AHMET_KAYA_CEMALS_REYA

“Cemal Süreya: Kadın-erkek arasında da, erkekle erkek arasında da sömürü var; bunlar insanların gerçek devrimi yaptığı zaman bitecektir. Asıl o tabii. Erkeğin kadını sömürmesini özel olarak öne almayalım mı demek istiyorsun? Bunu mu?

Ahmet Kaya: Hayır. Öyle de denebilir ama, ben tümüyle toplumsal kurtuluştan yana bir insanım. Kadınların erkeklere karşı ya da dayağa karşı kendi aralarında örgütlenmelerine hiçbir anlam veremiyorum. Türkiye’de bütün çiçekçiler kadınlar için kurulmuştur. Şarkılar, şiirler kadınlar için yazılmıştır. Bunlar daha ne istiyorlar?

C.S: İleri gitmiş olmadın mı? Bütün çiçekler kadınlar için mi?

A.H: Ya hastalar için, ya kadınlar için.

C.S: Çok şakacısın. Başka ne diyebilirim ki…”

(15 OCAK 1989, İKİBİNE DOĞRU dergisinde Cemal Süreya’nın Ahmet Kaya’yla yaptığı röportajdan)

 

Cemal Süreya, gerçekten başka ne diyebilirdi ki? Karşısında yarı feodal yarı sömürge toplumun feodal değerlerini onur anlamında savunan, Ahmet Kaya dururken… Türkiye’de feminist hareket, Marksist mücadeleden doğmuştur ve Ahmet Kaya’nın düşündüğü gibi “kadın sorunu” da devrimden sonra halledilecektir. Biz ne devrimi görebildik de kadını sorunsallaştıran zihniyete karşı genel savaşım verildiğini. 1989’da, Ahmet Kaya’nın sorduğu soruyu İkinci Dalga feminizme yöneltiyorum ve soruyorum: Birinci Dalga feminizm hareketiyle, oy hakkı, mülkiyet ve ücretli işte çalışma hakkı elde eden kadınların isteği neydi? Bunlar daha ne istiyorlardı?

Birinci Dalga hareketi temel vatandaşlık haklarıyla sınırlı kalan bir harekettir. Sendikaların dahi kadınların eve dönmesini ve erkeklerin ücretli işlerde çalışması gerektiğini savunan bir dönemde, hareketin öne çıkan grubu süfrajetler, bir mücadele yöntemi olarak ölüm orucunu uygulayan ilk eylemci gruptur. Birinci Dünya Savaşı’yla duraksayan Birinci Dalga hareketi etkisini yitirmesine rağmen, önceki yazıda açıklandığı gibi, uygulamaları devam etmektedir.

 

Simone-de-Beauvoir

Simone De Beauvoir (1908-1986)

Feminist politika tarihini dalgalarla kategorileştirmekten imtinayla uzak durmak isteriz ancak bu ayrıştırmalar, tartışmayı belli eksenlere toplayarak yeniden düşünmeyi, feminist hareketi tarihsel bir perspektifle değerlendirmeyi sağlamaktadır. Ne dalgalarla olur, ne dalgalarsız… İkinci Dalga olarak adlandırılan ve Simone De Beauvoir’in 1949’da basılan İkinci Cins kitabıyla muştulanan hareket, kadınların ezilmişliğini ve sömürülmüşlüğünü toplumsal cinsiyet roller üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. 60’lı yıllarda ivme kazanan hareketin temelinde Beauvior’in Kadın doğulmaz, kadın olunur.” ifadesi yer almaktadır. Kadınlığın ontolojik bir meseleden öte epistemolojik bir mesele olduğunu gösteren bu ifade, kadınlığın varoluşşal olduğunu reddetmiştir. Kadınlık, öğrenilen bir değerler yığınıdır.

Birinci Dalga’da sorgulanmayan evin içi, İkinci Dalga’yla konuşulmaya başlanmıştır. Evin içine; cinsellik, ev işi ve aşk da dahil olmuştur. Kurulu düzende aşk ve cinsel arzu, aile içinde eşe, aile dışında parayla müşterilere hizmet olarak sunulmaktadır. Sözü edilen epistemolojik süreçte kadınlık öğretilir ve öğrenilirken cinsel arzu, hizmetin bir parçası şeklinde düşünülmektedir. Erkeklikte ise cinselliği hizmet olarak alma öğretilmiştir. Sonuç olarak, aşk büyük ölçüde ev işiyle bağlantılı ele alınmıştır.

İkinci Dalga’da özel hayat politik bir alan haline gelmiştir. Özel hayat, aşk, ev vs. , hareketin içinde sorgulanmaya başlanmış, özel hayatla politik hareketin iç içe geçmesiyle yeni ilişki kurma biçimleri ortaya çıkmıştır.. Özel alanın politikasını yapmak,, kadının yalnız olmadığını, kız kardeşlerinin hem işverenle ilişkisinde hem sevgilisiyle ilişkisinde yanında olduğunu gözler önüne sermiştir. Kadın hareketini güçlendirerek yeni davranış modellerin oluşmasını sağlamıştır.

[box_dark] Amerika ve Avrupa’da…[/box_dark]

Yeni ilişki kurma biçimleri, İkinci Dalga hareketinin sonuçlarından biridir. Avrupa ve Amerika’da İkinci Dalga hareketine ilham veren eylemler ve gruplar farklılık göstermektedir. Amerika’da İkinci Dalga’nın en temel itici gücü İnsan Hakları Hareketi ve Siyah Eşitlik Hareketidir. Fransa’da 68 sokak hareketlerinin örgütlenmeler içindeki kadınları hayal kırıklığına uğratması, kadınlara sosyalist hareket içinde konuşma hakkı tanınmaması, kadınların kahve yapmakla yetinmesi, itici güç olarak feminizme işaret etmiştir. Almanya’da ve Avrupa’nın genelinde İkinci Dalga, sol hareketin içinden çıkmıştır.

[box_dark]Fransa’da…[/box_dark]

Fransa’da“Ben kürtaj oldum” hareketiyle bedensel özgürleşmeyi hedefleyen kadınlar, bakirelik kavramanın aşılmasını istemiş, kürtajın doğal bir hak olduğunu savunmuşlardır. Bedenleri erkekten bağımsızdır, biyolojik farklılıkların onları üremeye, hiyerarşik aile yapısını tamamlayacak çocuk doğurmaya mecbur etmesine başkaldırmışlardır. Doğum kontrol haplarıyla ve kürtaj hakkıyla cinselliği erkeğin tekelinden çıkarmak amaçlanmıştır.

İlham veren, yenilikçi bir başka eylem, yine Fransa’da ünlü Meçhul Asker

Meçhul Asker Anıtı, Paris

Meçhul Asker Anıtı, Paris

anıtının önünde “meçhul askerden de meçhulü var: karısı” yazılı bir pankart açan 16 kadının öncülüğüyle gerçekleşmiştir. Meçhul Asker, Fransa’da ulus-devlet yapılanmasının ve militarizmin dokunulmaz simgelerinden biridir. Milliyetçiliğin timsalidir. Kadınlar, milliyetçiliği eleştirmeden, güçlü ve cesur asker figürünün ardında, ona hizmet eden bir kadın olduğunu göstermek istemişlerdir. Basın bu eylemci ve yaratıcı kadınlara ve mücadelelerine, dönemin etkin hareketi Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve dünyadaki çeşitli kurtuluş hareketlerinin etkisiyle, Kadın Kurtuluş Hareketi adını vermiştir. İsimlendirmenin ardından eylem yapan kadınlar kendilerini radikal bir mücadelede bulmuşlardır.

[box_dark]İngiltere’de…[/box_dark]

İngiltere’de İkinci Dalga’yla birlikte ortaya çıkan Separatizm (ayrılıkçılık) akımı, feminizmi materyalist bakış açısıyla ele almıştır. “Kadını kim eziyor?” sorusunun yanıtının “sistem” olduğunu reddetmiş, bu dünyada “sistem” diye birinin olmadığını, kadın-erkek sömürü ilişkisinden çıkarı olan erkeğin suçlu olduğunu ileri sürmüştür. Ayrılıkçı düşünce, sömürenin kim olduğunu somut olarak göstermektedir. Gerçek bir kararlılıkla erkekleri hayatından çıkarmak, erkeklerle konuşmamak, erkek müziği dinlememek, bu düşüncenin eylem boyutudur. Müzikte, edebiyatta, sinemada erkek baskınlığına karşı ivmeyi tersine çevirmenin en doğru yolu, onları baştan reddetmek olduğunu savunmasam dahi, bir kadının özel ve kamusal hayatta erkek hegemonyasını bu şekilde protesto etmesini ilham verici bir deneyim olarak değerlendirmekteyim.

Greenham Comman'da asker üssünün etrafında dikenli teller var, bu tellerin üstünde de sütyen, külot, çocuk çamaşırı, çocuk bezi... Çamaşırları yıkamışlar ve tellere asıp kurutuyorlar...

Greenham Comman’da asker üssünün etrafında dikenli teller var, bu tellerin üstünde de sütyen, külot, çocuk çamaşırı, çocuk bezi… Çamaşırları yıkamışlar ve tellere asıp kurutuyorlar…

80’lerin başında İngiltere’deki Amerikan üssü Greenham Common’a nükleer silahlar konuşlandırılmak istendiğinde, feminist kadınlar yenilikçi eylemlerine bir yenisini daha eklemiştir. Silahların içeri girmemesi için kendilerini tren yoluna ve bu üsse zincirlemişler ve buradan senelerce ayrılmamışlardır Orada kamp kurmuş, birlikte yaşamışlardır. Bazen birbirlerinden nöbeti devralmış, orada çocuk doğurmuş, büyütmüş ve on yıl gibi çok uzun bir süre orada yaşamışlardır.

[box_dark]”Peki bulaşıkları kim yıkayacak?”[/box_dark]

İkinci Dalga ev emeği tartışmalarını başlatmış ve “Peki bulaşıkları kim yıkayacak, çocuklara kim bakacak?” diye sormuştur. İkinci dalga’da, feminist harekette ev emeği tartışması esas olarak Marksistlerle yürütülmüştür. Marksizm, kadının evde yaptığı işi yeniden üretim olarak adlandırmış, yeniden üretim için harcanan emeğin ise kocasının patron tarafından sömürüldüğünü öne sürmüştür. Kadınların sınıfsal yapısını açıklamada yetersiz kalan Marksist-feminist görüş, çok az kadının mülk sahibi olduğunu ve ücretli çalışabildiğini atlayarak., kadınların sınıfını kocaları üzerinden belirlemiştir. Kocası emekçi ise kadın da emekçi sayılmıştır. Kocası küçük burjuvaysa kadın da küçük burjuva, burjuvaysa burjuva… Tam da bu noktada “Peki, kocası küçük burjuva kadının kendisi emekçiyse ne olacak?” sorusu, kapitalizm içinde kadınların kocalarından, erkeklerden farklı bir sınıf olması gerektiğinin altını çizmiştir. Kadınların çoğunun çalışmaması ve evde erkeğe hizmet etmesi, evi bir üretim alanına dönüştürmüş, ev emeğini bir üretim haline getirmiştir. Bu üretim ilişkisi iki farklı sınıf oluşturmuştur: kadınlar ve erkekler. Ev içinde erkeklerin kadınların emeğine el koyduğu kabul edilmiştir. Marksizmin sömüren-sömürülen, işveren-işçi çatışması erkek-kadın olarak evin içine taşınmıştır.

 

BMOP-logo_trBirleşmiş Milletler’de görevli kadınların feminist hareketten etkilenmeye başlamasıyla, feminizm BM diplomasisine dahil olmuştur. BM bünyesindeki mücadele 1979’da kadına yönelik ayrımcılığa karşı temel bir referans metni olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW, Committee on the Elimination of Discrimination against Women) ile güçlenmiş, İkinci Dalga feminist hareketin mücadelesi sonucu, CEDAW’ın BM tarafından kabul edilmesinin önemli getirileri olmuştur: Birincisi, devletlere bu sözleşmeyi imzalaması için baskı yapabilmek; ikincisi ise, BM içindeki üye devletlerin kadın temsilcilerinin arkalarında erkekler olmadan konuşmalarına destek olabilmek.

[box_dark]Toplumsal Fallusa: Penis[/box_dark]

İkinci Dalga’da kadınlar toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamaya başlamıştır. Kızların regl olma haliyle utanç verici bir durumun yaratılırken, erkeklerin kulağına sürekli erkeklik duygusu, erkeklik gururu fısıldanmıştır. Kız çocuklarının yetiştirilişinde, cinsel organlarının kapatılmak zorunda kalınırken erkekler gayet rahat bir şekilde fıldır fıldır, sokaklarda çırılçıplak dolaşabilmiştir. Dolayısıyla, feminist hareket erkeklik organına, toplumsal fallusa, imtiyazlı değeri verenin de, kadınların regl olmasını korkunç bir hale getirenin de toplumsal özün kendisi olduğunu ortaya çıkarmıştır. İkinci Dalga, cinsiyetler arası uçurumu yaratanın “toplumsal kabuller, toplumsal, kültürel roller ve değerler” olduğunu vurgulamıştır.

Leave a Reply