Bugün bile dünya gündeminde popülerliğini koruyan, üzerinde çok tartışılan bir konu olan insani müdahale, o kadar da eski bir kavram değilmiş meğer. İnsani müdahale konsepti; bir devlet ya da devletler topluluğu sivillere karşı güç kullandığında, masum insanları kurtarmak için dışarıdan gelen bir insani müdahaleyi ifade etmektedir. Tarihte insani müdahale ilk kez Osmanlı Devleti’ne, o dönem İngiltere’sinde popüler bir akım olan Yunan hayranlığı (Philhelenism) etkisiyle ve İngiliz İmparatorluğu’nun çıkarları doğrultusunda, 1821 Yunan İsyanı sırasında Rusya, Fransa ve İngiltere tarafından yapılmıştır.
Fransız ihtilali sonrasında ortaya çıkan milliyetçilik akımıyla birçok ulus bağımsızlık peşinde koşmaya başladı. Yunanlar Osmanlı Devletinde başlatacakları isyanı yönetmek amacıyla 1814 yılında ”Filiki Eterya” isimli gizli bir örgüt kurdular. Örgütün en önemli görevi din adamları, tüccarlar ve önemli aileler başta olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu büyesindeki Yunanları kışkırtmaktı. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu ve o bölgede bir çeşit özerklik elde etmiş olan Tedepeli Ali Paşa arasında geçen bir çatışmadan faydalanarak Yunanlar, Mora adasında isyan başlattı. Tam Osmanlı İmparatorluğu bu isyanı bastıracakken Rus, Fransız ve İngiliz orduları olaya müdahale etti ve 1821 yılında Atina ve Mora yarımadasını kapsayan küçük bir Yunan Krallığı kuruldu.
İstanbul ‘un fethinden Osmanlı İmparatorluğu ‘nun çöküşüne kadar her fırsatta Türkler Avrupa ‘dan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Deyimi yerindeyse kurt kocamıştı ve imparatorluk gerileme dönemine girince herkes ne koparabildiyse alıp gitmişti. Bunlar olabilir. Sonuçta ayakta kalmak istiyorsanız, devlet olarak gücünüzü muhafaza etmek zorundasınız. İşin acı tarafı, bu olayın Yunanlar açısından ”insani müdahale” kavramına uygun olacak herhangi bir tabanının bulunmamasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’nun, halkına zulmeden katil bir devlet damgası yemesi. Oysa ki Yunan İsyanı sırasında Tripolis’te sekiz ila on beş bin , Navarin’de üç bin Türk’ün katledildiği belirtilmektedir. Bunun yanı sıra Amerikalı tarih profesörü Justin McCarthy, 1821-1922 yılları arasında yaklaşık beş buçuk milyon müslümanın Avrupa’dan sürüldüğünü ve beş milyonunun ise öldürüldüğünü belirtmektedir. Eğer insanı müdahalenin amacı sivilleri devlet vandalizminden korumak ya da bölgede barışı sağlamak ise; bölgede asıl ezilen kesim olan, evleri-köyleri yakılan Türkler neden korunmamıştır? Cevap çok basit… Amaçlar farklı olduğu için… 19. Yüzyıl’a dek uluslararası arenada İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’nun destekçisiydi. Ancak, Balkanlar’da artan milliyetçilik hareketleri sebebiyle hasta adam olarak görülen Osmanlı’nın yerine kurulacak, kendi kültürüne daha yakın, genç uydu devletleri tercih eden İngiltere ve diğerleri Osmanlı’nın karşısında yer aldılar.
Kişilerin özgürlük haklarının giderek önem kazandığı bir dünyada, gerçekten iyi niyetli bir yaklaşımla ortaya atılan insani müdahale fikri, dünya tarihindeki 1821 Olayları gibi olan birçok olayda, ülkelerin çıkarlarına alet edildiğinde inandırıcılığını ve dolayısıyla etkisini kaybetmektedir. Devletler kendi emellerine ulaşabilmek için bunu bir araç gibi kullanırken, bugün gerçekten lazım olduğunda insani müdahale mekanizması işlevselliğini yitiriyor. İnsani müdahale yalancı çoban hikayesine dahil oldu , umalım ki kurtlar köye inmesin…
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
- www.akintarih.com