Tarihe bakılacak olursa, insanlık birçok vahşete tanıklık etmiştir. Dünyanın hemen her yerinde ortaya çıkan anlaşmazlıklar, büyük katliamlara sebep olmuştur. Uzakdoğu’nun gördüğü en büyük katliamlardan olan Nanking Katliamı buna bir örnektir.
Nanking Katliamının hemen öncesinde yaşanan olaylar incelenecek olursa; 1928 yılında Çin İmparatorunun aldığı ani bir kararla, Pekin’i başkentlikten çıkarıp, Çin’in o dönemki en büyük 4 şehrinden biri olan Nanking’i başkent yaptığı görülecektir. Bunun ardından gözlemlenecek bir diğer olay ise Mançurya bölgesinin işgali sebebiyle doruğa tırmanan Japonya- Çin anlaşmazlığının 1937 yılında zirveye ulaşıp, iki ülke arasında savaşa neden olmasıdır. Yaşanan Japonya Çin savaşının sonunda Çin ordusu yenilmesine rağmen, Japonya’ya ağır hasarlar vermiştir.
Bütün bu olayların ardından herkes savaşın bittiğini düşünürken Japon İmparatorluğundan gelen emir başka bir savaşa neden olmuştur.
“Bütün ordular Nanking’i işgal etmek için harekata hazırlansın. Evinize, Japon adasına değil, Nanking’e yürüyeceksiniz.”
Aslında Japonya’nın bu tutumunun temel amacı, Çinli askerler ve sivillerden intikam almaktır. Bunun yanında Japonya, Amerika’nın uygulayacağı olası bir ambargo ve diplomatik baskıdan korktuğu için böyle bir savaşı ilan etmeden işe koyulduğu da bilinmektedir.
9 Aralık 1937 günü Japon İmparatorluğu Orduları kapılarına dayandığı Nanking’i kuşatmıştır bile. Hatta Japonlar, kendilerine karşı konulmadığı takdirde, Çin halkına ve askerlerine karşı cömert davranacaklarını bildirmişlerdir. Buna rağmen, Çin’in “tek bir kişi kalıncaya kadar direnilecektir” şeklindeki cevabı sonrasında savaş başlamıştır ve Çin ordusu 13 aralık günü geri çekilene kadar devam etmiştir. Aslında katliam bu savaşın sonunda Japon askerlerinin Nanking’i işgal etmesiyle başlamıştır. Yani, işgal sonrası halk beklemediği bir tavırla karşı karşıya kalmıştır.
Öyle ki; insanlar suçlu oldukları düşüncesiyle psikolojik ve fiziksel olarak her türlü baskıya maruz kalmışlardır. Exodus, Nanking isimli şarkısının bir dizesinde durumun ne kadar acı olduğunu; “Saklanacak hiçbir yer yok, kaçacak hiçbir yer yok, Yangzte Nehri’nin sularını kan ile kırmızıya bürüdüler, bir kenara atılıp merhametsizce öldürüldük” şeklinde kafalara kazımıştır.
Hatta o dönem orada bulunan gazetecilerde olayı kendi perspektiflerinden dile getirmişlerdir. Frank Tillman Durdin’e göre Japon askerleri, neredeyse her yere girmiş, komutanların gözlemi altında evlerden, istedikleri her türlü eşyayı ve değerli mücevherleri alıp çıkmıştır. Archibad Steele ise durumu şu şekilde anlatıyor: “İlk başlarda Çinli yağmacılar bakkalları ve marketleri yağmalıyordu. Fakat sonradan Japon askerleri onlara karşı üstünlüklerini gösterdiler ve sadece bakkallarla kalmayıp hastaneleri ve mülteci kamplarını da yağmaladılar.” Buna ek olarak Nanjing Datusha’da bulunan müzede bu katliamdan geriye kalanları görebilme imkânı vardır.
Görüldüğü gibi katliam, kelimelerle anlatılması yetersiz kalacak kadar ağır etkiler bırakacak türdendir. Kayıtlar incelendiğinde; insanların suçlu olduğu düşünülerek öldürüldüğü, tutukluların şehrin büyük nehrinin önünde kurşuna dizilerek nehre bırakıldığı, kadınların tecavüze uğradığı ve birçoğunun bu yüzden intihar ettikleri görülecektir. Zaten Matsumoto Shigerharun’un anılarından yaptığı çıkarımlara göre, Japon Askerlerini intikam için hazırlayan faktörlerin başında diledikleri gibi yağma yapabilmeleri ve tecavüz edebilmeleri gelmektedir.
1937 Aralık ayında başlayan ve 1938 Şubat ayına kadar süren bu katliam süresince 250.000 den fazla kişinin hayatını kaybettiği, 100.000 den fazla yaralının olduğu ve 20.000 den fazla tecavüz vakasının ortaya çıktığı bilinmektedir. Ayrıca bilançosu ağır olan bu katliamın sorumlularından biri olan General Tani 2. Dünya Savaşının hemen ardından Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanmıştır.
Aslında bu katliam bir kez daha göstermektedir ki tüm savaşların gerçek yenilenleri sivil halktır. Yani askeri ve diplomatik faktörlerin sonuçları olarak ortaya çıkan savaşlar, bu durumlardan haberi olmayan ve savunmasız olan halkı fazlasıyla etkilemektedir. Bunun yanında bu tür katliamları engellemek sadece katliamla karşı karşıya kalan milletlerin ya da ülkelerin değil bütün insanlığın görevidir. Bütün bunlardan dolayı katliamları elli veya yüz yıl sonrasında film şekline getirip eğlence unsuru yapmaktansa, bugün engellemek ya da engelleyecek tedbirler almak insanlık görevlerimizin başında gelmelidir.
Kaynakça
Katsuichi Honda, Frank Gibney, The Nanjing massacre: a Japanese journalist confronts Japan’s national shame, 39–41