Aşka Giden Yolda, Taç Bıraktıran Bir Hikâye -I-

Nisan 1987’de, Cenevre’de düzenlenen bir açık arttırma için dünyanın dört bir yanından gelen soylular, krallar, film starları ve milyonerler bir odada toplanmıştı. Windsor Düşesi Wallis’in mücevher koleksiyonu, burada toplanmış olan seçkin insanlara ederlerinin yaklaşık 7 katı fazlasıyla satıldı. Bu insanların, bir odada toplanıp bu koleksiyona 45 milyon dolar vermelerinin mutlaka çok özel bir sebebi olmalıydı. Mücevherleri onlar için bu kadar değerli kılan neydi?

Oradaki her parça, VIII. Edward ve onun uğruna tahtını bıraktığı kadın olan Wallis’e aitti. Cenevre’de toplanan insanlar ve dahası, bütün bir İngiliz halkı için bu parçalardan kat ve kat üstün olan bir şey varsa, o da Edward ve Wallis’in ölümsüz aşkıydı. Madem öyle, gelin bu peri masalına daha yakından tanıklık edelim…

HRH_The_Prince_of_Wales_No_4_(HS85-10-36416)23 Haziran 1984’te York Dükü George ve Prenses Mary’nin en büyük oğlu olan Edward dünyaya geldiğinde kaderinin ona çizmeye başladığı yol, Edward’ın karar vereceğinden çok daha farklıydı. O herkese göre, taca giden yolda yürüyecek ve İngiltere’nin yönetimini babasından sonra ele alacak isimdi. Ta ki, o kendi kaderini çizmeye karar verene kadar… Edward’ı tanıyanların söylemlerine göre, o hiçbir zaman sıradan bir çocuk olmamıştı. Annesi Mary’nin onu bir kral gibi sert ve disiplinli yetiştirme çabaları işe yaramamış, o her zaman barışçıl ve sakin bir çocuk olmuştu. Edward, mayıs 1910’da babasının tahta çıkması ile resmi olarak tahtın varisi ilân edildi. Gençlik yıllarında I. Dünya Savaşı’na katılan ve buradan döndükten sonra psikolojisini bir süre düzeltemeyen Edward, hiçbir zaman ülkelerin savaşmasına ve halkların birbirlerini öldürmesine anlam veremedi. Savaşta bir yanında insanlar ölürken, diğer yandan da hiçbir şeyin düzelmediğini, durumların kötüye gittiğini kavrayan Edward; dönüşünden sonra Britanya İmparatorluğu’na bağlı çeşitli ülkelere gezintiler yaparak birçok arkadaş grubu edindi. Bu dönemde onunla birlikte olan arkadaşlarından biri ‘’Ona iyi gelen buydu; iyi niyet ziyaretleri sayesinde dost kazanmak, insanlarla konuşmak ve sosyalleşmek onun hayatında olması gereken şeydi.’’diyerek onun kişiliği hakkında bilgi edinmemizi sağlamıştır. Bu gezintilerinden biri sırasında, arkadaşları aracılığı ile Wallis Simpson ile tanışma fırsatı bulan Edward; Wallis’i gördüğü anda hayatının geri dönülmez bir şekilde değiştiğini farketmişti.

romantic-gestures-king-edward-viii-wallis-simpson-1

Edward_VIII_and_Wallis_Warfield_Simpson_passed_into_the_history_books_as_the_love_story_of_the_cİkiliyi yan yana gören herkes aralarındaki çekimi fark ediyor olsa da onların arasındaki bu çekime çok büyük engeller de vardı. Zengin bir aileden gelen ve Amerikan sosyetesine üye olan Wallis, ilk eşinden iki yıl önce ayrılmıştı. Bu dönemde de Ernest Simpson ile evliydi. Bundan dolayıdır ki Edward ve Wallis ilişkilerine bir süre dost gibi devam ettiler ve yalnızca arkadaşlarının ev partilerinde buluşmayı sürdürdüler. Böylece İngiltere’nin en gözde bekarı; iki kez evlenmiş, bitmez tükenmez bir neşeye sahip, oldukça kültürlü bir o kadar da zevkli bu kadına adeta vurulmuştu. 20 Ocak 1936’da babası V. George’un ölümü ile kral ilan edilen VIII. Edward, tahta çıkışının ertesi günü kraliyet protokolünü bozarak kral ilân edilişini halâ boşanmamış olan Wallis ile birlikte izledi. Bu olay Edward’ın Wallis ile evlenmek istemesini saraya, kiliseye ve bütün İngiltere halkına duyuruşu niteliğindeydi. Herkes onların kararlı gözlerinde bu aşkın ateşini görebilse de emin oldukları bir şey de vardı! Bu evliliğe İngiltere yasaları, kiliseleri ve gelenekleri asla izin vermezdi. Edward ilerleyen süre içinde, kraliyetin onayını almak için her türlü yolu denediyse bile asla amacına ulaşamadı. Bu evlilik konusunda, onu destekleyen ve ‘’kadim dostum’’ dediği tek kişiyse Winston Churchill idi. Geçen zamanda bu hikâyenin halka ve basına tamamen yayılması yüzünden, Wallis Fransa’ya gidip oraya yerleşmek zorunda kaldı. Burada birçok kişi tarafından baskı altına alınan Wallis, kraldan vazgeçtiğini bildiren bir belgeyi basın ile paylaşmak durumunda kaldı ve kısa bir süre de olsa kral ile iletişimleri kesildi. Fakat araya giren kilometreler ya da kurallar Edward’ı asla yıldırmadı.

344---Image_large10 Aralık 1936’da yalnızca 325 günlük bir kralken parlamentoya tahttan çekildiğini açıklayan bir belge sunan Edward, 11 aralık akşamı ülkenin tarihini ve kendi kaderini değiştirecek bir radyo konuşması yaptı. Onları dinleyen milyonlarca kişinin huzurunda kurduğu bir cümle, her şeyi açıklamaya yetmişti. “Size; sevdiğim kadının desteği ve yardımı olmaksızın bu ağır sorumluluğun yükünü taşımayı imkânsız bulduğumu ve kral olarak görevlerimi dilediğim şekilde yerine getiremeyeceğimi söylemek zorundayım.’’ Böylece radyoları başında oturan milyonlarca kişi İngiltere Kral’ı Edward’ın, deli gibi aşık olduğu Amerikalı Wallis ile evlenmek için tahttan indiğini, Edward’ın heyecanlı ve kararlı ses tonuyla öğrendi. Eski kral aynı gün içinde İngiltere’den -geri dönmeyi asla düşünmeden- ayrıldı. Hızlı adımlarla sarayını, evini ve bütün hayatını ardında bırakan Edward, asla ardına bakmadı.

Belki de, dünya üzerinde onun sahip olduğu hayata sahip olmak isteyecek milyarlarca kişi vardı. Fakat, önemli olan maddi olarak nelere sahip olduğunuz değil; elinizdeki asıl değerli olan şeyleri yani hayatınızı, mutluluğunuzu ve heyecanınızı kiminle paylaşmak istediğinizdir. Edward gibi cesurca karar verip, kadere başkaldırabilmek belkide sahip olabileceğimiz en büyük zenginliktir bu hayatta.

Peri masalı burada bitmedi tabii ki. Fakat şu an üzerinde bulunduğumuz noktası; makamı, mevkiyi ve sahip olabilecekleri bütün zenginlikleri hiçe sayarak, sıradan aşıklar olmayı tercih eden 2 insanın hikâyesinin başladığı noktadır. “Büyük insan’’ olmak için yetiştirilmiş bir adam; günün birinde bir kadına aşık olup, tercihini  ‘’küçük insan’’ olmaktan yana kullandı ve dahası bundan ömrü boyunca asla pişman olmadı. 20. Yüzyılın aşkı kanıtlayan hikâyesine hoş geldiniz.

edward-viii-and-wife-wallis-98

[box_light]Devam edecek…[/box_light]

Leave a Reply

1 comment

  1. Hasan karakaş

    Yazının Devamını merakla bekliyorum. Yine akıcı ve insanı Alıp götüren bir yazı… Tebrikler Merve Hn.