Normandiya bölgesini ünlü Normandiya Çıkarması sayesinde tarihle ilgilenen ilgilenmeyen herkes duymuştur, neresi olduğunu bilmese bile. Fakat bu bölgeye bu ismi veren Normanlar ortak milli kimliklerini uzun süre önce kaybettiklerinden pek bilinmezler. Bu yazıda İskandinavya’dan çıkıp Fransa’ya kök söktürüp İngiltere’yi fethetmiş, Güney İtalya’da ve Ortadoğu’da Müslümanlara ve Ortodokslara karşı Katoliklere liderlik etmiş ve fırtına gibi girdiği dünya sahnesinden aynı hızla çıkıp kaybolmuş bu kavimden ve onların üzerinden ulus kavramından bahsedeceğim.
Normanların kısa ama dolu dolu macerası 911’de başladı. Rollo (dizideki ama Ragnar’ın kardeşi değil) önderliğinde Paris’i kuşatan Kuzeyliler Chartres yakınlarında mağlup oldu, fakat savaş alanında yenilseler bile iki tarafında işine gelecek bir anlaşma yapıldı. Düz Adam Charles(Charles the Simple) Paris’i koruyabilmiş olsa dahi kuzeydeki topraklarında Kuzeyli paganların at koşturmasına karşı çaresizdi ve bu yüzden Rollo’ya bir anlaşma önerdi. Buna göre Rollo Epte Nehri ile Manş arasındaki toprakları alacak ve kralın kızı Gisela ile evlenecekti, buna karşılık olarak da daha sonradan Normandiya olarak anılacak olan ve Vikinglerin bölgeye giriş kapısı olan bölgeyi koruyacak, vaftiz olacak ve krala bağlılık yemini edecekti. Rollo’nun bu şartlarla bir sıkıntısı yoktu, hatta Hristiyan olmaya biraz fazla hevesli olduğu da söylenebilirdi. Fakat büyük ihtimalle aşağılama amaçlı olarak Rollo’dan krala bağlılığını göstermesi için ayağını öpmesi istendiğinde pek istenen sonucu vermedi. Hikayeye göre Rollo adamlarından birisinden bu işi kendisini temsilen yapmasını istedi, bu adam da kendisi ayakta dururken kralın ayağını yakalayıp ağız hizasına getirerek öptü, şaşırtmayıcı bir şekilde kralı düşürerek ve sarayda bir kahkaha tufanına sebep olarak.
Toprakların Rollo’ya verildiğini kesin olarak biliyoruz, fakat bölge demografisinin nasıl değiştiği konusunda pek bir bilgimiz yok zira konuya dair yazılı kaynak yok gibi bir şey. Bir iddiaya göre bölge Kuzeyliler tarafından talan edilmiş ve adeta çöle çevrilmişti, hatta bu yüzden Rollo’nun kraldan Normandiya bölgesine ek olarak Brittany’i istediği de söylenir zira kendisine verilen bölge korkunç durumdadır. Bu ilginç de olsa kabul edilebilecek bir görüş değil, zira tarihe genel olarak bakıldığında söylenebilir ki en zalim savaşçılar bile ele geçirdikleri bölgenin tarımsal altyapısına dokunmazlar. Evler, köyler yakılabilir ama ekinler en kısa zamanda yeniden yeşerir. Bu durumun 8. ve 9.yüzyıllarda daha farklı olduğuna inanmak için hiçbir sebebimiz yok, bu yüzden bu teoriyi göz ardı ediyoruz.
Peki bu olmadıysa ne oldu? Bölgeye yerleşen Kuzeylilerin sayısına göre üç ihtimal var. Rouen ve Bayeux gibi merkezlere yerleşip buralardan bölgeyi domine etmiş olabilirler., fakat tarihçi Dudo’nun yazdıklarına baktığımızda 11.yüzyılın başında Rouen halkının Danca’dan ziyade bir Latin dili konuştuğunu görüyoruz. Kuzeyliler Rouen gibi şehirlerde gerçekten yoğunlaşmış olsa Danca bu kadar kısa bir sürede unutulur muydu, bu bir soru işareti. Aynı zamanda William Longsword’un oğlu Richard’ı Danca öğrenmesi için başkent Rouen dışına gönderdiğini biliyoruz ki bu da Dudo’nun savını destekliyor. İkinci bir ihtimal olarak Frenk lordların yerlerine geçip yerel halk tarafından işlenen toprakların keyfine bakmış olabilirler. Aristokratik kolonizasyon denen bu durumun benzerleri Şarloman’dan sonraki Karolinjiyan krallıklarında görüldü, aynı zamanda Selçuklu Türkleri’nin de İran’da aynı şeyi yaptığı söylenebilir, dolayısıyla o dönem için ekstrem bir durum olacağı söylenemez. Son ihtimal olarak da bütün yerel halkı süpürüp her yere Kuzeylileri yerleştirmiş olabilirler fakat bir bölgedeki bütün nüfusu değiştirmek ancak İskandinavya’dan çok büyük bir insan dalgasının gelmesini gerektirirdi ve böyle büyük bir göçe dair elimizde bir veri yok. Bu bilgilere göre en olası ihtimalin ikincisi, yani Normanların Frenk lordların yerini alması olduğunu görüyoruz.
Bu noktada şu soru karşımıza çıkıyor: Böyle bir ortamda Norman kültürü nasıl filizlendi? Frenk lordların yerine geldiği anlaşılan Kuzeylilerin ilk dükleri Rollo’dan beri kanı saf tutma ve halk ile Kuzeyliler arasına bir çizgi çekmek gibi bir çabaları olmadığını görüyoruz. Rollo Frenk Prensesi Gisela ile evliydi, varisi William Longsword’un annesi de başka bir Frenkti. William Longsword da bir Frenk ile evlendi, varisinin annesi ise bir Bretondu. Normanlar diğer alanlarda da ırkçılıktan çok uzaktı. Normanların askeri başarıları tıpkı futbolcuların Real Madrid’de oynamak istemesi gibi şövalyeleri Normandiya’ya çekiyordu. Normanlara katılmak isteyen bu şövalyeler ister Frenk olsunlar ister Felemenk ya da Breton olsunlar asla reddedilmediler ve topraklarla ödüllendirildiler. Normandiya’ya doğru olan göç sadece askeri değildi. Normanlar diğer ülkelerden entelektüelleri kendi manastırlarına(o zamanın entelektüel ortamı) çekmek için büyük çaba sarfettiler ve en önemlisi Lanfranc olmak üzere bunda başarılı da oldular. Büyük entelektüellerin ülkeye gelmesi üzere çevre ülkelerden öğrenciler de Normandiya’ya akın etti ve bölge dönemin önemli merkezlerinden biri haline geldi. Bu örneklerden Kuzeylilerin milliyetçi bir politika gütmekten uzak olduğunu ve Frenk aristokrasisine katılmaya çalıştıklarını ve bunun sonucu olarak gittikçe Frenkleştiklerini görüyoruz.
11.yüzyıla girildiğinde yukarıda da bahsettiğimiz üzere köken olarak karma bir hale gelen Normanların Hristiyan dünyasına tam anlamıyla uyum sağladığını görüyoruz. Bölgeye ilk geldiklerinde kendilerinin yıktıkları manastırlar yerine çok daha fazlasını dikiyorlar. Aynı şekilde sonradan benimsedikleri feodal sistemin de Avrupa’da en başarılı uygulayıcıları haline geliyorlar. Toprakları oldukça efektif bir şekilde dağıtıyorlar ve hangi toprağın kime ait olduğuna dair kayıtlar büyük muntazamlıkla tutuluyor ki Normanlar tarafından İngiltere’de ne kadar ekonomik değeri olan şey varsa belgeleyerek devlet kontrolüne almayı ve vergi düzenini mükemmelleştirmeyi amaçlayan Doomsday Book, Ortaçağ Avrupa tarihinin en önemli istatistiki dökümanı olarak gösteriliyor.
Normanların İngiltere’de, İtalya’da ve Ortadoğu’da büyük başarıları var lakin her biri üzerine ayrı ayrı kitap yazılabilecek ve yazılmış olan bu konulardan bu yazıda bahsetmeyeceğim, onun yerine şu an asimile olarak kaybolmuş bu topluluğun neden ayrı bir millet olarak ele alındığına değineceğim. Kendilerine Norman diyen insanlar aynı ırktan değillerdi, kendilerine özgü bir dil değil Fransızca konuşuyorlardı. 911’de Fransa’ya yerleşmelerinden daha 100 yıl geçmemişken Fransızlardan daha Fransız hale geldiler. Eski dillerini bıraktılar, dinlerini bıraktılar, yaşam stillerini bile Fransızlar gibi olacak şekilde değiştirdiler. Öyle ki 1066’da Hastings’te Kral Harold’u yenmelerini Anglosakson kronikleri “Kral Harold Fransızlar tarafından mağlup edildi.” şeklinde yazıya döktü. Norman İngiltere Kralları tebaalarından İngilizler ve Fransızlar olarak bahsederdi. Peki biz neden bugün Normanları İngilizlerden ve Fransızlardan ayırıyoruz?
Öncelikle bir millet olmak için tek bir ırktan olmaya veya özgün bir dil konuşmaya genel kanının aksine gerek yoktur. Bunun en güzel örneği de günümüzün süper gücü olan Amerika’dır. Amerikan dediğimiz kitleye beyazlar, siyahlar, hispanikler ve pek çok etnik kimlik dahildir, ortak dilleri de esasen başka bir ülkenin dilidir. Bütün bunlara rağmen Amerikan kavramının varlığını inkar edemiyorsak ne dil birliğinin ne de ırk birliğinin millet olmanın gereksinimi olmadığı açıktır. Millet olmanın ana şartları ortak bir geçmişe ve geleceğe sahip olmak ve bunlardan öte kollektif olarak millet olma iradesine sahip olmaktır. Türkiye’nin mevcut durumunda Türklerin ve Kürtlerin ortak bir geçmişe sahip olduğu aşikardır ve belki ortak bir geleceğe de sahip olacaklardır fakat bu topluluklar birlikte olma iradesinde olmadıkça onları tek bir millet olarak adlandırmayı ne iki taraf kabul eder ne de bundan yüzyıllar sonra tarih bunu böyle görür.
Normanlarda bu iradenin uzun bir süre tavanda olduğunu görüyoruz. Bir yandan Fransız bir yandan İngiliz kültüründen etkilenen Normanlar bu etkileme arttıkça kimliklerinin tehlikede olduğunu düşünüp Normanlığa daha sıkı sarılıyorlar, yani eski kimliklerinden uzaklaştıkça bu eski kimliğe daha çok sarılıyorlar. Milletlerin hayati varlıklarından olan kuruluş miti de onlar için bu dönemde ortaya atılıyor. Bu mite göre Rollo daha Fransa’ya gelmemişken bir rüya görüyor. Bu rüyada Rollo Fransa’da bir dağda etrafında kanatları farklı farklı renklerde kuşlarla uyanıyor, ve bu kuşlar Rollo’nun emriyle yuvalarını kurup yine onun emriyle bu yuvalar içine oturuyorlar. Basit anlatımı bu olan mitle anlatılmak istenen Rollo’nun emrinde farklı renk kanatlı kuşlarla temsil edilen farklı ırklardan insanlar olacağı ve Normanların yıktıkları şeyleri geri inşa edeceği. Bunun millet olmakla alakası ise, tıpkı Osman’ın rüyasında olduğu gibi Normanların Tanrı tarafından Fransa’ya bir görevi yerine getirmek üzere yönlendirilen seçilmiş bir topluluk olduğunu anlatması. Yani her ne kadar başka kültürlerin etkisi altına girseler bile bizzat Tanrı tarafından ayrılmış özel bir topluluk olduklarına inanıyorlar. Bunun haricinde 11. ve 12.yüzyıllarda sayısız Norman tarihçinin Norman kimliğini öne çıkartan eserler verdiğini görüyoruz. Yani sonuç olarak Normanları ayrı bir millet olarak görmemizin sebebi onların kendilerini buna inandırmış olması ve bunu güçlü bir şekilde savunmuş olmaları.
Peki kimliklerine bu kadar bağlılardıysa nasıl asimile olmayı başardılar? Her ne kadar yukarıda anlattığım gibi millet olduklarını uzun bir süre savundularsa bile bu coşkuyu aşağı tabakalardan destek olmadan sonsuza kadar sürdürmeleri imkansızdı. Normanların İngiltere’deki etkileri aristokratik kolonizasyonla sınırlı kalmıştı, yani nüfusun büyük bir kısmını oluşturan çiftçiler ve diğer sınıflar hala yerel halktı zira Normanların tıpkı Normandiya’yı ilk fethederken olmadığı gibi demografiyi toptan değiştirecek bir nüfusları yoktu. Anglosakson lordları yerlerinden edip toprakların sefasını sürdüler fakat nüfus Anglosakson olmaya devam etti. Normanlar bu durumda Anglosakson kültürünü güç kullanarak bastırmayı deneyebilirdi ama bu da Normanların karakterine uygun değildi, zira Normanlar daha önce de bahsettiğim üzere diğer kültürlere karşı yaşadıkları dönemde eşsiz bir tolerans gösteriyorlardı, hatta mitlerinde bile Normanların farklı ırklardan insanlar olduğu gerçeği es geçilmemişti. Yani Normanlar yerel kültürü bastırmak yerine o kültürü kucaklayıp geliştirme yoluna gitti ve sonunda anavatanlarının 1204’te Fransız eline düşmesiyle tamamen İngiliz kültürü tarafından absorbe edilip yok oldular, fakat kendilerinin diğerlerinden ayrı olduğuna dair güçlü inatlarıyla dünya tarihinde bir yer edinmeyi başardılar.
Kaynakça
Davis, R.H.C. The Normans and Their Myth. London:Thames and Hudson, 1980.
Brown, R.Allen. The Normans. New York:St Martin’s Press, 1984.
Golding, Brian. Conquest and Colonisation: Normans in Britain, 1066-1100. London: Macmillan, 1994.