De Gaulle’ün Beşinci Cumhuriyet’i ve Cezayir’in Bağımsızlığı

Fransa’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Dördüncü Cumhuriyet henüz ilk yıllarında büyük bir sorunla yüzleşmek zorunda kaldı. Bağımsızlık savaşı ile iç savaşın bir araya geldiği bir kaos ortamına doğru sürüklenen Cezayir, Fransa’da yönetimde olan hükûmetin altından kalkamayacağı bir sorun halini aldı. Emperyalizm karşıtı bir ruh halinde olan dünya Fransa’nın atacağı adımları büyük bir dikkatle izlerken, Fransa Dördüncü Cumhuriyeti de kaybetme riskiyle karşı karşıyaydı. 1946’da cumhuriyet yanlılarının baskılarıyla yönetimden uzaklaşan Charles de Gaulle, Fransa’nın düştüğü bu zor zamanda tekrar göreve çağrıldı. Bu yazımda Cezayir’in bağımsızlığına giden süreçte Fransa’nın yaşadığı değişimi ve De Gaulle’ün başa geçişinin sorunun yönetilmesindeki etkisini anlatacağım.

Diğer sömürgelerin aksine Cezayir, Fransa tarafından ülkenin bir parçası olarak kabul ediliyordu. Bu durumdan ötürü 19. yüzyıldan beri Cezayir’e sonradan “pied-noir” adı verilen bir milyondan fazla Fransız yerleşmişti. Cezayir bu açıdan Fransa için kağıt üstünde Korsika’dan veya Alsace Lorraine’den farklı bir yer değildi. Ancak Fransızların bakış açısının aksine, Cezayirliler için Cezayir Fransa’dan ayrı ve bağımsız bir ülkeydi. Dünya savaşlarında Fransa için kanlarını akıtan Cezayirliler, Fransa tarafından hak ettikleri değeri görmediklerinden ötürü kırgın ve üzgündüler. Bu durum, 1952 yılından itibaren ivme kazanan Cezayir bağımsızlık hareketinin temelini oluşturdu.

Beşinci Cumhuriyet’in mimarı Charles De Gaulle

1946 yılı hem De Gaulle’ün iktidardan uzaklaşmasına hem de Dördüncü Cumhuriyet’in kuruluşuna şahit olmuştu. Yeni cumhuriyet, kuruluşu itibariyle sakat bir yapıydı. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları sonrasında Soğuk Savaş rüzgarı kapıyı çaldığında güçlü bir iradeyle ayakta duramadı. Dünya ölçeğindeki güçlü konumuna ve sömürgelerine bir bir elveda diyen Fransa, bir yandan da ülkesini yeniden inşa etmek zorundaydı. Bu politik kaos ortamının üzerine bir de Vietnam ve Süveyş’te alınan yenilgiler eklendiğinde, Cezayir Fransızların gözünde bir kat daha değerli hale geldi.

Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) 4 Kasım 1954’te bağımsızlık mücadelesinin fitilini ateşledi. Mücadele kısa denilebilecek bir zaman zarfında büyük başarı elde etti. Bu başarının en önemli sebebi Fransa’nın kendi içerisinde alevlenen iç savaş tehlikesiydi. Bağımsızlık yanlısı Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi ile Cezayir’in Fransız toprağı olarak kalmasını savunan Cezayir Ulusal Hareketi (MNA) “Café Wars” adı verilen savaşlarda birbirine karşı çarpıştı. Ordu da ikiye bölünmüştü: Radikal sağ görüşlü “Organisation de l’armée secrète” (Gizli Ordu Örgütü) bağımsızlığı engellemek amacıyla hem Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’yle hem de Fransız hükûmet güçleriyle savaştı.

Cezayir’de ve Fransa’da gerçekleşen çatışmalar Fransa Hükûmetini inisiyatif almaya zorladı. Halihazırda işlevsiz bir imaj çizen Dördüncü Cumhuriyet bu kaosu yönetmeye muktedir olamazdı. De Gaulle’ün bir ihtiyaç olarak gündeme gelmesinin sebebi de buydu: Faşist olarak nitelenen bir karaktere sahip olmasına rağmen bu sorunu ancak onun çözebileceği düşünülüyordu. De Gaulle de bu göreve dünden hazırdı. İktidarda uzaklaştırılma şekli iç dünyasında derin bir yara açmıştı.

Bu esnada ordunun özellikle sağcı kanadı hükûmetten memnun değildi ve iktidara etki edebilmek için uygun bir zemin arıyordu. De Gaulle’ün gündeme gelmesi yasadışı bir müdahaleye sağlam mazeret oluşturdu. Ordunun darbe tehdidi hükûmetin elini bağladı ve De Gaulle, zamanın cumhurbaşkanı Rene Coty’nin kerhen isteği sonrasında kendi hükûmetini kuracak pozisyona geldi. Meclis, 224’e karşı 329 oyla bu demokratik olmayan hükûmeti onayladı. Böylece, Cezayir’in ve dolayısıyla Fransa’nın geleceği için demokrasiden vazgeçilmiş oldu.

Halk, 28 Eylül 1958’de yüzde 79’luk oy oranıyla De Gaulle’ün mimarı olduğu Beşinci Cumhuriyet’in anayasasını onayladı. Anayasa, içinde bulunulan kaos ortamına uygun olarak yürütmeye ve bilhassa cumhurbaşkanına olağanüstü bir kuvvet sağlıyordu. Bunu takiben Kasım’da genel seçime giden Fransa De Gaulle yanlılarını iktidara getirdi ve De Gaulle Aralık’ta cumhurbaşkanı seçildi.

Genel beklenti De Gaulle’ün Cezayir’i Fransa’ya bağlı tutacağı yönündeydi. De Gaulle’ün başlangıçtaki tutumu da bu amaca hizmet ediyordu. Altı ay boyunca kullanabileceği özel bir kuvvet istiyordu ve bu kuvveti düzeni sağlamak, özellikle Cezayir’İ Fransa’ya bağlı tutmak için kullanacağını vaat etmişti.

Ancak zamanla Cezayir ve Fransa’daki ayrılıkçı güçler ağır basmaya başladıkça, Fransız ordusunun Cezayir’deki isyanı büyük oranda bastırmasına rağmen De Gaulle bu amaçtan uzaklaştı. Kaos ortamını huzura kavuşturmak için Cezayirlilerin isteği dikkate alınmalıydı. De Gaulle bağımsızlığı önce Cezayir’de referanduma sundu. Beklenen oldu: Cezayirliler bağımsızlık istiyordu. Bu sonuçla birlikte Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’yle gizli görüşmeler yapılmaya başlandı. 1962 yılının Mart ayında Evian’da Cezayir’e bağımsızlık taahhüt edildi. Nitekim Fransa’da yapılan referandumda da halk Cezayir’in bağımsızlığını onayladı.

De Gaulle öngörüleri karşılayamamış ve ondan beklenenin aksine Cezayir’in bağımsızlığı fikrine Fransızları alıştırma yoluna gitmişti. Referandum sonuçları da onun bu politikasının ne kadar başarılı olduğunu gösteriyordu. Ancak Cezayir’in bağımsızlığının getirdiği en büyük sorun, Cezayir’de yaşayan ve Fransa’da kalmak taraftarı olan kitlelerin savunmasız bir şekilde Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi hükûmetinin ellerine bırakılmasıydı. Bu sorumsuzluk pahalıya patladı: Cezayir binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan kanlı bir iç savaşa sürüklendi.

“La battaglia di Algeri” filminden bir sahne

Cezayir’in Fransa’dan bağımsızlığı süreci ayrılıkçı gruplarla mücadeleye yeni bir boyut getirdi. Fransız ordusunun ve Cezayirli bağımsızlık yanlılarının birbirine karşı kullandığı metotlar, özellikle karşılıklı işkenceler ahlaki açıdan sorgulanmaya başladı.

De Gaulle’e gelince… Fransız halkının azımsanamayacak bir kısmının şiddetli muhalefetine rağmen Cezayir’in bağımsızlığına izin vermekle kalmadı, üstlendiği olağanüstü yürütme kuvvetiyle Fransa’yı NATO’dan çıkardı ve nükleer silah kullanımına karşı tavır aldı.

Bu büyük muhalefet Mayıs 1968’de üniversite öğrencilerinin gerçekleştiği protestolarla kendini gösterdi. Halk yönetimden memnun değildi ve De Gaulle’ün faşist imajı buna pek de yardımcı olmuyordu. De Gaulle baskılardan kurtulmak için seçime gitti ve iktidar yine kendisine verildi. Ancak kriz sona ermesine rağmen, yönetimde uzun süre kalamayacağının farkındaydı. Artık yaşlanmıştı ve referanduma sunduğu bir yasa tasarısı halk tarafından veto edilince koltuğu bırakmaya karar verdi.

Beşinci Cumhuriyet’teki sallantılar De Gaulle’ün iktidarı bırakmasıyla son bulmadı, ancak Fransa demokrasi yolculuğunda zamanla daha sağlam adımlar attı. Fransa, Cezayir’in bağımsızlığı sonrasında emperyalizme savaş açan Avrupa’nın da desteğini kazandı. Öte yandan, iç savaşla boğuşan Cezayir için gelecek çok daha karanlıktı…

Not: Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nı daha iyi anlayabilmek için “La battaglia di Algeri” (The Battle of Algiers) filmi izlenmeye değer.

KAYNAKÇA

http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/june/1/newsid_2995000/2995283.stm

http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/gaulle_charles_de.shtml

http://www.princeton.edu/~achaney/tmve/wiki100k/docs/Algerian_War.html

Leave a Reply

1 comment

  1. Bünyamin Talaş

    Tebrik ederim