7 Mayıs 1945 günü General Alfred Jodl Almanya adına 2. Dünya Savaşı’nı bitiren anlaşmayı imzalarken, bilerek veya bilmeyerek Almanya’yı ikiye böler. Ülkenin doğusu Sovyetler’in güdümüne girerken, batı yakası ABD’nin önderliğindeki batılı devletlerin koruması altında devam eder yoluna. Birkaç yıl sonra bu iki yakada iki farklı ideolojinin devleti kurulur. Batı Almanya’nın hızla büyümesi, Doğu Almanya’nın ise sosyalist yönetimin koyduğu üretim hedeflerinin gerisinde kalması iki ülkede yaşayan insanlar arasındaki yaşam kalitesi farkının artmasına ve Doğu’dan Batı’ya kaçışlara neden olur.
1950’li yıllara gelindiğinde Doğu tarafından, Batı Almanya’ya kaçan insan sayısı gün geçtikçe artar. Sadece 1953 yılının ilk altı ayında 226 bin kişi Batı Berlin’e kaçmıştır. Doğu Almanya yönetimi bu duruma karşı daha fazla tepkisiz kalamaz ve 1956 yılında Batı tarafına izinsiz geçmek yasaklanır. Fakat Berlin’de geçişleri kontrol etmek zordur; insanlar yer altından tünelleri kullanarak ya da Spree Nehri’nde yüzerek Batı Berlin’e kaçmaya devam ederler.
1961 yılına gelindiğinde, son 15 yılda 3.5 milyon Doğu Almanya vatandaşı Batı Almanya’ya kaçmıştı. Bu kişilerin arasında mühendis, doktor, sporcu, bilim adamı bir sürü önemli insan vardır ve bu insanlar artık Doğu Almanya’nın ilerlemesinde değil, Batı Almanya’nın gelişmesinde görev almaya başlamışlardı. Kısacası yasaklar, kimseyeyi durdurmaya yetmemişti.
Çaresiz kalan dönemin parti lideri Walter Ulbricht SSCB’ye danışır sorunu çözmek için. SSCB’nin önerisi ise kapitalizmin kalesi olan Batı Berlin’i Doğu Berlin’den ayıracak bir duvardır. Doğu Alman hükümeti bu işi sessizlikle halletme peşindedir, öyle ki Ulbricht, Batı Almanya’da katıldığı bir konferansta duvar ile ilgili sorulan soruları kesin bir dille reddeder.
12-13 Ağustos 1961 geceleri önce sınır hattına teller çekilir, daha sonra meşhur duvar örülmeye başlar. 46 km’lik duvarın Doğu Almanya tarafındaki kısımları, kaçmak isteyenler gözüksün diye beyaza boyanır. Ayrıca duvar boyunca mayın tarlaları döşenir ve 186 tane gözetleme kulesi inşa edilir.
Duvar yapılmasına rağmen Batı’ya kaçmaktan vazgeçmez Doğu Almanya vatandaşları fakat bu sefer işleri daha zordur. Gözetleme kulesindeki askerlere yaşlı, kadın, çocuk demeden vur emri verilmiştir[1]. Dolayısıyla işler artık daha trajik bir hale gelmiştir, insanlar araba bagajlarında yakalanmamaya çalışarak Batı tarafına kaçmışlardır.
Berlin Duvarı’ndan kaçışlarda en trajik olaylardan biri Bernauer Caddesi’nde yaşanmıştı. Bu sokaktaki evler Doğu’da yeralmalarına rağmen ön cepheleri Batı’daydı. İlk başlarda pencerelerden yaralanmayı ve sakatlanmayı göze alan kaçışlar oldu, sonraları bunu önlemek için evlerin pencereleri tuğlalandı. Kısa bir süre sonra ise bu evler tamamen yıkılarak yerlerine duvar örüldü. Doğu’dan Batı’ya kaçmak isterken yaşamını yitiren ilk kişi olarak bilinen Ida Siekmann, 22 Auğustos 1961’de işte burada can vermişti.
80’lerin sonunda Gorbaçov’un Sovyetler’de başlattığı yenilenme hareketlerine Avrupa’daki sosyalist devletler de Batı ülkeleriyle sınırlarını açarak karşılık vermişlerdi. Doğu Alman vatandaşları da bu ülkeler üzerinden Batı Almanya ve diğer batılı ülkelere kaçmaya başlamışlardı. Tüm bu yaşananlara rağmen Doğu Alman hükümeti bu yenilenme hareketlerine tepkisiz kalmıştı. Fakat bu tepkisizlik çok uzun sürmedi, vatandaşlarının batıya kaçışını engelleyemeyeceğini anlayan hükümet, 1 aylık Batı Almanya ziyareti sonrası 9 Kasım 1989’da duvarın kaldırılmasına onay verdiğini halka açıkladı. Açıklamadan sonra duvarın önünde birkaç saatte yüz binlerce insan toplandı. İnsanlar artık rahatça diğer tarafa geçip, akrabalarıyla, sevdikleriyle görüşebiliyorlardı. Duvarın yıkılışından sonra Doğu Almanya da fazla dayanamadı ve yaklaşık bir yıl sonra Berlin Duvarı gibi tarihin tozlu sayfalarına karıştı.
[box_dark]Kaynakça[/box_dark]
- http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2007/08/070812_stassi.shtml