SEVGİLİ GÜNLÜK: FENERBAHÇE

8 Nisan 2008, anaokulundan dönmek için can atan, aslında iştahı hep açık olan ama o gün ne arkadaşlarını ne de öğretmenleri dinlemeden ağzına tek lokma koymayan çocuk heyecanla eve gelir. Annesi ile babası işte olduğundan evde yemek yoktur. Bu onun işine gelir aslında, sabah ondan gizli babasının dolaba sakladığı çikolatayı alır, ekmeğe sürer, hızlıca yiyip daha üstünü bile değiştirmeden soluğu sokakta alır. Maç başlamıştır bile, neyse ki bir takımda eksik varmış da pek beklemeden oyuna girmiş olur. Biraz oynarlar ama bizimkisi niyeyse bir keyifsizdir. En sevdiği şey olmasına rağmen aklı pek topta değildir. Arkadaşından aldığı pasta topu sokağın ortasından geçtiği iki apartmandan birinde olabilecek en huysuz yaşlı çiftin ön bahçesine atar. Bilirsiniz, bir kural vardır. Topu atan alır. Fırsat bu fırsat topu alır gibi bahçeye doğru yönelirken kimseye ses etmeden apartmanın kapısını açıp hızlıca eve gider. Anne, babası kızmasın diye hızlıca ödevlerini yapar ve beklemeye koyulur. Aile işten döner. Çocuğun ne kadar gergin olduğunu onlar da görür ama ne yapsalar çocuk ses etmez. Yemek pişer, iştahlı çocuktan yine eser yoktur. Bir iki lokma alır ve nihayet dayanamayıp kendini açık eder: “Baba bugün erken uyumak istemiyorum, geçen hafta gibi maçtan sonra uyusam?” diyerek. Maç, geçen hafta İstanbul’da 2-1 çocuğun birazdan öğreneceği haliyle onun yeni başbelasının kazandığı karşılaşmanın rövanşında Chelsea maçıdır. Baba, nihayet çocuğun sıkıntısını öğrenmenin mutluluğuyla izni verir, sonunda saat gelir ve düdük çalar. Maçın ilk ve son dakikalarında iki gol bulan Chelsea, maçtan galip ayrılır. Hani mahallede arkadaşlarıyla kavga edip eve gelen çocuk, annesi telaşla sorunca bir de onları gör der ya, hah işte, çocuk yenilmişti ama bir de onları görecektiniz.

Son düdükle anne odaya girer, tam yarın okul var haydi yatağa diyecektir ama çocuk hüngür hüngür ağlamaktadır. Baba, bir türlü onu sakinleştirememiştir ama anneyle bir şekilde onu yatağa yollarlar. Tahmin edeceğiniz gibi, çocuk o gece gözünü bile kırpmaz. Maçı bir türlü aklından atamamıştır (hala atamamış). Bir şeyler yazıp öyle uyumak ister. Herkesin yattığından emin olduktan sonra sessizce yatağından kalkıp masa lambasını açar ve olmaz ya, gelecekten haberdar, günlüğe bir şeyler yazmaya koyulur:

Sevgili Günlük,

Ben Baran, bu yazdıklarımı beni anlar mısın kaygısı gütmeden, açıp okuyacağını hatta sana ulaşacağını bile düşünmeden yazıyorum. Aslında bu hiç de problem değil çünkü zaten epey platonik, senin benden pek de haberdar olmadığın bir ilişkimiz olmuştur hep. Ama sana borçluyum, en güzel günlerimin hemen hepsinde varsın, ilk ve son kez döktüğüm mutluluk gözyaşının sebebisin. Ha, çok da üzmüşsündür beni, kızdırmışsın, mahcup etmişsindir. Ama dedim ya, bunları sana ulaşsın diye değil anıları yad etmek için, artık seni her gördüğümde içimdeki kıpır kıpır olma hissiyle kol kola giren endişe ile yüzleşmek için yazıyorum. Okumak istersen çok mutlu olurum tabii ki ama okumayacaksan da kenara çekil çünkü onlara anlatmam gereken şeyler var.

25 Nisan 2013, Benfica

Aykut Kocaman önderliğinde, efsanesi Alex ile hem yönetimin hem de teknik ekibin yaşadığı sorunlara bir de şike davalarının eklendiği epey kaoslu bir dönemde harika bir Avrupa serüveni geçiren Fenerbahçe, çeyrek finalde İtalyan rakibi Lazio ile eşleşir ve turun galibi olur. Yarı finalde güçlü Portekiz temsilcisi Benfica ile eşleşir. Mücadelenin ilk ayağında Kadıköy’de 25 Nisan günü karşı karşıya gelen iki ekip ilk yarıda yarı finale yakışır epey çekişmeli bir oyun oynar ve soyunma odasına dengede gider. İkinci yarı adeta golün geleceğini haber veren bir oyunla rakibi yoran Fenerbahçe, nihayet 72. dakikada korner organizasyonunda rakibin ikramı geri çevirmeyen Egemen’in golüyle öne geçer ve mücadeleden 1-0 galip ayrılır. Mücadelenin Portekiz ayağında ne mi olur, demiştik ya, yenildik ama bir de karşıyı görecektiniz. Maça dair çocuksa günlüğe şöyle yazar:

“Bugün olup biteni uzun uzun anlatmak istemiyorum, hayatımda ilk kez sevinçten ağladım (aynı zamanda son). İyi ki…”

24 Ağustos 2017, Vardar

Makedonya’da oynanan ilk maçta alınan 2-0’lık şok mağlubiyete karşın zayıf rakibi karşısında turu geçeceğinden emin şekilde Kadıköy’e çıkan Fenerbahçe, ilk yarısı çok sönük geçen mücadelede oynadığı kötü futbola rağmen dakikalar 61’i gösterdiğinde Neustadter ile golü bulur ve turu geçmek için Kadıköy taraftarlarını harekete geçirir. Ama bu gol yalnızca ümidi artırıp acıyı güçlendirmeye yarayacak, cevap verme konusunda hiç gecikmeyen Vardar önce 68’de beraberliği yakalayıp uzatmalarda da galibiyet golünü atarak sahadan 2-1 galip ayrılacaktı. Çocuk bazı şeylerin artık eskisi gibi olmadığını ilk kez o gün anlamıştı. Kulübede, kulübün en büyük Avrupa başarılarından birini elde edip yarı finalde Benfica’yı elinden kaçıran, yaşı büyük Fenerbahçelilerin süper kahramanı, eski dost Aykut Kocaman vardı. Ben maç böyle bitince hemen açıp günlüğe baktım, tahmin edeceğiniz gibi hayli üzgün olan çocuk şöyle yazmış:

“Mesele ölmek değil, dost bildiğin en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele…”

Tuncel Kurtiz (Ramiz Dayı)

11 Mayıs 2021, Sivasspor

Ligde son şampiyonluğunun üstünden 8 yıl geçmiş Fenerbahçe, pandemi sezonunda, sezona sportif direktör olarak başlayıp sonrasında teknik  direktörlük koltuğunu devralan Emre Belözoğlu ile ligin sondan bir önceki haftasına mücadele başlamadan habersiz olsa da (Beşiktaş mağlup oldu) şampiyonluk için pol pozisyonunda girdi. Boş tribünler önünde son derece silik bir görüntü veren Fenerbahçe, rakibin üstüne gitmekte dahi çok zorlanıyordu. Yine de golü bulacağından emin halde olan futbolculara ilk şok ilk yarının sonlarına doğru Sivasspor’un bulduğu gol ile gelirken, şokun etkisinden çıkamayan Fenerbahçe, ikinci yarının başında bir gol daha yedi ve skor 2-0’a geldi. Şampiyonluk adına 3 puana ihtiyaç duyan Fenerbahçe, burdan itibaren rakibini zorlasa da mücadelenin sonunda Papiss Cisse ile attığı tek gol dengeyi değiştirmedi ve 1-2 mağlup oldu. Ben de sizler gibi çocuğu merak edip günlükte o tarihe gittim, maç başlamadan günlüğe şöyle yazmış:

“14 Mayıs 2006, kazansa şampiyon, Denizlispor 1 – Fenerbahçe 1. Biliyorum günlük, biliyorum…”

Son Sayfa

Şimdi biliyorum, açıp birinin günlüğünü okuduk diye kendinizi suçlu hissediyorsunuz. Hiç üzülmeyin, yazıdan önce ondan izin aldım, içiniz rahat olsun. Daha çok şey varmış dediğine göre ama bana bu sayfaları verdi. Unutmadan, bir de son sayfayı:

Olur da günlük eline geçerse, yazdıklarımdan dolayı bana kızma. İçimi dökmeden rahat edemedim. Hiç haberdar olmasan bile hep seninleydim.  Hem sen de beni çok üzmüştün. Belki okur da beni anlarsın. Eminim senin de vardır, hani bazı büyüklerimiz uzun zaman sonra bizi görünce özlediğinden sıkıştırıp çekiştirir ya sevmek için, ben de biraz öyle gösteriyorum hislerimi, acıtır gibi severek. Olur da laftan anlamazsan diye notalarla da önlemimi aldım:

(Can Ozan – Acıtır gibi severek)

Görseller UEFA, Eurosport, NTV ve Çubuklu Sports sayfalarından alınmıştır.

KAYNAKÇA

https://www.flashscore.com/

https://www.fenerbahce.org/

Leave a Reply