Bundan tam 50 yıl önce, gerçekleştiğinde Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerini derinden sarsan, ancak şimdi bakıldığında müttefikler arası ilişkilerin tabiatını gözler önüne seren bir olay yaşandı. Yıl 1964… Sorun Kıbrıs ve Türkiye’nin başbakanıysa İsmet İnönü’ydü. Tarihe Johnson Mektubu olarak geçen 5 Haziran 1964 tarihli “diplomatik atom bombası” Türkiye’ye ABD ve NATO’nun güvenilirliği konusunda önemli bir ders vermiş ve gelecek yılların dış politikasını şekillendiren en önemli belgelerden biri olmuştur.

Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios (Kaynak: news.bbc.co.uk)

1960’ta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında imzalanan garanti anlaşmasıyla, çözümü yolunda adım atılmak istenen Kıbrıs’ta sular durulmuyordu. Adada çoğunluğu oluşturan Rumlar, Türk nüfus üzerinde ciddi bir baskı uyguluyordu. Kıbrıs’ta fitili ateşleyen olay Kanlı Noel oldu. Rum çeteciler, Lefkoşe’de bir Türk tabip binbaşının eşini ve üç çocuğunu katlettiler. Olay Türkiye’de duyulur duyulmaz Kıbrıs’a müdahale çağrıları başladı, on binlerce genç sokaklara döküldü. Başbakan İnönü’nün demeçleri de benzer yöndeydi. Kıbrıs’taki haksızlık karşısında müttefiklerin Türkiye’ye destek vermemesi durumunda yeni ittifaklara yönelmekten bahsediyordu.

6 Haziran 1964 günü Kıbrıs’a müdahale edilecekti. Ancak gerçekte İnönü’nün aklında savaşa girmek yoktu. Genelkurmay Başkanlığı’nın kendisine ilettiği üzere ordu oldukça zayıftı, çıkarma gemileri yoktu, uçaklar sayısal ve teknolojik açıdan yetersizdi. Askeri bir hezimete tahammülü olmayan İnönü, bu bilgiler ışığında bir strateji belirledi. Savaş açılmayacaktı, ancak açılıyormuş gibi görünecekti. Böylece halkın gözünde devlet tüm hazırlıkları tamamlamış ancak ABD çıkarmayı engellemiş olacaktı. Bu esnada adanın kontrolünün tamamen Rumların eline geçmesini isteyen Yunanistan’ın da desteğiyle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rum Başpiskopos Makarios, Türkiye’ye tehditkâr mesajlar göndermeye ve zorunlu askerlik kanunu çıkararak düzenli bir ordu oluşturmaya başladı. Olası bir Türk müdahalesine karşı dışarıdan silah alıyordu. Bu, Türkiye’nin acilen cevap vermesi gereken bir durumdu. Aksi takdirde adadaki Türklerin hayatı büyük bir tehditle karşı karşıya kalacaktı.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü ve ABD Başkanı Lyndon B. Johnson (Kaynak: atin.org)

Başbakan İnönü, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Raymond Hare’i makamına çağırdı ve Bakanlar Kurulu’nun Kıbrıs’a müdahale kararını kendisine tebliğ etti. Bu karar ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’a iletildiğinde Başkan’ın tepkisi “Stop them!” (Durdurun onları!) oldu. Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk ve kurmayları Türkiye’yi durduracak bir mektup hazırlamaya başladılar. Mektup tamamlandığında “diplomatik bir atom bombası” halini almıştı. Johnson Mektubu adıyla anılan bu mektuptaki iki önemli detay Türkiye-ABD ilişkilerini derinden sarstı. Birincisi, ABD müdahale kararını alırken Türkiye’nin kendisine yeterince danışmadığını ve bu nedenle de Amerikan silahlarını ve teçhizatını Kıbrıs çıkarması esnasında kullanamayacağını söylüyordu. İkincisi, Türkiye bir NATO üyesiydi ancak NATO üyelerinin oluru alınmadan yapılacak bir Kıbrıs çıkarması sonrasında Sovyetler Birliği bu durumu fırsat bilip Türkiye’ye saldırırsa NATO’nun Türkiye’yi savunması söz konusu olmayabilirdi. Bu, Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin diplomatik yalnızlığının belgesiydi.

İnönü’nün yukarıdaki stratejiyi izlemekteki amacı, başarısızlıkla sonuçlanacağı belli olan bir savaştan kaçınmak ve Türkiye’nin tavrını belli ederek halk nezdindeki infiali önlemekti. Ancak böyle neredeyse tehditkâr bir mektup beklemiyordu. Türkiye sonuna kadar güvendiği müttefikinin gerçek yüzünü görmüştü. Doğal olarak Bakanlar Kurulu çıkarmayı erteleme kararı aldı, ancak Türkiye’nin dış politikada yaşayacağı tek değişiklik bu değildi. ABD’ye Johnson Mektubu’na cevaben sert bir mektup yazıldı. Daha da önemlisi, Türkiye Sovyetler Birliği’yle ilişkilerini geliştirmeye ve gelecekte bir Kıbrıs çıkarması yapılması durumunda Sovyetler’in tarafsız kalmasını sağlamaya yöneldi.

Johnson Mektubu’nda ABD’ye davet edilen İnönü, 22 Haziran 1964’te Başkan Johnson’la Beyaz Saray’da bir araya geldi. Her ne kadar görüşme iki müttefik arasında dostane ve sıcak geçmiş görünse de artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bu görüşmenin ardından Sovyetlere açılma hamlesini gerçekleştiren İnönü, ABD tarafından gözden çıkarıldı. Aynı şekilde Türkiye, ABD hakkındaki olumlu düşüncelerini unuttu, yaşanan hayal kırıklığı sonrası halkta Amerikan aleyhtarı bir hareket baş gösterdi. Kıbrıs Barış Harekâtı Johnson Mektubu’ndan on yıl sonra başarıyla gerçekleşmiş olsa da, mektup Türkiye’nin müttefik anlayışında derin bir iz bıraktı. Türkiye’nin çok yönlü dış politikasının temel taşı oldu.

 

KAYNAKÇA

Haluk Şahin – Johnson Mektubu. Gendaş Yayınları, 2002.

Can Dündar – O Gün “Johnson Mektubu” Belgeseli. CNN Türk.

 

Leave a Reply