Tarih disiplini, içerisinde konusu ve yoğunluğu bakımından birçok farklı başlığı muhafaza ediyor. Bu muhafaza etme işlemi, insanlığın başlangıcından günümüze uzanmakta. Kuşkusuz, bu kronolojide bazı başlıklar ön plandayken, bazıları ise -tabiri caizse- tarihin tozlu sayfalarında belki bir gün tarihçiler tarafından keşfedilme umuduyla bekliyor. Bu başlıklardan biri de, Türk Resmine ilklerini yaşatmış ve Türk kadın ressamlara öncü olmuş Mihri Rasim Müşfik Hanım’a ait. Kendisinin sanat tarihimiz üzerindeki etkisi bu kadar yoğunken, kendisine ait tozlu sayfalar 2-3 kitap girişimi dışında hiç açılmamış. Geçenlerde Google’ın hanımefendinin doğumu sebebiyle yayınladığı doodle ile tanıma fırsatı bulduğum Mihri Rasim Müşfik Hanım’ı, elimden geldiğince, bu yazımda biyografik bir anlatım akışıyla okuyucuya tanıtacağım. Keyifli okumalar dilerim.

 

Ömer Adil'in Kızlar Atölyesi tablosu. Sandalye ’de oturup öğrencisinin resmine bakan öğretmen Mihri Hanım’dır (kaynakça:wikipedia.org).

Ömer Adil’in Kızlar Atölyesi adlı tablosu. Sandalye ’de oturup öğrencisinin resmine bakan öğretmen Mihri Hanım’dır (kaynakça:wikipedia.org).

 

Erken Yaşamı

Mihri Rasim Müşfik Hanım, – resmi kayıtların yetersiz olması sebebiyle tam tarihi belli olmasa da- 1886 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Askeri Tıbbiye ‘de ders veren ve “Tıbbiye Nazırı” veya “Tıbbiye Reisi” olarak da bilinen Dr. Çerkez Ahmet Rasim Paşa’dır. Babası tarafından, dönemin bütün seçkin ailelerinin de yaptığı gibi, Avrupai bir eğitim görmesi sağlanır. Bu amaçla Kadıköy Moda’daki konaklarına edebiyat, müzik ve resim alanlarında ders vermek üzere mürebbiyeler gelir. Zamanla bu üç alandan resme olan ilgisinin ağır bastığı anlaşılır, hem ailesinin saraya yakınlığı hem de müstakbel öğretmeninin komşuları olması sebebiyle saray ressamı Fausto Zonaro’dan özel resim dersleri alır. Bu özel dersler sonrasında Mihri Hanım, kendisini daha da geliştirmek ister ancak Osmanlı’da hizmet veren tek sanat akademisi (Sanayi-i Nefise Mektebi) sadece erkeklere açıktır. Bu resim sevdalısı genç kız için başka yol kalmamıştır, tek rota Avrupa’dır.

 

Avrupa Günleri

O dönemin İstanbul’unda kadınların eğitim görmesi tepkiye açık bir meseleyken, hele hele ressam olmak istemesi toplum için tasvip etmesi imkânsıza yakın bir durumdur. Bir de üzerine ressamlık eğitimi için Avrupa’ya gitmek eklenince, Mihri Hanım’ın bu amaçla izin alması son derece güçtür. Bu amacını gerçekleştirmek için yollar arayan Mihri Hanım, konuyu Fransız elçisinin eşi Madam Barrer’e açar. Madam Barrer’in hazırlattığı sahte Fransız pasaportunun yardımıyla bir İtalyan gemisiyle Roma’ya kaçmayı başarır. Bir süre Roma’da kalan Mihri Hanım, Roma’da istediği ortamı bulamayınca sanatın başkenti Paris’e gitmeye karar verir.

Paris ve Müşfik Selami Bey

Roma’nın ardından Paris’e giden Mihri Hanım, kendine 52 Montparnasse Bulvarı’nda hem atölye hem de ev olarak kullanacağı bir daire tutar. O yıllarda bir yandan portreler yaparak gelir elde eden Mihri Hanım, bir yandan da evinin bir kısmını kiraya verir. Güzel bir rastlantı olarak da, kiraya verdiği bu bölümü o dönem Sorbonne’da Siyasi Bilimler eğitimi alan Müşfik Selami Bey kiralar. Zamanla aralarındaki ilişki, ev sahibi-kiracı ilişkisinden çıkıp evliliğe dönüşür.

 

İstanbul’a Dönüş

Paris günlerinde Miri Hanım, Türk elçiliğinde düzenlenen bir resepsiyona katılır. Resepsiyonda o sıralar Fransızlar ile borç antlaşmasına yapmak üzere gelen dönemin Maliye Nazırı Cavit Bey ile karşılaşır. Bu karşılaşma sonrasında Cavit Bey, Mihri Hanım’ın bilgi birikimi ve görgüsü karşısında etkilenir. Kendisine  Dâr’ül-muallimat (İstanbul Kız Öğretmen Okulu) adında bir kurum kurulacağını, burada kadın öğretmenler yetiştirileceğini ve eğer Mihri Hanım da isterse, kendisini bu okulda öğretmen olarak görmek istediğini belirtir. Mihri Hanım bu iş davetini kabul eder, 1913 yılında İstanbul’a döner.

İnas Sanayi-i Nefise Mektebi

Dâr’ül-muallimat’ta bir yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, Mihri Hanım’ın aklında yeni bir fikir vardır: Dâr’ül-muallimat adıyla anılan kız öğretmen okulları o dönem kızların gidebildiği en yüksek okullardır. Kızların Sanayi-i Nefise Mektebi’ne alınmamaları ve onlara güzel sanatlar eğitimi verecek bir okul olmayışı Mihri Müşfik’i bu konuda adım atmaya iter. Resmi makamlara başvurarak yoğun girişimlerde bulunur. Onun bu yoğun girişimleri sonucunda, okul, 1 Kasım 1914’te kurulur. Kendisi okulda dört yıl boyunca resim ve heykel dersleri verir. Kendisinin öğrencileri arasında sonraki yıllarda ünlenecek pek çok öncü kadın ressam yer almaktadır: Bülent Ecevit’in annesi Nazlı Ecevit, Halikarnas Balıkçısının kız kardeşleri Fahrelnisa Zeyd ve Aliye Berger, Feyhaman Duran’ın eşi Güzin Duran…

Edebiyat-ı Cedideciler

Mihri Hanım'ın Tevfik Fikret tablosu (kaynakça: indigodergisi.com).

Mihri Hanım’ın Tevfik Fikret tablosu (kaynakça: indigodergisi.com).

Mihri Hanım dört yıllık öğretmenlik döneminde sadece öğretmenlik yapmakla yetinmez, ayrıca  İstanbul’un sadece erkeklere mahsus olan entelektüel çevresine girer ve dostluklar kurar. Dostluk kurduğu önemli isimlerden biri de, Edebiyat-ı Cedide’nin en değerli isimlerinden biri olan ünlü edebiyatçı Tevfik Fikret’tir. Dostluk kurmaları da aslına bakılırsa tesadüf değildir: Tevfik Fikret fırça kullanmaya meraklıdır, aynı şekilde Mihri Hanım da edebiyata. Böyle bir karşılıklı uyum ile başlayan dostluk, Mihri Hanım’ın Edebiyat-ı Cedide şiirlerini resimlemesine ve Edebiyat-ı Cedide şairlerini portreleştirmesine vesile olur. Tevfik Fikret kendisini ziyarete gelen Ruşen Eşref Ünaydın’a Mihri Hanım’dan şöyle bahseder:

 

Yukarıda bir hanımefendi var, resimlerimi yapıyor. Bilseniz Rübabı ne kadar güzel okuyor. Öyle güzel yorumluyor ki, yazdığım şeylerin bu kadar anlamlı olmasına şaşırıyorum. Mihri Hanım bana beni anlatmaya başladı.

 

1 Yıl Daha İtalya

İstanbul’un entelektüel çevresiyle sıkı fıkı olan Mihri Hanım, doğal olarak da İttihatçılarla dostluklar kurar. Dünya savaşı sonrası Osmanlı’sında başlayan İttihatçı avından dostları da etkilenir: Hüseyin Cahit ve Cavit Beyler tutuklanır. Bu tutuklanma sonrasında dostlarının ziyaretine giden Mihri Hanım hakkında bu ziyareti sebebiyle gazetelerde kendisinin aleyhinde yazılar çıkmaya başlar. Tutuklamaların kendisine de uzayacağını düşünen Mihri Hanım, çözümü İtalya’ya gitmek de bulur.

İtalya’dan Dönüş ve Mustafa Kemal Portresi

Mihri Hanım'ın Mustafa Kemal portresi (kaynakça: indigodergisi.com).

Mihri Hanım’ın Mustafa Kemal portresi (kaynakça: indigodergisi.com).

1 yıl İtalya’da kalan Mihri Hanım, 1920 yılında yurda döner. İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ders vermeye devam eder. 2 yıl ders verdikten ve Yunan Ordusu Türk orduları tarafından hezimete uğratıldıktan sonra  Mustafa Kemal’i mareşal üniformasıyla ayakta canlandıran yaklaşık 3m yüksekliğinde bir portresini yapar ve Çankaya Köşkü’ne götürerek kendisine sunar. Celal Bayar anılarında, bu portrenin Mustafa Kemal’in en beğendiği portre olduğunu söyler. Aynı zamanda bu portre Cumhuriyetin ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portesidir. Daha sonra Yugoslav Kralı Alexander hatırasına Yugoslavya’ya hediye edilen bu tablo II. Dünya Savaşı sırasında Belgrad Sarayı’nın tahrip olması sonucu kaybolur, 1990’larda bulunur. 2 yıl süren İstanbul günleri, çevre ve aile baskısı dolayıyla eşinden boşanması ve bir daha dönmemek üzere Avrupa’ya gitmesiyle noktalanır.

 

Tekrardan Avrupa

1922 yıllarında tekrardan İtalya’ya giden Mihri Hanım, yaşamını ünlü portreleri yaparak sürdürür. Ayrıca bir kilisenin fresklerinin onarımında da çalışır. Aynı zamanda bu yıllarda İtalyan ünlü edebiyatçı  Gabriele d’Annunzio ile dostluk kurar ve onun aracılığıyla Papa’nın portresini yapar. Bu sebeple kendisi Papa’nın resmini yapan ilk Müslüman kadın ressam olarak bilinir.

Mihri Hanım'ın Louvre Müzesi'ne kabul edilen ünlü Çnigene tablosu (kaynakça: indigodergisi.com).

Mihri Hanım’ın Louvre Müzesi’ne kabul edilen ünlü Çingene tablosu (kaynakça: indigodergisi.com).

Gençliğinde olduğu gibi, yine, Roma’nın sanat çevresinden hoşlanmaz ve Paris’e gider. Paris’te de portre yapmakla meşgul olan Mihri Hanım’ın Çingene adlı tablosu Louvre Müzesi’ne kabul edilir. Bu güzel olaya  kız kardeşi Enise Salih Hanım ve yeğeni Hale Asaf’ın ölüm haberi eşlik eder. Değer verdiği bu iki kişiyi kaybetmesi sebebiyle daha fazla Paris’te yaşamak istemez fakat kendisine karşı devam eden baskıcı tutum nedeniyle ülkesine de dönemez, artık rotada yeni bir kıta vardır: Amerika Birleşik Devletleri.

 

ABD Yılları

ABD’nde bir süre  New York, Washington, Chicago’da üniversitelerde konuk resim profesörlüğü ve zengin Amerikan ailelerinin çocuklarına öğretmenlik yapan Mihri Hanım, 1928 yılında New York’un George de Mazinoff Galerisi’nde bir de kişisel sergi düzenler. Bu sergi sonrasında sanatı takdir görmeye başlayan Mihri Hanım, Edison’un, Roosevelt’in, Edvin Markham’ın, Kent Muhtar’ın babası Amerika Büyükelçisi Ahmet Muhtar’ın portrelerini yapar. Patlak veren İkinci Dünya Savaşı yıllarında portre çizmesinin yanında o yıllarda yayınlanan Amerikan Savaş Dergisi’nin birçoğunun kapak resimlerine fırçasıyla hayat verir. İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği bu yıllarda, Amerika’nın zengin eyaletlerinden olan Maine’de yaşayan varlıklı bir Amerikalı ile evlenir ve son senelerini New York ile Maine arasında geçirir. Paraya ihtiyacı olmamasına rağmen hayatının en büyük sevdalarından biri olan portre yapımına da ara vermez. 1954 senesinde Maine’de vefat eder.

Kendisi gibi öncü bir ressamla tanıştığım için mutluluk duyduğum Mihri Rasim Müşfik Hanım’ı okuyucuya da tanıtmak gayesiyle başladığım yazımın sonuna geldim. Kendisinin verdiği sanat ve hayat mücadelesi hayat akışının her noktasında kendini hissettiriyor. Ben gelecek nesiller adına verilen bu mücadeleyi okuyucuya aktararak küçük de olsa geçmiş ve gelecek arasında bir köprü inşa ettiğime inanıyorum. Bu köprünün daha da büyümesi ve derinleşmesi, artık tarih disiplini meraklısı okuyucuya aittir.


 

 

Kaynakça:

http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=3527

http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1048567-mihri-rasimin-sakli-hayati

http://www.abhazhaber.com/yazi/246/mihri-rasim-musfik-acba-kisisel-yasam-1

http://www.abhazhaber.com/yazi/248/mihri-rasim-musfik-acba-edebiyat-ve-sanat-2

 

 

 

 

 

 

Leave a Reply

2 comments

  1. Isil

    Kabri Nerde acaba? Bilmek faydali olurdu.

  2. Engin Enes Can

    Merhaba,
    Mezarı Hart Adası, New York’ta bulunan Pauper’s Graveyard’dadır İlginiz ve alakanız için teşekkürler.