Türk Milleti, uzun yıllardır toprakları dışında yaşayan soydaşlarının kötü haberlerini, uğradığı zulümleri gazetelerden okuyor, ekranlardan izliyor. Nadir de olsa bu olaylar karşısında duygulanıyor ve harekete geçiyor. Bizler, rahat evlerimizden bu olayları takip ediyoruz ama bir de bu olayların yaşandığı coğrafyalarda dünyaya gelen çocuklar var. Bütün hayatı mücadeleyle geçmek zorunda kalan çocuklar…
İsa Yusuf Alptekin de 1901 yılında bu coğrafyalardan birinde, Doğu Türkistan’ın bir şehri olan Kaşgar’da dünyaya gelir. Babası onun bir din âlimi olmasını ister, bu amaçla onu Yakup Ahun Molla Mektebi’ne gönderir. Burada bir süre eğitim aldıktan sonra bölgenin Çinli kaymakamı, babasından onu Çin okuluna almasını ister. Bu istek, okuldaki Türk çocukların, Türkçe ve din dersi görmesi şartıyla kabul edilir. İsa Yusuf Alptekin bunun dışında birkaç medresede daha eğitim alır ama modern bir eğitim almak veya yüksek tahsil yapmak imkanı bulamaz. Onun eğitimindeki en önemli aktör Meşreb Meclisi olmuştur. Meşreb Meclisi, Türkistan’da insanlara ahlak, terbiye ve görgü kurallarını öğreten, haftada bir veya daha fazla toplanan bir kültür ocağıydı. Bu meclisteki kişilerden anne-babaya saygı, yalan söylememe, dini görevleri yerine getirme gibi kurallara uyması beklenirdi. İsa Yusuf Alptekin, bu mecliste kurallara uyan bir kişi olduğu için yiğitbaşı seçilmişti.
Alptekin, çalışma hayatına toprak vergisinin toplanmasına yardım ederek başladı. Daha sonra öğretmenlik ve tercümanlık gibi görevlerde bulundu. Bu görevler sırasında, önemli merkezlere seyahatler düzenleyerek Doğu Türkistan’da halkın çektiği sıkıntıları anlattı. Böylece Çin’in uyguladığı politikalardan dünyayı haberdar etmeye çalıştı. Bu seyahatlerden birinde Özbek Türklerinin milli şairi Abdülhamit Çolpan ile görüştü. Bu görüşmede Çolpan’ın kendisine söylediği: “İsa Bey, gerek biz, gerek siz için yapılacak şey, adam yetiştirmek; her şeyden anlayacak adam yetiştirmek; ne çektiysek adamsızlıktan çektik. Türkiye’ye, Almanya’ya çok miktarda talebe göndermek lazım.” sözü onu çok etkiledi. Bu tarihten sonra yaptığı çalışmalarda bu sözün etkisi kendisini gösterdi. Türkistan Davasını en iyi şekilde temsil edebilecek gençler lazımdı. Gözlerini, Türkistan’daki vahşete kapayan dünyaya, bu vahşeti güçlü bir şekilde haykıracak şairler, hocalar, yazarlar lazımdı. Bu amaçla 1933’te Doğu Türkistanlı Vatandaşlar Cemiyeti’ni kurdu ve Çin Türkistan’ının Avazı isimli mecmuayı çıkardı.
1930’lu yıllarda Çin’in Doğu Türkistan üstündeki baskısının artması üzerine ayaklanmalar başladı ve Çin, bu ayaklanmaları bastırmak için Sovyetler ile anlaşmak zorunda kaldı. İsa Yusuf Alptekin, Sovyetler’in Doğu Türkistan’dan çıkarılması ve Doğu Türkistan’daki sorunları anlatmak amacıyla Çin’in o zamanki başkenti Nankin’e gitti. Burada yaptığı görüşmelerde Doğu Türkistan’ın üstündeki baskının kaldırılmasını ve bir Türk vali atanması gibi isteklerini, ayrıca sorunlara yönelik çözüm önerilerini iletti. Bu arada 12 Kasım 1933’te Kaşgar merkezli Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulsa da uzun bir ömrü olmadı. İsa Yusuf Alptekin ise Nankin’de çalışmalarına devam etti. 1936 yılında Doğu Türkistan’ı temsilen Çin Millet Meclisi üyeliğine seçildi. Bu üyelik 1947 senesine kadar devam edecekti. Bu görevdeyken Çin tarafından, Japonya-Çin anlaşmazlığını anlatması ve Çin’e destek istemesi için Türkiye ve İslam ülkelerine gönderildi. Türkiye’de İsmet İnönü, Refik Saydam, Fuat Köprülü ve daha birçok kişiyle görüştü. Ali Cinnah, Gandhi gibi ülkelerinde önde gelen isimler olan kişilerle de görüşüp onlara da milletinin çektiği sıkıntıları anlattı. Bu görüşmeler, büyük neticeler alınamasa da İsa Yusuf Alptekin’in mücadele hayatı için güzel birer örnektirler. Çünkü Alptekin, sorunların çözümü için uzun vadeli çalışmalar ve diplomatik görüşmeler yolunu benimsemişti. Zeki Velidi Togan’a göre 1941 yılında Doğu Türkistan’da Türk nüfusu 5 milyondan fazlaydı. Aynı zamanda bölgenin %75’ten fazlasını da Türkler oluşturuyordu. Bu durumun farkında olan Çin yönetiminin tavrı ise bölgede Türk nüfusu oranının azalması için hep baskı ve şiddetten yanaydı. Artan baskılar sonucu 1944’te bir ayaklanma daha yaşandı ve sonucunda Şarki Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. 1949 yılında ise Çin Halk Kurtuluş Ordusunun, Doğu Türkistan’a girmesiyle bu cumhuriyet yıkıldı ve Doğu Türkistan Çin Halk Cumhuriyeti’ne ilhak edildi. İsa Yusuf Alptekin’in ve beraberinde bulunan kafilenin, 1954’te Türkiye’de son bulacak çileli göçü böylece başlamış oldu. Göç sırasında katır sırtında ve yaya olarak Himalayalar’ı aşmak zorunda kalmaları ve kendilerini takip eden Çin askerleri ile çarpışmaları gibi büyük zorluklar neticesinde yola çıkanlardan büyük bir kısmı hastalandı, birçoğu da vefat etti.
1957 yılında Türk vatandaşlığına kabul edilen İsa Yusuf Alptekin, Türkiye’de de Doğu Türkistan için çalışmaya devam etti. Vakıflar ve dernekler kurdu, kitaplar yayınladı, mecmualar çıkardı. İmkan bulduğu her yerde, kendisini dinleyen bir kişi bile bulsa Doğu Türkistan’ı anlattı. Onun ömrü, bir davaya kendini adamanın hikayesiydi. 17 Aralık 1995 tarihinde Ankara’da son nefesini verene kadar Gökbayrak’ın gökyüzünde özgürce dalgalanabilmesi için çalıştı. Onun şu sözü aslında içinde bulunan Türkistan aşkı için en güzel örneklerden biridir: ”90 yaşıma geldim. Gözlerimi kaybettim. Fakat içimdeki mücadele azmi ve Doğu Türkistan’ın istiklaline kavuşması arzusundan hiçbir şey kaybetmedim. ”
Kaynakça
- İsa Yusuf Alptekin’in Hayatı, http://www.hurgokbayrak.com/yeni_sayfa_162.htm
- İsa Yusuf Alptekin Beyin Mücadele Hayatı, http://www.hurgokbayrak.com/yeni_sayfa_163.htm
- Meşkûre Yılmaz, İsa Yusuf Alptekin Ölümünün Dokuzuncu Yılında, Türk Yurdu Dergisi, Ağustos 2005, Cilt:25, Sayı:216
- Enis Şahin, Doğu Türkistan, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 1995, Sayı:3