15. yüzyılın başında İber yarımadasının batı ucundaki Portekiz Kralığı’nın nüfusu 1 milyondan daha fazla değildir. Batı sınırları Atlantik Okyanusu tarafından çizilmişken, doğu sınırlarında ise Kastilya Krallığı bulunmaktadır. Ancak kendi halindeki Portekiz bundan 100 yıl sonra Kuzey Afrika’daki bazı önemli ticaret noktalarını ele geçirecek, Batı Afrika kıyılarını haritalandırıp buradaki krallıklarla ticari ve siyasi ilişkiler kuracak, Hint Okyanusu’na Ümit Burnu’nu dolaşarak ulaşıp Avrupa ve Asya’yı deniz yoluyla birbirine bağlayacak, Güney Amerika’da Brezilya kolonisini kurmak için adımlar atacak hatta milyonlarca insanı yönetimi altına alacaktır. Geç Ortaçağ’ın küçük krallığı olan Portekiz, denizaşırı fetihleri ile farklı kıtaları birbirine deniz yoluyla bağlayacak, Dünyanın ilk global imparatorluklarından birini kuracak, keşifler ve kolonileşme çağını başlatacaktır.
711 yılında Müslümanlar İber yarımadasına ayak basıp Hristiyan krallıklarını kuzeye doğru sürmeye başladıklarında Portekiz daha ortalarda yoktur. Ne zaman Müslümanlar Hristiyanların ‘Reconquista’ dediği seferler ile geri çekilmeye başlar, kuzeybatı İberya’da Portekiz Krallığı kurulur. Zamanla da Müslümanları güneye iterek genişlerler. 15. Yüzyılın başında ise Reconquista’nın büyük kısmı tamamlanmıştır. 1492 yılında yarımadadaki son Müslüman şehri Gırnata düşene kadar İber yarımadasında 5 krallık bulunur: Hristiyan Portekiz, Kastilya, Aragon ve Navarre krallıkları ve güneyde Müslüman Endülüs. Ancak Portekiz’in tek sınır komşusu Kastilya’dır. Bu küçük krallık için İberya’daki Reconquista macerası sona ermiştir. Fakat soyluların şövalye ve Haçlı seferi ruhları, aynı zamanda fetih ve yağmalarla gelecek kolay paralara olan istekleri bitmemiştir. Bu yüzden Endülüs’e saldırmak düşünülse de bölgenin fethinin Portekiz ile Kastilya’yı karşı karşıya getireceği düşünülerek bu fikirden vazgeçilir. Dönemin tarihçisi Zurara kralın bu seferi düzenlemek isterken soyluların ‘genişleme hevesinin’ iç sorunlara sebep olabileceğini, bu yüzden bu hevesin dışa yönlendirilmesi gerektiğini düşündüğünü yazar. Gerçekten de 1415 yılında yaklaşık 20 bin kişiyi içeren ordu Fas’a doğru yelken açtığında genişleme hevesi dışarıya, aynı zamanda Müslüman bir ülkeye yöneltilmiş olur. Böylece yüzyıllarca sürecek olan Portekiz yayılmacılığının ilk adımı atılır.
Portekiz sahip olduğu kısıtlı kaynaklar ile balıkçılık ve ticaret yapan, nispeten fakir bir krallıktı. Hatta 14. Yüzyılda yaşanan nüfus azalması ayrıca şehir ve kırsal alan arasındaki göçlerden dolayı halkını besleyecek yeterli buğdayı bile üretemiyordu. Aynı zamanda sahip olduğu ekonomik sorunlardan dolayı Portekiz kralları egemenliğin simgelerinden biri olan para bastırma geleneğini bile gerçekleştiremiyordu. Bu nedenlerden dolayı Fas’a yapılacak bir seferin sadece askeri ve dini değil aynı zamanda ekonomik bir anlamı da bulunmaktaydı. Fas’ın o zamanki konumunu göz önüne alınca ekonomik sebep daha da baskın bir konuma gelir. Fas, Sahra Altı Afrika’sından gelen altın ve kölelerle Ortadoğu ve Uzakdoğu’dan gelen çeşitli baharat ve ipeklerin buluştuğu yerdi. Hem soyluların kendi istedikleri malları yağmalayabilecekleri hem de Sahra Altı ile yapılacak altın ve köle ticaretiyle Batı Avrupa’nın bazı taleplerini karşılama umuduyla Portekizliler 711 yılında Müslümanların İber Yarımadasına çıktıkları yer olan Cebelitarık’ın karşısındaki Ceuta’yı kendilerine hedef olarak belirlerler. 20 bin kişilik ordu Ceuta’yı çok zorlanmadan ele geçirir. Müslümanların Fas’taki önemli bir kalesinin ele geçirmek Portekizliler için büyük bir başarıdır. Portekizli askerler Ceuta’daki evlerle kıyaslayınca kendi evlerini domuz ağıllarına benzetmiştir.
Portekizliler her ne kadar Ceuta’yı önemli bir ticaret noktası olarak kullanabilmek için ele geçirmiş olsalar da 1415’ten sonra bu durum değişmiştir. Fas krallarının bölgeye saldırılarından dolayı ticaret kervanları Ceuta’ya uğramayı bırakmış, ticaret rotası değişmiştir. Portekizlilerse şehri artık Fas ve Cezayir kıyılarına yaptıkları akınlar için kullanmaya başlamışlardır. Şehir aynı zamanda soyluların mevkilerini yükseltmek için bir basamak, alt sınıflar ise hapse girmek yerine asker olup gittikleri bir yer haline gelmiştir. Sonraki yıllarda Fas’a birkaç sefer daha düzenlenmiştir. 1437’de Tanca’ya giden 10 bin kişilik ordu karşılarında kuşatmaya hazırlanmış bir şehir bulmuştur. Fas kralının destek kuvvetler göndermesiyle Portekizliler iki ordu arasında sıkışmış ve prensi rehin vererek geri çekilmek için anlaşmışlardır. Prens daha sonraları Ceuta ile takas edilmek istense de soylular buna karşı çıkmış ve prens kendi kaderine bırakılmıştır. 1458’de ise El Kebir Fas’ta olan iç karışıklıklardan dolayı kolayca ele geçirilir. Sonraki yıllarda, özellikle Fas’ın deniz kıyısında kalan bölgeleri Portekizlilerle ticaret anlaşmaları yaparlar. Aynı zamanda bu ticareti ve bölgedeki nüfuzlarını koruyabilmek için Atlantik kıyısına feitoria adı verilen, ticaret için kullanılan kaleler inşa ederler. Portekizliler her ne kadar iç kısımlara giremeseler de Fas sultanlarının da kıyı bölgelerini Portekizli korsanlara karşı koruması çok zordur.
1520’den sonra ise Portekiz’in Fas hakkında olan politikaları değişmiştir. Artık Fas sultanları ülke içerisindeki otoritelerini arttırmışlar ve Fas ordusunda barut kullanımının da yaygınlaşmasıyla Portekiz ordusu bir zamanlar olduğu gibi Fas ordusu karşısında üstün değildir. Portekiz’in Neo-Reconquest dönemi Fas bölgesi için sona ermiştir. Ancak asıl bitirici darbe Portekiz kralının 15 bin askeriyle birlikte Atlantik kıyısındaki El Ariş’e sefere çıkmasıyla başlar. Ağustos ayında 40 dereceye yaklaşan sıcaklık ve El Kebir’de başlayan yürüyüşün beklenenden daha uzun sürmesiyle Portekiz ordusunun morali düşmüştür. Bu sırada saldıran Fas ordusu ise Portekiz’e tarihindeki en büyük yenilgilerden birisini yaşatır. Tarihe Vadisseyl Muharebesi olarak geçen bu savaşta Portekiz kralı Sebastiao öldürülür. 15 bin kişilik ordu ise dağılır. Portekiz bu savaşta esir alınan soyluları ve askerleri için Fas’a yıllarca fidye ödemek zorunda kalır. Bu felaket Portekiz’in Fas’taki genişlemeciliğinin sonu olur. Bu yenilgiden 3 yıl sonra 1581’de ise Portekiz kraliyeti Habsburg’ların eline geçer. İspanya ile birlik kurulur ve teknik olarak tüm yönetim Madrid’in eline geçer. 1640’a kadar Habsburglar tarafından yönetilen Portekiz, özgürlüğünü elde etse bile Fas’taki önemli bölgelerini İspanyollara vermek zorunda kalır.
Fas, Geç Ortaçağ’da birliğini kurmuş ve Avrupa’nın ucunda olan mütevazi krallığın global bir imparatorluğa dönüşme sürecinde atılan ilk adımlara tanıklık etmiştir. Portekiz Avrupa’nın ve İber yarımadasının dışına çıkarak hem ekonomik hem de askeri yapısını geliştirebilmek için fetihler ve bir nevi ‘Haçlı Seferleri’ yapmıştır. Bu olaylar kimi zaman Portekiz’in diğer kıtalarda genişlemesini savunanlarla (en başlarda Batı Afrika) Fas’a sefer yapılmasını savunan soylular arasında bazı çekişmelere sebep olsa da aslında bir açıdan destekleyici olmuştur. Fas’ta sefere çıkan, yağmalar yapan korsanlar ve askerler aynı zamanda Portekiz’in diğer kolonilerine yelken açmış ve krallığın en başından beri güttüğü politikaya hizmet etmişlerdir: diğer kıtaların zenginlikleri olan altın ve baharatlara ulaşma isteğine.
Kaynakça:
Crowley, R. (2015). Conquerors: How Portugal Forged The First Global Empire. Londra: Faber& Faber Limited.
Disney, A. R. (2009). A History of Portugal and The Portuguese Empire: Volume 2. New York: Cambridge University Press.
Newitt, M. (2005). A History of Portuguese Overseas Expansion, 1400-1668. New York: Routledge.
Öne Çıkarılan Görsel: https://i.pinimg.com/originals/73/05/ff/7305ff84c47b3fc071025d4a27cd5983.png
Görsel 1: http://www.learnnc.org/lp/media/uploads/2007/09/1492spain.jpg
Görsel 2: http://i.imgur.com/f85VMQL.png
Görsel 3: http://2.bp.blogspot.com/-uD5QYMWJwJo/TY9VBKac8dI/AAAAAAAAAB0/3kIKgzPWTqM/s1600/Ceuta%255B1%255D.bmp
Görsel 4: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c1/Lagos46_kopie.jpg