Karikatür çizerinin bağımlılığın, çizerin özgürlüğü yahut kuruma aitliği açısından ele almaya alışmış olsak da çizerlerin bağımlılıkları -her sanat eserinin kaderi olduğu üzere- biraz da var oldukları dönemin düşünce yapısını, sosyo-kültürel değerlerini yansıtmaları ile ilişkilidir. Hal böyle olunca, sosyal tarih çalışmalarının açtığı yolda her bir metanın değeri artıyor ve siyasal-toplumsal tarihi bir ülkenin, mesela, döneminin karikatürleri üzerinden kurgulanabiliyor. Böylece resmiyete dökülmemiş gerçekleri, alelâde her kaynaktan beslenerek başlıyoruz incelemeye; erken cumhuriyet denilen, 1923-1938 arasını içeren bir dönemin karikatürleri ile başlıyoruz, mesela. Hikâyenin 1915’te başladığı bilinci ile sık sık hatırlayarak unutmaya çalıştıklarımızı, deşiyoruz kapanamayan yaraları. Ana akım ve devlet diline dolanmış bu tarih yazımına bir de dönemin devlet diline dolanmış karikatürler üzerinden bakıyoruz, mesela.
Şanlı günlerini ardında bırakırken kendine Osmanlıcılığı kurtuluş bellemiş ve hatta ilk lâik hareketlerini dahi bu uğurda göstermiş Osmanlı Devleti; II. Abdülhamid’le yavaş yavaş adapte olmuştu İslamcılığa. Kurtuluş Müslüman kimliğinin ardındaydı. Yani İslam kardeşliği, arasına kavim giremeyen Ümmet içinde var olabilirdi. Halk nezdinde de aydın nezdinde de bir karşılığı olan bu gizli anlaşmaya; Müslümanlık sözleşmesi demiş, Barış Ünlü. Adını bir türlü koyamadığımız ama devlet politikalarından ve sanat eserlerinden idrak ettiğimiz iki olguyu kavramlaştırıp, kendi deyimiyle “setleştirip” koyuvermişti önümüze. Bu Müslümanlık sözleşmesinin gayri-müslüm nüfusa ama en çok da hikâyenin başlangıcına delalet olan 1915’e neler ettiğini anımsıyoruz sonra bir bir. Sonra da 1905’den itibaren İttihat ve Terakki’nin bünyesinde kemikleşen bir Türkçülüğün dayatmasına ad koyuyor: Türklük sözleşmesi. İşte bahsi geçen dönem de tam da bu Türklük sözleşmesinin madddelerine dairdir. Topluma değme hususunda müslümanlıktan geri kalan Türklüğün halka veya halklara benimsetilişine dair…
Amerika’daki feminist çalışmaların bir sonucu olarak gündeme gelen “whiteness” kavramından hareketle kuruyor bu iki sözleşmenin tanımını, Ünlü. “Whiteness” beyaz, orta sınıf bir erkektir. Hiyerarşik düzlemde en üsttedir mesela ve diğer her şey onun bu niteliklerine yaklaştığı ölçüde konuşulabilir. Amerikalı Feminist topluluklarda beyaz ve zenci kadınlar ikileminden doğmuş, zirveye Biko’nun söylemleri ile Güney Afrika’da ulaşmış bir kalıp bu ve coğrafyamızda da karşılık bulması bugün baktığımızda çok da garip değil esasen. Müslüman olmanın gayri-müslimliğe üstün kılındığı bu coğrafya, 1923’ten itibaren bu davetkâr kimliğin Türklükle daraltılışına tanıklık eder bir de. Anlaşılan, uzlaşılan, kardeş olunan Müslümanlar için artık göçmen(Boşnak, Çerkez,Tatar…) de olsa otoktonik de olsa(Kürt,Laz…), asli unsur sayılmak Türklükten geçmektedir, bir başka deyişle. Ulus devlet inşa sürecinin bir getirisi olan bu Türkleştirme, yahut Türklük namında kucaklanma bir başka “whiteness”a tekabül eder: Türk, Sünni ve erkek. Sünni vurgusunun iyi yapılması gerekir bir de burada, zira herkesin sünniliği kendinedir. Yani, lâik ve batılı olsa da çağdaş Türk bireyleri cumhuriyetin, Sünni bir devletin sünni diyaneti ile mutludurlar. Alevi ifadesini anmanın da çok bir anlamı yoktur yani. Zaten Türk kültürünün bir ürünüdür ama -mesela- irtica her an korkulacak ve suçlanacak bir hayalettir bu coğrafyada. O kadar ki, Müslümanlık Sözleşmesine aykırı davranmayan, yaşadığı toprağı korumada sergilediği cesareti ve başarıyı Ankara’dan yükselen bir davetle Anadolu’nun başka bölgelerine de taşımış onca Müslim’in birden başkaldırması bir şeylere, sözleşmenin değişmesi ile değil de salt irtica ile özdeştirilecektir bu sebepten.
Sözleşmenin değişimi, zaten başında bin bela Gayri-müslimlerle Türkleşmeye mahkum diğer halkların halleri ile ilgili değildir ama. Sözleşme, yahut erken cumhuriyet politikları, bir de ” kadın” kimliği yaratmıştır. Namuslu, güzel, güçlü Türk kadınları… Lâik, çağdaş bu Türk kadınları batının güzel yönlerini alıp, ahlâksız kötü yönlerini almamanın timsalidirler adeta. Güzellik yarışmasında birinci olsalar da bir irticai, bölücü isyanı bastırmak adı altında tarihin ilk kadın savaş pilotluğuna soyunsalar da namusludurlar!
KAYNAKÇA
http://www.ismailbesikcivakfi.org/default.asp?sayfa=haber&id=112#.VThT5iHtmko
Çeviker, Turgut. Karikatürlerle Cumhuriyet Tarihi 1923-2008