Cumhuriyet Tarihinde Gayr-ı Müslimlerin Hazin Hikayesi IV: 1964 Rum Sürgünü

Tehcir kelimesi çoğu zaman Türkiye’de yaşayanların aklına kötü hatıralar getirir. Ancak bunu bir de Türkiye’de yaşayan gayr-ı Müslimlerin gözünden incelediğimiz zaman hatıraların ne boyutta ağır ve acı verici olduğunu görebiliriz. Özellikle cumhuriyetin kurulma sürecinde ve kurulduktan sonraki yıllarda Müslüman – Türk bir Anadolu yaratma siyasası sonucunda bu özelliklere uymayan toplumların yerleri sürekli değiştirilmiş, bir bakıma yıldırma politikası da uygulanmıştır.  1915 Ermeni Tehciri, 1923 Nüfus Mübadelesi ve 1964 Rum Sürgünü bu uygulamalardan sadece birkaçı. 1960’lı yıllarda ise bu sefer tehcir özellikle İstanbul’da yaşayan Rum vatandaşları vurmuş belki de İstanbullu Rumların sonunu getirecek 1964 Rum Sürgünü’ne yol açmıştır.

1923 yılında imzalanan, herkesin bildiği ama hiç okumadığı Lozan Antlaşması’na göre (yukarıda da bahsedildiği üzere) Yunanistan ile bir nüfus mübadelesi gerçekleştirilmiş ancak bu mübadeleye İstanbul’da yaşamakta olan Yunan kökenli Rumlar dahil edilmemişti. Yıllar içerisinde yaşanan Yunanistan ve Kıbrıs kaynaklı her gerginlikte göze batmış, birçok defa da değişik şekillerde saldırıya uğramışlardır. Bunlardan bir tanesi de 1950’li yıllarda yaşanmaya başlanan Kıbrıs sorunu ile orantılı olarak büyümüş ve yine Rum vatandaşlara karşı öfkeye dönüşmüştür. Bir önceki yazıda bahsettiğim üzere ilk patlak 1955 yılının sonbaharında vermiş ve bugün 6-7 Eylül Pogromu olarak andığımız acı olay yaşanmıştır. Bu olayın üzerinden hemen hemen 10 sene geçtikten sonra yine Rumları hedef alan bir başka acı olay olan 1964 Rum Sürgünü ile yaşanmıştır. Kıbrıs’ta bir devlet kurulması ile sakinleşen siyasi ortam daha sonra Makarios’un adada yaşayan Türklere azınlık statüsü verme isteğiyle yeniden tansiyon yükselmiştir. Azınlıkların Türkiye’de yaşadığı sıkıntıları ve devlet baskısını çok yakından tanıyan Türkiye, adada yaşanacakları önceden tahmin edebiliyor ve buna izin vermemek adına Makarios’u askeri müdahale ile tehdit ediyordu.

Screen Shot 2014-05-10 at 12.16.42 AM

Siyasi arenada bu gelişmeler yaşanırken, toplum içinde de Rumlara olan öfke gittikçe artıyor, 10 yıl öncesini hatırlatacak şekilde basın organları da halkı Rumlara karşı kışkırtmaya devam ediyordu. Türkiye’nin adaya müdahale olasılığı ise Amerika’dan gelen bir mektup (Johnson Mektubu) ile ortadan kalkıyor, Türkiye en büyük müttefiki olarak gördüğü

Yunan kökenli Rum vatandaşları birer birer İstanbul'u terke mecbur bırakılırken..

Yunan kökenli Rum vatandaşları birer birer İstanbul’u terk etmeye mecbur bırakılırken..

Amerika Birleşik Devletleri’nden de bir darbe yiyordu. Bu noktada biriken öfke ancak Rum vatandaşlar üzerinden giderilebilirdi. Bu da İsmet İnönü’nün Mart 1964’te aldığı karar ile ortaya çıkıyordu. 1930 yılında Atatürk ve Venizelos arasında yapılan anlaşma uyarınca her iki ülkede yaşayan vatandaşların herhangi bir ön şart koşulmaksızın bulunduğu ülkede yaşama, mülk edinme ve ticaret yapma hakkı veriyordu. 34 yıl yürürlükte kalan anlaşma ise 1964’ün Mart ayında İsmet İnönü tarafından tek taraflı olarak bozuluyordu. Bu karar İstanbul’da yaşayan Rumların 48 saat içerisinde Türkiye’yi terk etmesini öngörüyordu. Sürgünün en önemli noktalarından birisi ise 48 saat içerisinde ülkeyi terk etmeleri beklenen Rum vatandaşların yanlarına sadece bir valiz ve çok az miktarda para almalarına izin veriliyordu.  Uluslararası anlaşmazlığın, Türkiye’nin dış politikasının çıkmaza girmesi bir sefer daha Rum vatandaşlar üzerinden çözülmeye çalışılıyor, sıkıntısını ve acısını İstanbullu Rumlar çekiyordu. Sadece Yunan uyruklu Rumlar değil aynı zamanda onlarla evlenen Türkiye pasaportu taşıyan vatandaşları da içerisine kapsayan bir sürgün başlıyordu.

'20 Dolar 20 Kilo' Projesinden bir alıntı

’20 Dolar 20 Kilo’ Projesinden bir alıntı

Yıllardır  uygulanmakta olan ve gayr-ı Müslimleri yıldırma politikası nedeniyle zaten sayıları gittikçe azalan gayr-ı Müslim vatandaşlarına son bir darbe de bu şekilde vuruluyordu. Hayatlarının tamamını bu topraklarda geçirmiş olan, kazandığı ve kaybettiğiyle, tamamen Türkiye’ye ait olan binlerce Rum vatandaşı çok kısa bir süre içerisinde sürgün ediliyordu. Bunun yanı sıra, önceki olaylarda olduğu gibi mal varlıklarına da el konuluyor, evleri de ipotek ediliyordu. 1964 Rum Sürgünü İstanbul’da ve hatta Türkiye’de kalan son Rumlar içinde acı bir son perde niteliği taşıyordu. Hayatına burada başlayan, Yunanistan ile hiçbir bağı olmamasına rağmen bu topraklardan zorla Yunanistan’a göç ettirilen Rumlar da bu olayın sonucunda yaşadıkları topraklara küsüyor ve mecburen her şeylerini bırakıp dillerinden başka bir şey bilmedikleri Yunanistan topraklarına gidiyorlardı.

Öteki yandan bakılınca da yıllar boyu savaşlarla yorulmuş, ekonomik anlamda darboğazda bulunan Yunanistan’da da aydınlık günler beklemiyordu Rumları. Hiç bilmedikleri bir vatanda, yanlarında sadece birer valizle birlikte yapayalnız kalmışlardı.

1964 Rum Sürgünü’nün üzerinden tam 50 yıl geçmiş olmasına rağmen hem Türkiye’de duyarlı vatandaşların hem de sürgün edilen Rumların yüreklerinde bu acının sönmediğini söylemek çok da yanlış olmaz sanırım. Bunun en önemli örneklerinden birisi ise sürgünün 50. Yılı olan 2014’te başlayan ’20 Dolar 20 Kilo’ projesi olarak gösterilebilir. Babil Derneği (Bağımsız Araştırma Bilgi ve İletişim Derneği) tarafından yürütülen proje aslında hiç unutamadığımız ancak hatırlamaktan da çekindiğimiz bu acı olayın 50. yılında ‘yakın dönemin kökü mazideki bu trajedisini/faciasını dönemin tanıkları, yazılı ve görsel belgeleri eşliğinde kamuoyunun gündemine getirerek konuşabilmeyi, resmi tarihin bu sayfasıyla yüzleşmesini’ amaçlıyor. Projenin adından da anlaşılabileceği üzere İstanbul’dan ayrılırken Rum vatandaşlara tanınan ‘haklar’ doğrultusunda yanlarına sadece 20 kiloluk bir valiz ve 20 dolar almalarına izin veriliyordu. Bu doğrultuda hafızalardan silinmesine müsaade etmeden, sürgüne bizzat tanıklık etmiş insanların yaşadıklarını aktararak hem bu acı olayın yeniden gündeme gelmesi için hem de bir daha yaşanmaması adına önemli bir çalışma yürütüyor. Proje bağlamında birçok röportaj, yazı ve etkinlik düzenleniyor. İstanbul’da başlayan serginin önümüzdeki aylarda da Ankara’ya gelmesini, ve Ankara’daki kitleyle buluşmasını da arzu ediyoruz.

Projeyle ilgili daha detaylı bilgiye, proje kapsamında düzenlenen sergiye ve konu ile ilgili birçok makaleye de ‘20 Dolar 20 Kilo‘ nun internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

Resim

[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]

  • Ayça Örer, Vatansız bir 50 yıl
  • Babil Derneği, 1964.babilder.org
  • Oral Çalışlar, Rumları da 1964’te böyle gönderdik
  • Sait Çetinoğlu, 1964: İstanbullu Rumların kovulması
  • Samim Akgönül, 1964: Bir adım ötesi dönüşü olmayan yolun başında

Leave a Reply