Umay ismini gururla taşıyan yazarın, zevkle anlatacağı bir konu olan Türk Mitolojisi, Türk Tarihinin belki yazılı kaynak azlığı, belki İrlanda Mitolojisinin Hristiyanlaşma üzerine silinmesi ve kahraman hikayelerine dönüştürülmesi misali kaybolup gitmiş bir konu. Türklerdeki inanç ve yaradan sevgisinin en büyük temel kaynağı olan Kayra Han, Tengri ve Ülgen bir yana, belirli motifler ve destanlar ile felsefi olduğu kadar tarihimiz hakkında hayli ilgi çekici bir husus Türk Mitolojisi. Değişken yapısı, farklı inançları ve tasvirleri, okurken ‘’İnsan aklı bunu nasıl düşünmüş?’’ sorusunu hayretle sorduran, gözümün bebeğidir bu güzel tarih…
Çoğumuz, mitolojiye Yunan veya Roma figürlerinden duyarak başlamışızdır. Her mitin farklılık gösterdiğini, yazılı kurallar veya kesin olaylar olmadığını tam olarak fark etmeyiz. Yaşanan Mitoloji, aslında anlatılan hikayelerden ibarettir. O dönemdeki düşünceye ve hatta anlatanın hafızasına bağlı olarak bile sürekli olarak değişebilir. Toplumla beraber, Mitoloji de evrim geçirir. Türk Mitolojisi de aynı şekilde, ne tek versiyonlu ne de sabit düşünceli olmuştur. Bozkıra bağlı hayat biçiminin getirisi ile sürekli değilmiş ve insanların düşüncelerine göre adapte olmuştur. Türk Mitolojisi, gelenek olarak göçmen olan farklı boylar arasında farklılık gösterse de, çoğunlukla düalizm üzerine kuruludur. İyilik ve kötülük, Gök Tanrı ve Yeraltı gibi kavramlar bunun en belirleyici noktalarıdır. Tıpkı Tu ve La, çok uzun zamandır itip çekmektedirler sonuçta.
Türk Kültüründe ikilik kavramı bir hayli önemlidir ve bu mitolojiye de yansımıştır, ve hatta bu konuda ying-yang felsefesine dahi benzer. Gökler ve yerler, babalar ve oğullar, karanlık ve aydınlık, Türk Mitolojisindeki hikayelerin ana temasını kapsar. Kötü ve iyi tam bir motif olmasa da, bu kavram dile getirilince akla ilk Ülgen ve Erlik arasındaki sonsuz çekişme gelir. Yaratıcı Ülgen ve yeraltının efendisi, ona ihanet eden ve Yaşam Ağacını yok etmek isteyen Erlik, bir sıkıntı çıkarır, düzeni bozmak ister. Ülgen her hikayede oğlunu yense de, Erlik asla ölmez, çünkü kötü olmadan, iyinin de anlamı kalmaz, buna bir nevi çok erken (gerçekten… bayağı erken) romantizmin izleri bile denebilir aslında. Buna göre, kainatın bütün kuralları, bir nevi gök ve yere bağlıdır. Birbirine karşıt olsalar da, birbirlerini tamamlar nitelikte olan iki güç, kültürümüzün her köşesinde kolaylıkla bulunabilir.
Üstelik Türkler, iyi veya kötü ayırt etmeksizin, bütün ruhlara tapmayı uygun görmüşlerdir. Bu da onların aslında nasıl evrenci olduklarını gösterir, hatta belki de panenteist bir yaklaşım. Evrenin her niteliği, aslında tanrıdır panteizmde. Eski Türk inancında ise, evrenin her unsuru, ayırt edilmeksizin yerlere ve göklere paraleldir, yani inandıkları ruhlara. Temelde savaşmaya ve mücadeleye önem veren, hayatta kalmayı öncelik tutan Türkler, birbirini tamamlayan katmanlar şeklinde bir inanç sistemine sahiptir, bu da Mitolojiyi daha da ilginç kılar…
Kaynakça
“Gökler Ve Yerler: Türk Düalizmine Giriş.” Açuk Bitig. Accessed November 27, 2021. http://acukbitig.blogspot.com/2011/07/gokler-ve-yerler-turk-dualizmine-giris.html.
“Türk Destanlarinda Evren Tasarimi – Cu.edu.tr.” Accessed November 27, 2021. http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/arslan_evren_tasarimi.pdf.
“Türk Mitolojisi.” Akademik Tarih, November 11, 2019. https://www.akademiktarihtr.com/turkmitolojisi/.