– Kut’ül Ammare’de bulunmuş muydunuz?
+ Hayır, ben Çanakkale’deydim.
– O zaman iyi bilirsiniz!
Bugün 18 Mart…
Bundan 99 sene önce çok hareketliydi buralar. Önceki gece çok heyecanlıydı herkes. Dualar edildi, namazlar kılındı. Sadece Çanakkale’de, cephede değil; evlerde kandil ışığında da ibadetler edildi gözyaşlarıyla…
İstanbul’da, İzmir’de, Sivas’ta, Diyarbekir’de, Edirne’de, Bağdat’ta, Kerkük’te, Gazze’de, Medine’de, Saraybosna’da, Üsküp’te, Varna’da, Selanik’te, Mostar’da eller açıldı göğe.
Cephede, toprak üstünde sabahı bekleyen Son Osmanlı’ya destek için edildi dualar. Çünkü cephede sabahı bekleyen nefer, bu topraklardan gelmişti Çanakkale’ye. Kiminin memleketi çoktan düşmüştü, tek kurşun atmadan… Kimisi nispeten şanslıydı; henüz onunkine gelmemişti sıra.
Memleket kaybetmenin ne demek olduğunu bilenle, memleketini kardeşiyle paylaşmak için savunan omuz omuzaydı artık. Artık hiçbiri İstanbullu, İzmirli, Diyarbekirli, Kerküklü, Mostarlı değildi. Memleket vardı sadece. Daha son sözünü söylememişti Son Osmanlı!
Güneş daha bir tedirgin doğdu o sabah; olacaklardan haberdar gibi. Ve kıyamet… 18 Mart akşamı hiçbir şey eskisi gibi değildi artık. Nefer şehit, ordu gazi oldu; ve vatan hepsinden razı oldu!
Boğazın batı ağzından gelen zırhlıya ister emperyalist de, ister işgalci, istersen kâfir… Düşman birdi. Sen de birdin. Ve sen Türk’tün, Kürt’tün, Çerkes’tin, Gürcü’ydün, Arap’tın, Laz’dın, Abaza’ydın, Adige’ydin o gün!
Bugün 18 Mart. Övün Çanakkale’yle. Kutla, gururlan, ağla. Çünkü bugün Türk, Kürt, Çerkes, Gürcü, Arap, Laz, Abaza, Adige olan sendin orada direnen.
O gün adın Osmanlı’ydı, bugün Türkiye…
Bizler Allah’ın Çanakkale’ye gönderdiği melekleriydik.
Görev tamamlanınca şehitlikle ödüllendirildik.
Fatihalar bize,
Allah’ın selamı size…