriye düşen siyah beyazlı ekipte son aylarda sular hiç durulmuyordu. Sahanın dışına da çıkan tatsız olayların ardı arkası kesilmezken önce Arat’ın şoförü ve muhabir Emre Kaplan arasında bir arbede yaşanmış, Kaplan hastaneye kaldırılmış ve kamuoyu olayları duyup spora bir kez daha şiddetin taşınmasıyla şoke olmuştu. Bunların yanı sıra medyada sıkça dolaşan, Beşiktaş yöneticilerinin muhabirleri tehdit ettiği söylentileri de alevlendi. Zaten özellikle yazın yapılan basın toplantılarında gerek Arat’ın gerekse yönetim kurulunun muhabirlere ve medya mensuplarına karşı olan gergin tavırları gözden kaçmıyordu.

Krizin giderek tırmandığı bu saha dışı olaylara bir de özellikle yazın ve geçtiğimiz devra arası yapılan maaliyeti hayli yüksek yıldızların maaş krizleri de eklendi. Özellikle dijital medyada yayın yapan pek çok kuruluş Beşiktaş’ta takımın yükünü sırtlayan Rafa Silva ya da emektar oyunculardan Svensson gibi pek çok oyuncunun maaş ödemelerinde sekteler olduğunu, Türk oyuncularınsa bu tür krizlerden çok alışkın olduğumuz üzere uzun süredir maaş alamadıkları iddiasında bulundular. Yazın taraftarın gözünü boyamak için rekabet edilmesi çok zor olmasına karşın koltuğu sağlama almak için özellikle ikinci başkan Hüseyin Yücel’in başını çektiği çilek transfer operasyonu elde patladı.

Hüseyin Yücel, Beşiktaş’taki değişiklik aslında bir iç savaş niteliği taşıyor denebilir. Çünkü başkanın Hüseyin Yücel olmasıyla futbol operasyonuna da yine aynı yönetim kurulundan Mete Vardar atandı. Bu durum krizlerde sıkça yaşanan bir durum. Ülkenin tanınan eğitim kurumlarından Bahçeşehir’in yöneticisi olan ve spor dünyasına da basketboldan giriş yapmış Yücel, yanlış transfer politikasının başını çekmesine rağmen para onun elinde olduğundan koltuktan koparılması zor gibi.

Burada gazetemizin değil de bizzat kendi fikrimin de sizlere ulaşmasını istiyorum. Türk futbolu aslında uzun yıllardır bu zihniyet işgalinin maalesef esiri. Burada Arat’ı aklamak gibi bir çabada değilim seçim döneminde Süleyman Seba’nın adını ağızından düşürmeyen bir başkanın döneminde yaşanan ve Seba ile yan yana asla anılamayacak ve ardı arkası kesilmeyen çirkin her olaydan kulübün başkanı olarak onu da sorumlu görüyorum ancak Beşiktaş gibi feda kültürüne alışkın ve özel bir taraftara sahip son derece saygın bir kulüpte alenen son iki yıldır taraftarın kandırılmaya çalışıldığını, kişilerin koltuklarını Beşiktaş’tan önde tuttuğunu üzülerek görüyorum. Bir gece vakti yönetim kurulundan Bred Friedel ve Samet Aybaba’nın ayrıldığını, sabah iletişim sorumlusu Okay Karacan’ın istifasını öğrendiğimde naçizane uzun yıllardır bu ligi yakından takip eden biri olarak koltuğun Yücel’e geçeceğini anlamıştım. Çünkü bu lig aslında küçük bir Türkiye. Taraftarlar her seferinde bir şahsın gelip süper kahraman edasıyla takımların tüm problemlerini giderebileceğine ve bunun da en kısa yoldan para ile olacağına inandırılıyor. Oysa ki devre arasında 11 milyon avroya Avrupa çıkışı oldukça gecikmiş ve son derece sıradan gözüken Ernest Muçi’ye transfer bütçesinin büyük bir bölümü harcanıp Muçi yazın oynanan EURO turnuvasında Arnavutluk kadrosuna dahi giremediğinde, Rafa Silva’ya Türkiye ve Beşiktaş ölçeğinde akıl almaz paralar ödendiğinde de bu değirmenin suyu Sayın Hüseyin Yücel’in tekelindeydi aslında. Ama para ile değil akıl ile yönetilmesi gereken kulüplerde taraftarların sürekli kandırılmaya çalışıldığına çokça şahit olsak da bunun Beşiktaş’ta pek de mümkün olacağını sanmadığımdan Yücel’in de koltuktaki ömrünü uzun görmüyorum ve aralarından olmasam da çok saygı duyduğum, Beşiktaş taraftarının tribünleri inlettiği o besteden bir kesit ile onların kulüplerine olan saf ve temiz sevgilerinin maalesef koltukları teslim ettiklerinde olmadığına ve ana problemin bu olduğuna inanıyorum:

“Bir umudum sensin, anlıyor musun? Hayat yaşanmıyor ki sen olmadan…”

Leave a Reply