Büyük İskender’in Yoldaşı: Bukefalos

Büyük düşünür Aristoteles’in etkisiyle ilim, tarih, coğrafya ve metafizik alanında eğitimli, gözlem gücü kuvvetli biri olmasının yanında tarihte adından söz ettirmiş belki de en cesur liderlerden biriydi III. Aleksandros, ya da bilinen adıyla Büyük İskender. Efsanelere göre İskender o kadar cesur bir liderdir ki her zaman ordunun en başında savaşı yönettiği söylenir. İskender’in bu tavrı ona ve tahtında oturduğu Makedonya İmparatorluğu’na savaş alanında büyük katkılar sağlamıştır. Bu katkının temel sebebi ise İskender’in savaş yönetimini hiçbir zaman başkasına bırakmamasıdır. Kısacası İskender’in cesareti ona hayatı boyunca yardımcı olmuştur. Aynı cesaret, İskender’in uzun yıllar boyunca yanında olacak atı Bukefalos’la tanışmasını da sağlamıştır.

 John Steell tarafından 1883 yılında yapılan ve Edinburgh'te bulunan İskender ve Bukefalos'un heykeli.

John Steell tarafından 1883 yılında yapılan ve Edinburgh’de bulunan İskender ve Bukefalos’un heykeli (Kaynak: wikipedia)

[box_light]Bukefalos Efsanesi[/box_light]

bukefalos

İskender Mozaiği’nden Bukefalos ve İskender’in bulunduğu bir bölüm

Plutarkhos’un anlatılarına göre Bukefalos, İskender’in seferlerinde ve savaşlarında bindiği attır. Tabii ki o dönemde yaşayan liderlerin savaş alanlarında at kullanması olağan bir durum, lakin İskender ile Bukefalos’un hikayesinin efsaneleşmesi onların tanışmalarına dayanmaktadır. Efsane, Philoneicus adında bir tüccarın İskender’in babası II. Philip’e Bukefalos’u sunmasıyla başlar. Ancak bu simsiyah dev atın hırçın tavırları onu kontrol edilemez ve eğitilemez yapmaktadır. Üstüne binen herkesi büyük bir hışımla yere savuran bu at, II. Philip’i kızdırmıştır. Bunun sebebi II. Philip’in daha çok okumakla ve ilimle ilgili olan İskender’in bu konuda yetersiz olacağını düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Tam da bu dev siyah, hırçın atın gönderileceği sırada İskender’in cesareti devreye girer ve babasına bir iddiada bulunur. İskender babasına bu ata binebileceğini ve düşmeyeceğini göstermeyi teklif eder. Bu durum karşısında umudu olmayan II. Philip oğlunun bu teklifini istemeye istemeye kabul etmiştir.

Tabii o an babası ve çevredeki halk tarafından küçümsenen lakin ileride tarihin belki de en büyük imparatoru olacak bu gencin zekâsı hafife alınmamalıdır. Plutarkhos’un İskender hakkında yazdığı biyografisinde, İskender’in daha ilk karşılaştıkları andan beri atı gözlemlediği anlatılmaktadır. Bu gözlem sonucunda da İskender, atın kendi gölgesinden korktuğunu fark etmiş ve atın başını güneşe göre kendi gölgesini görmeyecek bir açıya çevirmiştir. Daha sonra İskender ata binmiş ve ona sıkıca tutunmuştur. Başta at, İskender onun üzerindeyken hırçın tavırlar sergilemiş ancak İskender’in atın üzerindeyken onu yatıştırmak için yaptığı konuşmalarla sakinleşmiştir. Dev siyah atı kontrolü altına alan İskender, babasının ve çevredekilerin şaşkınlığı içerisinde belki de ileride hükmedeceği büyük imparatorluğun işaretini vermiştir. Bu olay sonrasında da İskender’in babası kral II. Philip’in ona “Git kendine başka bir memleket ara oğlum. Burası senin için çok küçük!” dediği anlatılmaktadır.

[box_light]Bukefalos’un Çalınması[/box_light]

İskender ve atın bu efsaneleşen hikâyeleri sonrası Bukefalos adını alan at, İskender’in seferlerinde ve savaşlarında onu yalnız bırakmamıştır. Anlatılara göre Bukefalos’a İskender dışında kimse binememiş ve atın İskender’le olan yolları İskender’in ordusuyla Zadrakarta şehrine gelmesine kadar ayrılmamıştır. Kayıtlara göre İskender’in savaş sonrası yaptığı bir gezi sırasında Bukefalos, hırsızlar tarafından kamptan kaçırılmıştır. Bu durum karşısında sinirlenen İskender gönderdiği bildirgede, at geri verilmediği takdirde çevredeki bütün yerleşim yerlerinin yakılacağını ve yağmalanacağını iletmiştir. Bu haber üzerine hırsızlar Bukefalos’u geri getirmiş ve ölümle cezalandırılmak yerine ödüle layık görülmüşlerdir.

İskender'in Bukefalos'u ehlileştirdiğini betimleyen bir çizim.

İskender’in Bukefalos’u ehlileştirdiğini betimleyen bir çizim (Kaynak: wikimedia)

[box_light]Bukefalos’un Ölümü ve Mirası[/box_light]

Bukefalos’un ölümü tarihçiler arasında tartışılan bir konudur. Bunun sebebi Bukefalos’un ölüm sebebinin net olarak bilinmemesidir. Bir teori, Bukefalos’un MÖ 326 yılında savaş yaraları yüzünden öldüğünü savunmasına karşın diğer bir düşünce Bukefalos’un Hydaspes Savaşı (MÖ 326) esnasında öldüğü yönündedir. Atının ölümünün ardından İskender’in Bukefalos’un öldüğü yere mezarını yaptırdığı ve çevresine atının adını taşıyan bir şehir inşa ettiği söylenmektedir. Bu şehir, o dönemde Bukephala adını alan günümüz Pakistan’ının Jhelum şehridir.

[box_light]Cesaret[/box_light]

Kazandığı zaferler sayesinde adının önüne “büyük” kelimesini alması hiç şaşırtıcı değil İskender’in. Tarih kitaplarında “büyük” bir zekaya sahip olduğundan bahsedilen İskender, cesur yüreğini de kullanarak adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. Genç yaşta ölmesine karşın bu kadar kısa süreye inanılmaz sayıda zaferi sığdırabilmeyi başaran bu “büyük” liderin hikâyesi anlatılmaya değerdir. Daha küçük yaştan cesaretini ve aldığı ilmi eğitimi babası dâhil halka göstermeyi başaran İskender, bu sayede kimsenin yapamadığını yapmış ve Bukefalos’un sahibi olmuştur. Zaten liderlerin de, kimsenin cesaret edemediğini gerçekleştirecek kadar “büyük” olmaları beklenmez mi?


[box_light]Kaynakça[/box_light]

Harold Lamb, Dünyanın Sonuna Yolculuk Büyük İskender, Yurt Kitap-Yayın, Haziran 2002, Ankara.

http://blog.milliyet.com.tr/buyuk-iskender-in-ati—bukefalos/Blog/?BlogNo=368252

http://www.alexander-the-great.co.uk/bucephalus.htm

http://www.ancient.eu/Bucephalus/

http://www.ancient.eu/uploads/images/preview-132.jpg?v=1431036324

http://www.tarihtennotlar.com/tag/bukefalos/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bukefalos#cite_note-3

Leave a Reply

3 comments

  1. Mehmet

    Güzel bir yazi olmuş. Tebrik ediyorum.

  2. Selman Oğuzcan Ünal

    Çok teşekkür ederim.

  3. Anonim

    Bizim tarihimizde de çok meşhur atlar vardır. Bunlardan birisi Köroğlu’nun kıratı diğeri de Brastikli Aziz Ağa’nın kıratıdır. Köroğlu’nun kıratı yüzünden Bolu beyi Köroğlu’nun babasının gözüne mil çektirmiş. Brastikli Aziz Ağa’nın kıratı da çok namlıymış. Erzurum’da Karakin Pastırmacıyan’ı yaklaşık 50 tane korumasının içinde tek başına vurduğunda Pastırmacıyanın korumaları ateş ediyorlar Aziz Ağa’nın kıratı yaralanıyor düşüyor ama Aziz Ağa kıratının yularını bırakmıyor o esnada gök gürlüyor ve at bir kalkıyor ve şahlanarak o ateş çemberinde uzaklaşıyor ve sahibi Aziz Ağa’yı kurtarıyor. Atalarımız boşuna dememiş
    At, Avrat, Silah.