Baron Roman von Ungern-Stenberg, nam-ı değer “Deli Baron”, Rus iç savaşının en eksantrik kişiliklerinden biriydi. Bunun nedeni kendisinin Cengiz Han’ın reenkarnasyon geçirmiş hali olduğunu varsayması, Moğolistan’ı işgal etmesi ve burada Rusya ve Moğol imparatorluklarını yeniden kurmaya çalışmasıydı. Bunun dışında şiddete büyük bir eğilimi olan Baron von Ungern, Doğu mistizminin de bir hayranıydı. Hüküm sürdüğü, aşağı yukarı üç aylık sürenin sonunda kızıl ordu tarafında yakalanıp kurşuna dizilmesi o sırada kimseyi şaşırtmamıştı. Yine de bu tuhaf kişiliğin etkisi ölümünden çok sonra da insanları etkilemeye devam etti ve hatta Hugo Pratt’ın Corto Maltese’sinde bile kendine yer buldu.
Peki, kimdi bu Deli Baron? Avusturya’nın Graz şehrinde doğan Baron von Ungern, bin yıllık bir geçmişi olduğu iddia edilen soylu bir Baltık Almanı ailesine üyeydi. Birinci Dünya Savaşı’nın, çok kültürlü ama fazlasıyla sınıflara ayrılmış dünyasında gençliğini geçiren Baron Von Ungern, diğer aristokrat çocukları gibi subay olmak üzere askeri akademiye gitti. Askeri akademiden disiplinsiz davranışları yüzünden atılmanın eşiğine gelen von Ungern, mezun olunca süvari subayı olarak Rusya İmparatorluk Ordusuna katıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda önemli bir rol oynayamayan von Ungern, Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesiyle beklediği fırsatı yakaladı ve etrafındaki birkaç subay ile birlikte o sırada tam bir anarşinin hüküm sürdüğü Rus Uzak Asya’sına hareket etti. Birinci Dünya Savaşı’nda her ne kadar etkin bir rol oynamasa da bu savaşta gördüğü vahşet onu derinden etkiledi ve onu şiddete eğilimli bir halde bıraktı.
Deli Baron’un vardığı 1919 Rusya Uzak Asya’sı, yani bugünkü Moğolistan, Çin ve Rusya’nın olduğu topraklar, tam bir kargaşa içerisindeydi.Vladivostok’da Japonlar ve Müttefikler, Sibirya’nın her köşesinde farklı tarafları tutan savaş beyleri, Rusya’da parça koparmaya çalışan Çinliler ve her şeyin ortasında Trans-Sibirya tren yolunu kontrol eden Çekoslovak Lejyonu. Etrafına birkaç adam toplayabilen herkesin zenginlik ve güç için şansı vardı, insan hayatı hiç olmadığı kadar ucuzdu ve etrafta bol miktarda hırslı ve silahlı adam vardı. İşte bu şartlar altında bölgeye gelen Deli Baron, yağma vadiyle çevresine adam toplamayı başarmıştı. Şiddete olan düşkünlüğü ona bölgedeki diğer birliklerin çok azında olan bir disiplin sağlamasında yardımcı olmuş, aynı zamanda da deli lakabını kazandırmıştı. Topladığı ikibin kişilik ordusuyla Moğolistan’ın kutsal kenti Urga’yı işgal etmeyi başardı. Burada kendisinin Cengiz Hanın reenkarnasyonu olduğunu iddia eden Deli Baron, çapulculardan oluşan ordusuna da Asya Süvari Tümeni adını verdi.
Gözü kibirden ve şiddetten başka bir şey görmeyen Deli Baron, Asya Süvari Tümeniyle etrafındaki herkese ve her
şeye karşı savaştı! Doğal olarak en sonunda, dostsuz, ihanete uğramış ve yaralı bir şekilde Kızıl Orduya esir düştü. Karşı-devrimcilik ve daha bir sürü suçtan yargılanmaya başlayan Deli Baron, her ne kadar hareketlerini temellendirmeye çalıştıysa da, bütün çabası nafileydi, Lenin onun kişisel olarak ölmesini istemişti. Duruşmada zaten ünlü göstermelik Sovyet duruşmalarından başka bir şey değildi. Altı saatlik bir yargılanmanın ardından idama mahkûm edilen Deli Baron, ertesi sabah kurşuna dizildi.
Baron von Ungern’in bu vahşet dolu, garip hikâyesi, hem geçmişe hem de geleceğe karşı çizilmiş trajikomik bir karikatür gibidir. O bin yıllık soyu olan bir Alman soylusuydu ama hem Rusya Çarlığı için hem de Moğol imparatorlu için savaşmış ve ölmüştü. Bir yeri ele geçirdiğinde Yahudilere her daim herkesten çok eziyet etmiş ve mümkün mertebede öldürmeye çalışmıştır. Yani o hem Birinci Dünya Savaşı öncesi kozmopolit ama katı çizgilerle ayrılmış dünyayı hem de kendisinden sonra hüküm sürecek vahşet dolu, şiddete ve güce tapılan dünyayı kendisinde birleştirmişti.
Kaynakça:
Palmer, James (2008) The Bloody White Baron.
http://www.economist.com/node/13097648
Znamenski, Andrei (2011) Red Shambhala: Magic, Prophecy, and Geopolitics in the Heart of Asia.
Not: Corto Maltese hakkında konuşmak isteyen olursa mesaj atsın.