Kimine göre katil, kimine göre lider, kimine göre büyücü, kimine göre politikalarıyla milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bir faşist, kimine göreyse “Tek halk, tek imparatorluk, tek lider” sloganıyla yola çıkmış gerçek bir milliyetçi. Peki, size göre kim? 

diktator_adolf_hitler

Okumadan, araştırmadan, yalnızca kulaktan duyma bilgilerle belirli bir kanıya varmak tarihe yakışmaz,bu şekilde yapılan yorumların da tarihte kalıcı yeri olmaz. İnsanı ele veren, asıl kimliğini ortaya koyan iki dudağının arasından çıkan sözcükler, yazıya döktüğü düşünceleri ve gerçekleştirdiği eylemleridir. Öyleyse gerçek Hitler’i daha yakından tanımak için biraz da olsa geriye gitmek, Hitler’in Bavyera eyaletini ele geçirmek için yandaşlarıyla beraber organize ettiği ancak başarısızlıkla sonuçlanan Birahane Darbesi’nin ardından atıldığı hapishanede kaleme aldığı Kavgam” (Mein Kampf) adlı eser ile yine Hitler’in 2. Dünya Savaşı esnasında gizli karargâhında gerçekleştirdiği konuşmalardan derlendiği söylenen Hitler’in Sofra Sohbetleri adlı kitaba başvurmakta yarar var. Bakalım ‘Hitler’e göre’ Hitler kimmiş?

  • Her ne kadar kendisi de yıllarca Nasyonal Sosyalist Parti’de yer almış ve kısa sürede parti içinde ciddi yerlere gelmiş olsa da siyaset adamlarını akıl ve mantıktan yoksun zavallılar olarak gören bir asker,
  • Yahudilerin, en küçük bir toprak parçasına dahi sahip olamamalarına rağmen parazit misali başka milletlerin içine sokularak onları köle gibi çalıştırdığına inanan bir Yahudi düşmanı,
  • Avusturya’nın Alman olduğunu ve büyük Alman vatanına katılması gerektiğini ısrarla vurgulayan; aynı zamanda Avusturya-Macaristan yönetiminin orada yaşayan Almanlar aleyhine politikalarını sert dille eleştiren ve hatta 1. Dünya Savaşı’nın kıvılcımını ateşleyen Arşidük Franz Ferdinand’ın öldürüldüğü haberini alınca “Acaba arşidükün hayatına son veren kurşunlar Alman öğrencilerin tabancalarından mı çıktı” diye heyecana kapılan ve bunun oldukça makul sebepleri olduğuna inanan bir Alman milliyetçisi,
  • Din ve mezheplerin, bunları kendi çıkarları uğruna kullananlar yüzünden sorumlu tutulamayacağını söyleyen, aynı zamanda hafızası zayıf toplumların kendileri için büyük önem arz eden bu değerlere yapılan haksızlıkları çok kısa sürede unuttuklarına içerlenen sert bir lider,
  • Bir devletin devamı için tek bir resmi dilin kabulünü zorunlu gören, devletin de bir ırk organı olduğuna ve toplumu oluşturan bireylerin en büyük gayesinin içinde yaşadıkları devletin devamını sağlamaktan ibaret olmadığına, ana gayenin ırkların bekası olduğuna inanan bir ırkçı,
  • Sağlam bir milli duygunun yalnızca propaganda ve eğitim sistemi aracılığıyla yüzyıllar alacak bir çalışmanın ardından sağlanabileceğine inanan ve iktidara geldiği 1933 yılından itibaren bu alanlarda radikal değişikliklere giden, gençlerin Nazi ideolojisi doğrultusunda eğitilmesi için “Hitler Gençliği” (Hitlerjugend) adlı örgütü kurup 2. Dünya Savaşı’nda Almanya adına savaşacak askerleri yetiştirmeye başlayan, yaptığı ateşli konuşmalarla Alman halkının büyük bir çoğunluğunun desteğini arkasına alan sıkı bir propagandacı,
  • Gençliğinde Viyana’da tanışıp sempati duyduğu ancak ilerki yıllarda nefret etmeye başladığı sosyal demokrasinin temel amacını öğrenmenin ancak ve ancak Yahudilerin kim olduklarını anlamakla mümkün olduğuna ve Marksizm’in de esas hedefinin Yahudi olmayan bütün devletleri yıkmaktan ibaret olduğuna kendini inandırmış bir Hristiyan,
  •  Mustafa Kemal Atatürk’ü dünyaya demokrasi ve milliyetçiliğin ne olduğunu öğreten büyük bir lider olarak gören, aynı zamanda kendisini de Mussolini’nin ardından Atatürk’ün ikinci öğrencisi olarak atfeden ve hatta 1934’te Milliyet Gazetesi’nin kurucusu Siirt Milletvekili Mahmut Soydan’a Atatürk için “Türkiye’de doğan ve parlayan yıldız bize takip edilecek yolu gösterdi” demiş olan bir Atatürk hayranı,
  •  Kendi söylemiyle dünyadaki en üstün ırk olan Alman ırkını ıslah etmek amacıyla, temelinde toplumdaki hasta ve sakat insanların ayıklanması ve böylece arî ırkın elde edilmesi anlamına gelen “Eugenic” kavramını taşıyan evrimci görüşleri uygulamaya koyan ve bu konuda sınır tanımamakla birlikte arî ırktan olduklarına inandıkları erkek ve kadınları bir araya getirerek serbest çiftleşmeye ortam yaratan eşi benzeri görülmemiş bir zihniyet,
  • Dindar bir aileden gelen annesinin etkisiyle ilkokul yıllarında ileride ne olmak istediği sorulduğunda manastır rahibi cevabını veren bir öğrenci; babasının memuriyet ısrarına rağmen asıl hayali ressam olmak olan ve bu uğurda Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’ne başvuran ancak kabul edilmeyen bir evlat; ressamlık hayali suya düşünce gönlünü mimarlığa kaptıran ve başarılı olacağına inanan ancak yine başarısız olan bir birey,
  • Birlikte olduğu 7 kadını da intihara sürükleyen ve bunlardan 4 ünün ölümüne sebep olan ölümcül cazibe

Adolf Hitler: Eğer en büyük hedefine ulaşıp bir ressam olsaydı, o kadar insan ölür müydü, dünya düzeni nasıl olurdu, ABD bu kadar güçlü olabilir miydi? Ya da savaşı kazanmış olsa aldığı ve muhtemelen ileride alacak olduğu o kadar candan sonra hala katil sıfatını taşıyor olur muydu; yoksa gerek Almanların gerekse bütün dünyanın takdir ettiği unutulmaz liderler arasına mı girerdi? Tarih karşısında bu şekilde varsayımlarda bulunmak elbette mümkün ancak cevabı bulmak imkansız. Peki, bu imkansızlık karşısında tarihi bir kenara mı atmalı? Elbette hayır. Daha çok okumalı daha çok araştırmalıyız ki dünü bilip bugünü anlayalım, geleceğe ışık tutalım.

Leave a Reply